Salon tradutor Francês
7,062 parallel translation
- Çünkü Brooke güzellik salonunda çalışıyor.
Parce que Brooke travaille dans un salon.
Oturma odasında olduğunu sanmıştım.
Je pensais qu'il était dans le salon.
Yatağa döndükten sonra.. salonumuzda çorba mutfağı açtın.
Après que tu te sois rendormi, tu as ouvert une soupe populaire dans le salon.
Parmak izleri yazlık evden başka kendi evlerinde de bulundu. Oturma odası, yemek odası, mutfak, yatak odası, banyo.
Ses empreintes sont partout dans la maison sur la plage, mais aussi dans la maison, le salon, la salle à manger, la chambre des parents.
Tatlıyı oturma odasında yiyebiliriz.
Nous pouvons prendre le dessert au salon.
Balo dansı.
De la danse de salon.
Her yıl fuar alanında düzenledikleri silah fuarına ait.
- C'est ça. Pour le salon annuel des armes.
Birincisi, silah dükkanında tanıştığımız hayırsever kadını hatırladın mı? Hayır.
D'abord, vous vous souvenez de la femme rencontrée au salon des armes?
Bütün gün fuardaydım. Bağışları ve siparişleri topladım.
J'étais au salon toute la journée, prenant les dons et les commandes.
Sadece silah fuarıyla ilgili aramadı.
Elle gère plus que le salon des armes.
Manikür salonunda hiç çalışmadın demek.
Je sais que tu ne travailles pas dans une salon de beauté.
Bütün salon, bütün salon etrafında dönün.
Faite le tour de la salle de gym.
Yemeklerinizi oturma odasına götürürsünüz diye düşündüm.
Je pensais que vous pourriez peut-être apporter votre nourriture dans le salon?
- Hangi salon?
- Où? Quelle arène?
Ben Sarah ile oturma odasında oturma, yemek yeme gibi ortak kullanıma açık olan bir çakış bölgesi kullanacağım.
Je vais garder Sarah dans le salon, à utiliser un de ces endroits sympa.
Herkesin tırnaklarını, saçını falan yapıyor.
Ouais. Elle va ouvrir son propre salon un jour, n'est-ce pas?
Oturma odasında olduğuna oldukça eminim.
Euh, oui elle est dans le salon.
Günlerce uyumadım. Gece yarılarında oturma odamda dolaşıp durdum. Sekizinci, dokuzuncu onuncu biramı içerek.
Et je passe tellement de nuits, tard dans la nuit, faisant les cent pas dans mon salon, après ma huitième bière, ma neuvième bière, ma dixième bière.
Kuaförde çalışmıyoruz.
On ne travaille pas au salon.
Salon için değil ama bu.
Ce n'est pas pour ici.
Salondaki kanepede yaptık.
C'était sur le canapé du salon.
Burası oturma odası.
Donc la c'est le salon.
Odada bir mutfak bıçağı bulduk. Kocanızın elinin tam yanındaydı.
On a trouvé un couteau de cuisine sur le sol du salon, à côté de la main de votre mari.
Beth'in salonundaki bütün o sergi yalan mıydı?
Alors, toute l'affaire d'affichage dans le salon de Beth est un mensonge?
Görünüşe göre karımın görüntüsü, senin oyunun daha çok dikkat dağıttı.
Il semblerait que l'apparition de ma femme ait été une distraction plus suggestive que votre jeu de salon de thé.
- Sanırım 3.sü. Sana bu akşam müsait olan harika bir dansçı tanıdığımı söylesem.
Et si je vous disais que je connais un excellent danseur de salon qui est disponible ce soir?
Kuaförde hesap yaparak en kötü kabusumdan bahsettiğinin farkındasın değil mi?
Tu réalises que parler de maths dans un salon de coiffure est mon pire cauchemar?
Tristan Evans Kuaförü'ne hoşgeldiniz.
Bienvenue au salon Tristan Evans.
Burası Tristan Evans.
C'est le salon Tristan Evans.
Bir yaz tatilinde, evsiz gençlere balo dansı öğretmiştim.
Un été, j'ai enseigné la danse de salon à des ados sdf.
Gina, tuvalet salonun ortasında.
Gina, les toilettes sont au milieu du salon.
- Hayır, o tarafa gidemezsin, orası ana salon.
- Vous ne pouvez pas aller par là. C'est la galerie.
Amerika'daki doktora yapmışların yarısı yan odada kanepelerimizi yiyor.
La moitié des docteurs d'Amérique mange des petits-fours dans notre salon.
Claire ve Dwight Conner bir arbede yaşadılar.
Donc maintenance, Claire et Dwight Conner ont un corps dans leur salon.
- Nerede? - Carondelet'te bir salonda.
Un salon vers Carondelet.
Benim oda, çocukların odası, ıvır zıvır köşesi, Beatles'ın sığınağı, solak salonu...
Ma chambre, la chambre des enfants, coin des bibelots, Bunker des Beatles, salon des gauchers...
Mike, sen salona bak.
Alors, Mike, tu prends le salon.
Koridorun batı ucundaki oturma odasına destek lazım. Derhal!
Besoin de renfort dans le salon à la fin du couloir, côté ouest, maintenant.
Ama annemler oturma odasında benim için bir balo düzenlediler.
Mais mes parents m'ont organisé un bal dans notre salon.
Aşağıda lobideymiş.
Elle est dans le salon.
Bak ne diyeceğim, seninle geçen defa gittiğimiz çay evinde buluşalım.
Je vais te dire, rejoins moi au salon de thé où nous sommes allé une fois.
Tüm idare amirlerini görüşme salonunda topla.
Réunis les directeurs dans le petit salon.
İlgin için çok teşekkür ederim ama endişe içinde kıvranmanı, kızlarla bir gece şampanya banyosu yaparmış gibi keyif içinde izleyeceğim.
Merci de te soucier de moi, mais là... Ce sera comme le salon privé d'une boîte de strip-tease, tellement je banderai à l'aise en te regardant tortiller du cul.
Vegas bilgisayarcı tiplerin kumar oynamadığını fark etti bu yüzden hemen yan alanda porno fuarı düzenliyorlar.
Vegas imagine que les informaticiens ne prennent pas de risque, alors ils programment un salon du porno à côté.
Orada bir görüşme salonu var, bayım.
Il y a un salon juste derrière, monsieur.
- Adam görüşme salonunda mı?
- Il est dans le salon?
Salonda seksi gecelik giymek yok.
Pas de sous-vêtements sexys dans le salon.
Eskiden çalıştığım kuaför.
C'est l'ancien salon de coiffure où je travaillais.
Oturma odası, kendi kendini temizlemeyecek.
Le salon ne va pas se nettoyer tout seul.
Lobide.
Au salon.
- Bir şeye ihtiyacın olursa aşağıdayız.
On est en bas dans le salon si tu as besoin de quelque chose.