Seyirciler tradutor Francês
769 parallel translation
Seyirciler seni sevmek istiyor.
Le public veut vous aimer.
Ve şimdi sizlere yolculuğumuzun bütün hikayesini anlatmadan önce değerli basın mensuplarının ön tarafa gelmesini rica ediyorum ki siz seyirciler onları, Kong ve onu yakalayanların ilk resimlerini çekerken görebilesiniz.
Avant de commencer mon récit, j'appelle les journalistes. Le public les verra prendre des photos de Kong et de ses vainqueurs.
Semfoniler, operalar, seyirciler.
Les symphonies, les opéras, les grands auditoires.
Şimdi de, sayın seyirciler, Sandow gösterisini tamamlıyor Herkül kuvvetiyle dünyanın en büyük halterini kaldırıyor.
A présent mesdames et messieurs, Sandow va conclure... en soulevant, grâce à sa force herculéenne, cet haltère énorme. Un exploit peu commun!
Bakın sayın seyirciler.
Avouez qu'elles sont belles!
Seyirciler beğeniyor.
En tous cas, le public adore!
Bunun için, seyirciler arasından kibar bir beyin yardımına ihtiyacım var.
Pour ce tour, j'ai besoin de l'aide bienveillante d'un membre de l'assistance.
Ve seyirciler! Fakirler, ama saf altındandırlar.
Le public est pauvre, bien sûr, mais il est en or, mon public!
Seyirciler bekliyor.
Allez, le public s'impatiente.
Fırtına rüzgarları esiyor, seyirciler uluyor. Gemideki biricik kaptan benim... tanrıdan sonra tabi.
Les rats quittent le navire, le public est houleux, mais je suis le maître à bord.
Seyirciler daha fazlasını istemez.
Peut-être que ça plairait. Le public n'est pas tellement compliqué.
Kıça tekmenin bir usulü, bir bilimi, bir tarzı var. Yazık ki, gelenekler ortadan kayboluyor. Seyirciler hep yeni şeyler istiyor.
Il y a toute une science des coups de pied au cul, mais les traditions se perdent.
Perdeler indiğinde, seyirciler benim aşkımla birlikte ayrılır.
- Oh! - Belle pièce. Deux actes, mais solides.
Seyirciler mutludur ; ben de öyle.
Tu peux rire, moi, je n'aime pas ça.
Ama siz, bir tiyatroda sahnede olduğunuzu, salonda seyirciler olduğunu hatırlarsınız.
Tu te rappelles que tu es sur scène. Au théâtre, le public face à toi.
Bu ~ bu Kirby bitirince, seyirciler Paradiden seslenirdi :
A la fin d'une pièce, depuis le balcon, ils criaient
Seyirciler bayılıyor.
Les gens adorent.
- Şey, seyirciler beğenmiş gibiydi.
- Le public paraissait satisfait.
Eleştirmenler öyle düşündü. Seyirciler öyle düşündü.
De l'avis des critiques et du public.
Seyirciler filmleri birinin oturup yazdığını bilmiyor.
Le public ne sait pas qu ; il y a des gens qui écrivent des films.
Seyirciler yıllar önce gitti.
Le public est parti il y a 20 ans.
Seni uyarıyorum seyirciler sadece beni izliyor olacak.
Je vous préviens, c'est moi que les gens regarderont.
Bu hafta, ertesi hafta, Seyirciler palyaçoların yaptığı komikliklere güler Beceri ve deneyim ürünü gösterilerle eğlenmeye devam ederler.
Semaine après semaine, de nouveaux spectateurs rient aux blagues des clowns et frissonnent devant des numéros à couper le souffle.
Heryerde seyirciler bize hayran oldular.
Le public nous adorait.
Sanat, seyirciler, alkışlar - bunlar çok güzel, ama her zaman paralı bir adamın insafına kalırsın.
L'art, le public, les applaudissements, tout ça c'est très joli mais, hé! tu sais, de qui on dépend en définitive? ..
Seyirciler bu mekanı ve benim için önemli olan her şeyi yerle bir edebilirler!
C'est pas parce qu'ils vont tout casser si tu n'entres pas, je m'en fous royalement!
Oh, sevgili seyirciler. Görüyorum ki aktörler 60 saniye içinde hazır olamayacak.
