Savcılık tradutor Francês
1,280 parallel translation
Çünkü saat 4 : 00'te Savcılık Ofisi'nden birisiyle toplantımız var.
On a rendez-vous chez le procureur à 16h.
Demin Savcılık Ofisi'ye konuştum, toplantı iptal oldu.
Je suis désolé. J'ai parlé au procureur, c'est annulé.
Kimsenin bilmediği bir hastanede, Savcılık Ofisi, organize suçla ilgili yazılı ifadesini alıyor ve..
On sait pas où il est soigné, le procureur attend sa déposition.
İşte savcılık da arama izniyle geldi.
C'est le procureur, avec un mandat
Ve benden de benim imzaladığım anda hiçbir şekilde illegal bir olaya karışmamış telefonlar için dinleme amaçlı savcılık izni imzalamamı istiyorsunuz.
Et vous voulez que je signe ces réquisitions du tribunal portant sur des téléphones qui, au moment où je fais ça, n'ont été utilisés pour aucune activité illégale d'aucune sorte.
Savcılık onu ihmalkar cinayetle suçluyor.
Le procureur l'a inculpé pour homicide par négligence.
Savcılık'tan daha iyi bir sonuç çıkaramaz o. Ben çıkarabilirim.
Il n'obtiendra pas un meilleur marché.
Savcılık, din kendini kanunun üzerinde tuttuğunda pek sevinmiyor.
Les procureurs n'apprécient pas que la religion se croie au-dessus de la loi.
Savcılık sizden, Emily'de psikotik sara bozukluğu olduğunun bir gerçekolduğuna inanmanızı istiyor, çünkü gerçeklerde şüpheye yer yoktur.
L'accusation veut vous faire croire que le trouble psychotique épileptique d'Emily était un fait, car les faits ne laissent pas de place au doute.
Bu, savcılık teskeresi.
Voici mon acte d'accusation.
Savcılık bürosu muydu?
C'était le bureau du procureur?
Ben Savcılık Bürosu savcısıyım.
Je suis procureure du ministère public.
Savcılık Bürosundayım.
Au bureau du procureur.
Savcılık Bürosu mu?
- Au bureau du procureur?
Delil zaten savcılık kayıtlarında var.
- Sans ça, ils n'ont rien.
Cesedi savcılık gözetiminde efendim.
Elle est entre les mains du légiste.
Ha, "şu" mücevherler. Bu olay savcılıkta artık Brenda.
Tu sais, ça regarde le procureur à présent.
- Savcılık bu işe taş koymaz mı?
- Et le procureur ne s'y opposera pas?
FBI ondan nefret ediyor. Savcılık nefret ediyor.
Le F.B.I. la déteste, l'adjointe du procureur la déteste.
Los Angeles Emniyeti içinden biri. Onu hem etkinliği, hem de Savcılık ile FBl'a karşı davranışları için suçluyor.
Les accusations, venant d'un membre de la police de L.A., ne concernent en rien son efficacité, mais la manière dont elle a traité le Procureur et le F.B.I.
Biliyorsun FBI ve Savcılık benden nefret etsinler istemedim ki. Belki de benden. - Olan oldu artık.
C'est pas comme si j'avais voulu que le F.B.I. et le bureau du Procureur me détestent.
Yasal kanunlar yüzünden diyorum. Cesetle savcılık müfettişlerinin ilgilenmesini yeğlerim.
Vu les problèmes liés à cette affaire, les enquêteurs du procureur devraient s'occuper du corps.
- Savcılık dün gece içeri almış onu.
En fait, les enquêteurs du bureau du procureur l'ont interpellé hier soir.
Baş yargıç geldi. Savcılık teşkilatı da burada.
Le président du tribunal est venu, le bureau du procureur est là.
Savcılık senin cinayet davanda jüriye işte şu öyküyü anlatacak.
Voilà l'histoire que le procureur va conter au jury durant votre procès pour meurtre.
Savcılık soruşturma açmayı düşünüyor.
Le procureur envisage de porter plainte.
Allison, suçları bildirmek için gelen vatandaşların suç geçmişini kontrol etmek savcılık ofisinin bir alışkanlığı değildir
Allison, ça ne relève pas des compétences du bureau du Procureur, de vérifier le casier judiciaire des citoyens qui viennent faire une déposition pour un délit.
Savcılık ofisinde çalışıyorum.
Je travaille pour le bureau du Procureur.
Savcılık ofisine de hiç gerek yokken polisleri buraya çağırdınızı bilmeleri için bir rapor hazırlayacağım, tamam mı?
Je vais également envoyer un rapport au bureau du Procureur pour les informer que vous avez mobilisé les forces de police pour rien, d'accord?
