Senti tradutor Francês
7,059 parallel translation
- Biraz başım döndü, o kadar.
Je me suis senti étourdi, c'est tout.
Cesaretini seninle tanıştığım gün gördüm.
J'ai senti ton courage le jour où je t'ai rencontré.
Anlamış işte.
Elle l'a senti.
Evet, gördüm.
Oui, j'ai senti quelque chose.
Hissediyorsun, Alastair.
Tu l'as senti.
- Bana çok edepsiz hissettirdi.
- Je me suis senti sali.
Ben de seni tatlım.
J'ai senti aussi que vous me manquiez, chérie.
Hangisi bilmiyorum ama eli hissettiğime eminim.
J'ignore lequel, mais j'ai bien senti une main.
Sanırım gerçekten hissetti.
Je crois que le bébé l'a senti.
Senti sentine geri yerine koyacağım.
Je ferai en sorte de te rembourser.
- Komiserim, köpek patlayıcıyı tespit etti.
Le chien a senti les explosifs.
Kulağa garip geldiğini biliyorum, ama bunu garip bir şekilde rahatlatıcı bulmuştum. Meme ucuma kasten dokunmuş olsa bile,... bir sorun yoktu çünkü o iyi biriydi.
Bizarre, j'ai senti que s'il avait voulu me toucher le sein, ça allait.
Tanrı inancımdaki sarsıntıyı hissetti.
Le Seigneur a senti ma foi faiblir.
Sahneye çıkıp şarkı söylediğinde hissetmedin mi?
L'as-tu senti lorsque tu chantais sur scène?
- Neyi hissetmedim mi?
- Senti quoi?
Yardıma ihtiyacımız olduğunu hissediyordum.
Et j'ai senti qu'on avait besoin d'aide.
Ama bir şeyler hissediliyordu.
Mais on a senti quelque chose.
Hayatım boyunca bunu hissettim.
Je me suis senti comme ça toute ma vie.
Bedenimin içimde olduğum kişiye uyduğunu hissetmiyordum.
Je n'ai jamais senti mon corps comme ajusté à ce que j'étais à l'intérieur.
Sen birini hissetmediğine emin misin?
Tu es sûr de ne pas avoir senti quelqu'un?
Son zamanlarda harika bir fikirmiş gibi gelmemeye başladı.
Dernièrement j'ai senti que ce n'était pas une bonne idée.
Kendimi hiç bu kadar canlı hissetmemiştim!
Je ne me suis jamais senti aussi vivant!
Eminim ki hemen yanında oturan çekici bayanın birazcık yalnız olduğunu hissetti.
Il a sûrement senti qu'une jolie dame devait se sentir seule.
Onur öğrencisi olmaya yakın bu üç genç bir Cumartesi akşamı çok sıkılmışlar ve sonra da hafif tırlatmışlar.
Ces trois jeunes hommes, bientôt tous diplômés avec mention, se sont senti pousser des ailes un samedi soir et ont simplement... pété les plombs.
Çığlık attığında içimi parçalıyordun Claire.
Quand tu as crié... J'ai senti mes tripes se retourner.
Ve sonra, bir şey hissettim.
Je me suis senti quelque chose...
Şu anda vergilerin her bir dolarının 44 senti bu programların yürütülmesine harcanıyor.
Pour le moment, 44 cents sur chaque dollar d'impôts sert à payer ces programmes.
Onu kavradım, öyle hissettim...
Je l'ai soulevé, et j'ai senti...
Bunu hissettin mi?
- Whaou! Tu as senti ça?
Kokusunu mu aldın?
Tu l'as senti?
Dan, sen hiç şey hisseder misin...
As-tu déjà senti que tu ne fais...
Bu rolü iyi oynama gereği duydum.
Je me suis senti obligé de jouer le jeu.
Oradayken sanki, daha önce hiç hissetmediğim kadar cennete yakın hissettim kendimi.
Etre là-haut, je me suis senti... si proche du Paradis que je pourrais jamais l'être.
Bir şeyin kokusunu almıştım ama ne olduğunu bilmiyordum.
J'ai senti quelque chose, je ne sais pas quoi.
Boynu kırıldığı zaman bir hediye vermişim gibi hissettim.
Quand son cou s'est brisé j'ai senti ça comme si je tenais un cadeau.
Onunla öpüştükten sonra suçluluk hissettin mi?
Tu t'es senti coupable après l'avoir embrassée?
Ve bu korkum ilk kez gün yüzüne çıktı.
Et j'ai senti les choses s'accélérer depuis.
Sonra çok tuhaf hissettim, Bayan Watson'ın gelip yanımda oturarak benimle konuştuğunu gördüm.
Et alors je me suis senti très étrange, et j'ai cru que madame Watson est venue s'assoir à côté de moi et a commencée à me parler.
- Hiç bu kadar iyi hissetmemiştim.
- Jamais senti aussi bien.
Dartmouth'da benimle aynı yıl mezun olan diğer tüm dingiller orta sınıf, fakirlerin cebindeki her senti çalmak için Wall Street'e gitti. Onlar gibi olmak istemedim!
Parce que les connards de ma promotion sont allés à Wall Street pour exploiter les pauvres et la classe moyenne, je ne voulais pas leur ressembler.
Hissettim.
Je l'ai senti.
Modesto'da onunla ne yapacağımı bilemedim.
J'ai juste senti que j'allais pas savoir quoi faire avec lui à Modesto.
Hislerim kıpraştı.
J'ai senti une sorte de vibration.
Varlığını hissettim.
J'ai senti sa présence.
Düşündüm ki, belli bir şeyler dönüyor sen ve Helen arasında.
Je pensais avoir senti quelque chose... entre toi et Helen.
Senelerdir böyle iyi hissetmemiştim.
Je ne me suis jamais senti aussi bien.
Her gece, 12 dolar 50 senti peşin alacağız.
12,50 $ payables par avance chaque soir.
Birisini öldürmek istemiyorum. Anlatabildim mi?
Que je ne me suis pas senti comme...
Hissettin.
Et toi, tu l'as senti.
12 dolar 99 senti alayım.
Tu crois pouvoir me souffler les $ 12.99
O anda onun için üzüldüm.
Alors je me suis senti coupable.