Veuillez nous excuser, mais les comédiens ne sont pas tout à fait prêts.
Seyirciler çılgına dönerdi.
Ies applaudissements étaient frénétiques.
Jüri için, ama özellikle seyirciler için belirteyim. Az önce sözü geçen iç çamaşırı, tam olarak... Bayan Manion'un donudur.
Pour l'information du jury, mais plus spécialement pour le bénéfice de l'auditoire le sous-vêtement auquel le témoin vient de faire allusion, était le slip de Mme Manion.
Seyirciler için birkaç hoş şey söyle... şey gibi, uh, bilmiyorum.
Tu dis quelques mots gentils au public, genre...
AbartıIı da olsa seyirciler performansımı beğeniyor.
Mon public apprécie mon spectacle... qu'il soit outré ou non.
Seyirciler çığlık atacaklar. Bu pek bana göre değil, size göre.
C'est davantage votre style que le mien, M. Berle.
Evet sevgili seyirciler, her şeyimi... Vip'e borçluyum.
Oh, oui, mes amis, tout ce que je possède je le dois à Vip.
Seyirciler beni sevecek mi acaba?
Tu crois que je vais plaire aux gens?
İyi akşamlar, sevgili seyirciler.
Bonne nuit, chers téléspectateurs.
Seyirciler, beni coşturacak. özellikle Miguelito ve sonra..
Le public sera exigeant, surtout derrière Miguelito.
Bana bakın, siz nankör Seyirciler, matador gördünüz işte!
Regarde, public ingrat! Arrache-toi les yeux!
Seyirciler karışmasın lütfen.
Pas d'aide du public.
Seyirciler konuştu General. Beni affetmeniz için yalvarıyorum.
Nous vous écoutons, général.
Tüm seyirciler uçan makinalardan uzaklaşsın!
Ecartez-vous des machines volantes.
Mesela seyirciler yarışın büyük bölümünü izleyemiyorlar.
Pour commencer, j'ai l'impression que les spectateurs ne voient pas grand-chose de la course.
Seyirciler arasından, Sinyor Alberti'nin gözlerini bağlamaya yardımcı olacak bir gönüllü istiyorum.
J'aimerais un volontaire dans le public pour bander les yeux de Signor Alberti
Yoksa, seyirciler için gösteri tekrara dönüşür.
De plus en plus de gens reviennent voir le spectacle.
Bu üçlü, seçkin seyirciler için küçük dramalar sahnelerlermiş.
Ils donnaient des spectacles pour un public trié au volet.
Sahneler ve kabinler, seyirciler ve piyesler, aktörler ve halk arasındaki farkları ortadan kaldırıp onun yerine tek bir boşlukla doldurmak böylelikle yeni oluşturduğumuz düzen ve seyircilerle doğrudan iletişim kurabiliriz.
Abolissons la scène et la salle et remplaçons-les par un lieu unique pour réinstaurer un dialogue direct entre spectateur et spectacle, comédien et spectateur. Pétrouchka!
Uğraşıyorlar, seyirciler heyecan içinde ve bazı budalalar da heyecanlanıyor.
Après qu'il vous a cloué la tête au sol, l'avez-vous revu?
Sayın seyirciler!
Au nom de toute la troupe... je dois prononcer un petit discours. J'ai un aveu à faire.
Bu gözyaşlarını seyirciler önünde dökerse sansasyon yaratır.
Si elle pleure en public elle fera un malheur! Regardez... les filles.
Burda sanatçılar değil, seyirciler güler.
Aux Funambules, c'est le public qui doit rire!
Seyirciler sempatik.
Le public sera indulgent.
Jack Gelber'in sözlerini tercüme edeyim. Eğer bu Devrim bu kadar özgün ise panel ve seyirciler arasında bir ilişki oluşturmak ve farklı dinamik yollar icat etmek yerine neden yuvarlak masa gibi alışagelmiş yöntemlere başvurulduğunu soruyor.
JaSk Gelber propose qu'étant la révolution Subaine une révolution originale pourquoi utilise des méthodes Sonventionnelles telles que les tables rondes, pour quoi ne développe pas une méthode plpus dynamique pour établir une relation entre le panel et le publis