Babanız aleyhine savcılık tarafından açılmış birçok ağır ceza davası yok mu?
Eh bien, n'est-il pas exact que ce Procureur a retenu plusieurs charges contre votre père?
Savcılık silahı buldu mu?
Est-ce que le bureau du Procureur a mis la main sur cette arme?
Aslında burada Phoenix'de Savcılık bürosunda part-time çalışıyorum.
Je travaille à temps partiel au bureau du Procureur basé à Phoenix.
Savcılık ofisinde ne iş yapıyorsunuz?
Et que faîtes vous pour le bureau du Procureur?
Ne zamandan beri savcılık bürosundasınız?
Et ça fait combien de temps que vous travaillez pour le bureau du Procureur?
Şimdi gerçeği söyleyin, Bu davada Mrs. Dubois'in katılımının ne olduğunu Ve savcılık bürosunda onun fonksiyonunun ne olduğunu mahkemenin bilmeye hakkı var.
Maintenant, partant de ça, la cour a le droit de savoir précisément en quoi Mme Dubois est elle impliquée dans cette affaire, et quelles étaient ses fonctions au bureau du Procureur.
Ne kadar zamandan beri savcılık ofisi için çalıştığınızı söylemeştiniz?
Vous avez dit que vous travaillez pour le bureau du Procureur depuis combien de temps déjà?
Bu davaya karışmış dedektiflerin lideri yerine sizinle bağlantı kuran savcılık yerine sizinle bağlantı kuran, savcı yardımcısının veya yardımcının yardımcısı yerine sizinle bağlantı kuran yada bu davaya karışmış düzinelerce kanun uygulayıcılarının yerine sizinle bağlantı kuran kaynağınızla işte buradasınız
Qui vous a contacté vous, plutôt que l'inspecteur en charge de cette affaire. Qui vous a contacté vous plutôt que le Procureur. Qui vous a contacté vous, plutôt que l'assistante du Procureur, ou que l'assistante de l'assistante, ou que les douzaines d'autre individus compétents qui travaillent sur cette affaire.
Sadece savcılık ofisi için çalıştığını doğruladı.
Qu'elle n'a pas de diplôme, pas de réelle compétence.
Bay Dubois, savcılık için uygun bir jüri üyesi. - Hiç sürpriz olmadı.
Mr Dubois est un juré tout à fait acceptable pour la poursuite.
Evet.Ben savcılık ofisinde çalışıyorum.
Oui, je travaille pour le bureau du Procureur.
Ben savcılık için çalışıyorum.
Je travaille pour le bureau du Procureur.
Bir cinayet görgü tanığı ve bir savcılık çalışanı burada, havalanında ölümden döndü.
Un témoin oculaire et une employée du bureau du Procureur ont échappé de peu à la mort ici, à l'aéroport.
Sence savcılık için 100 kopya alabilir miyim?
Vous pensez que je pourrais en avoir une centaine de copies pour le Procureur?
Belki de sadece tıbbi yaklaşımlarında hata bulup savcının davasını hükümsüz kılmaya çalışmamalıyız.
On ne devrait pas se contenter d'invalider les arguments de l'accusation en contestant l'approche médicale.
Savcıya yardımcı olan onca tıbbi tanık varken bir doktorun ruh çıkarma ayininde olduğunu bana nasıl söylemezsin?
Avec tous ces témoignages médicaux qui aident l'accusation, pourquoi m'avoir caché la présence d'un médecin à l'exorcisme?
Ayrıca savcının tıbbi gerçeklerini hükümsüz kılacak.
Il peut réfuter les arguments médicaux de l'accusation.
Halk savcısı bu sabah sunduğumuz yenilenmiş tanık listesinde onun adını bulacaktır.
L'accusation trouvera son nom sur la nouvelle liste de témoins fournie ce matin.
Neden attığın bokları geri alıp engizisyon savcısı gibi davranmayı kesmiyorsun?
Alors, tu dégages, O.K.? Et tu arrêtes l'inquisition.
Savcı ise buna karşılık bu cinsel tatminin kadınlar için zararlı olduğunu iddia etti, çünkü Deep Throat yanlış bir tür orgazmı empoze ediyordu ;
Ça faisait changement, ça c'est certain.
Savcılığa çok sayıda ünlüyü yetersiz delillerle yolluyoruz. Karşımıza oturaklı avukatlar çıkıyor.
Prudence avec les V.I.P. Le substitut du procureur n'arrive pas à boucler les instructions, car la police ne donne pas de preuves qui tiennent la route.
Anlıyorum.Savcılık ofisindeki tipik bir iş gününü
Je vois.