Sakallı tradutor Francês
788 parallel translation
Haydi gel Venus. Sakallı kadının bebeği doğmuş!
L'enfant de la femme à barbe est né!
Vay be, bu harika. Hem de sakallı olacak.
Elle aura une barbe, comme sa maman!
Gelecek sefere inşallah. Bir çift sakallı oğlun olabilir.
Tâche de faire mieux la prochaine fois.
Girdiğinde soldan üçüncü. Kızıl sakallı ve tavşan dudaklı.
Troisième à gauche quand vous rentrez, des favoris rouges et un bec-de-lièvre.
Acımasız, kara sakallı, yara bere içinde biriymiş.
Un assassin avec une barbe noire horrible et des cicatrices sur les bras.
Şu gördüğüm üç adam mıydı, yoksa üç sakallı bir adam mıydı?
Était-ce trois types, ou un seul type avec trois barbes?
O sakallı çirkin adam mısın?
- Cet horrible homme barbu?
Sakallı Kennedy'ni kaçırmazsan şanslısın.
Ou tu vas perdre Frank et ses favoris!
Seni de diğer cüceler gibisindir sanmıştım sakallı ve üzerinde bezelye çorbası lekesi ile.
Je croyais que vous ressembleriez à ces autres jobards... mais que vous auriez une barbe encore pleine de soupe.
Ya da o sakallı iri olan - Neydi adı onun?
Ou ce grand avec la cicatrice...
Bu Esmeralda, bizim sakallı leydimiz.
Voici Esmeralda, notre femme à barbe.
- Mumya gibi. Mumyalar da sakallı olur.
J'ai plutôt l'air d'une momie.
Sherlock Holmes, sence o sakallı Leopold Dilg, öyle mi?
Sherlock Holmes! Tu crois que c'est Dilg avec une barbe?
Olamaz. 15 yıl, efendim... 15 yıl. Sakallı.
Je sais, mais depuis 15 ans... 15 ans.
Yüzünüzdeki sakal gitmiş. Ama içiniz hala sakallı.
Vous avez rasé cette barbe, mais c'est tout.
Burada sakallı bir adam var ve sen onun sakalını çekmedin bile.
Vous n'avez même pas tiré sur sa barbe.
Ak sakallı belediye başkanı.
Le maire à barbe blanche...
Orada oturmuş, sakallı bir adamla iskambil oynuyordum ona verdiğim kart sinek 7'lisi çıktı.
J'étais assis et je jouais aux cartes avec un homme barbu. Je lui distribuais les cartes. Je lui ai donné un sept de trèfle.
Yüksek bir binanın çatısında yatan sakallı bir adam vardı.
Penché au bord du toit en pente d'un grand immeuble, se tenait l'homme à la barbe.
Hasta kart oynuyormuş, ama boş olmayan kartlarla sakallı bir adamla 21 oynuyormuş, bu muhtemelen Dr. Edwardes...
Le patient jouait aux cartes, qui n'étaient plus vierges. Une partie de black-jack avec un homme, le Dr Edwardes, de toute évidence.
- Başka? - Size söylediğim ufak sakallı adam var.
Un barbu.
Sakallı adam neye benziyordu? Gözleri kocamandı.
Quelle tête, le barbu?
O zaman annemin dediği gibi, beyaz sakallı, iyi bir adamsın sadece.
Sinon, vous ne serez qu'un gentil barbu, comme dit maman.
Şu yaşlı beyaz sakallı adamla ne yaptığın umrumda değil, ama eğer Noel Baba yok diye bir karar alırsan. Tavuk çiftliğinden iş aramaya başlasan iyi olur.
Fais ce que tu veux pour le vieux barbu... mais si tu annonces qu'il n'existe pas, cherche-toi une ferme dès demain.
Böylece kadını her gün izledik, ta ki kirli sakallı ortaya çıkana kadar.
On l'a donc suivie toute la journée, jusqu'au soir.
- Evet, sakallı adam, o benim.
- Oui, l'homme a la barbe, c'est moi.
- Sakallı olan mı? - Evet.
- Avec la barbe?
Bakıyorum sakallı oğlun, duygularını hâlâ dokuz yaşındaki gibi belli ediyor.
Votre fils n'a jamais rien pu vous cacher.
Bunca zaferi niçin kazandı bu kollarım? Boz sakallı birkaç kişiye doğruyu söylemekten korkayım diye mi?
Ai-je tant fait de conquêtes pour avoir peur de barbes grises?
Bu sakallı kim böyle?
C'est qui, ce barbu?
Sakallı, sevimli bir ihtiyar profesör olmanı bekliyordu.
Il s'attendait à un vieux professeur barbu.
Sakalı vardı. Evet, sakallı biriydi.
Avec une barbe.
Bir zamanlar Karl Marx adında uzun sakallı bilge bir adam vardı.
Il y avait un homme sage avec une barbe... Il s'appelait Karl Marx.
Bu kutsal yer sakallı kafirler için değildir.
Cet endroit sacré n'est pas fait pour un infidèle barbu!
Yafa'nın bize daha fazla sakallı aptallar göndermesi gerekmektedir!
Joppé devrait envoyer plus d'idiots barbus!
Sansasyonel değil mi? Meyerheim'ın ufacık, kızıl sakallı bir adam olduğunu hatırlatırım.
Mais Meyerheim était petit, avec une grande barbe rousse.
Nasıl tanıyacak? O zamanlar sakallıydık.
Comment pourrait-il?
- Sakallı Hanım'la flört ediyorduk.
- Avec la femme à barbe.
Ne bileyim, sakallı ve gözlüklü olacağınızı ummuştum.
J'espérais que vous auriez une grande barbe et un monocle.
Berber bu sakala gıcık oluyor... ama yerlilerde Tanrı'nın sakallı bir resmi var... bu yüzden Kongo'daki papazlar sakal bırakmak zorundalar.
Le barbier rêve de pouvoir couper cette barbe, mais les autochtones ont une image de Dieu barbu, donc les prêtres doivent porter la barbe au Congo,
Uzun sakallı, Alman aksanlı yaşIı biri?
Un vieux barbu avec un accent germanique?
Sakallı erkekleri sever misiniz?
Aimez-vous les hommes barbus?
"Elmer Gantry için Tanrı,..." "... bir elinde şimşek bir elinde yalan dolan taşıyan... " "... beyaz sakallı bir Amerikan futbolu oyuncusu. "
"Elmer Gantry voit Dieu comme un joueur de football à la longue barbe blanche, un éclair dans une main, un sac de farces et attrapes dans l'autre."
Bana bunları, masum liselerinizin önünde kara sakallı biri sattı.
Je les ai achetées à la sortie du lycée, sous le nez de vos enfants, à un homme à la longue barbe noire.
Orayı, karısı ölmüş sakallı bir adam işletir.
On l'appelle comme ça à cause de sa barbe et de ses deux femmes qui sont mortes.
Sakallı ve pelerinli bir rahip kulağına bir şeyler fısıldıyor.
Il écoute les propos d'un capucin barbu qui lui parle à l'oreille.
Sakallı bir adam.... Chic Parisien!
Un barbu... "Au Chic parisien"!
Sakallı erkeklerden hoşlanmam.
J'aime pas les hommes qui ont de la barbe.
Baba görüntüsü, sakallı adam, Edwardes...
L'image du père, l'homme à la barbe, c'est le Dr Edwardes.
Sakallı adamı tanıdığımı söylemiştim sana hatırlıyor musun?
Rappelez-vous de ce que je vous ai dit.
Sakallı da içerdeymiş!
Tu me prends pour quoi?