Skandal tradutor Francês
1,511 parallel translation
Petal Huffington o defteri derinlemesine okur. Bu onun için eroin gibidir. Bizi mahallenin skandalına çevirdin.
Petal Huffington lit la gazette de la police religieusement, c'est comme de l'héroïne pour elle, tu fais de nous le scandale du quartier!
Yale Daily News skandalıyla ilgili bir filmde Toby Maguire'ın beni oynamasını istemem.
Je ne voudrais pas que Tobey Maguire me joue dans un film sur le scandale du Yale Daily News, merci.
Böyle bir skandal yönetimi fena sarsar.
Le scandale anéantirait notre administration.
Doğru haber değil... açık saçık skandal istiyorlar.
Ils se fichent de la vérité. Ils veulent du scandale.
Hiç sadece bu en az skandal yol... ama biraz zayıf görünüyosun.
- Rien. C'est juste que... je dis pas ça de façon scandaleuse mais tu es un peu maigre.
Son skandal nedir?
Quel est le dernier scandale?
New York sosyetesinde skandal ve ben kaçırdım.
C'était l'événement mondain de New York et je l'ai raté.
Bugün Springfield'da, dünyanın her yerinden haberciler, patlak veren seks skandalı için buradalar.
A Springfield aujourd'hui, des journalistes du monde entier sont venus pour couvrir un scandale sexuel.
Bu çok heyecanlı bir skandal. Juice dışarı çıktığından beri.
C'est le scandale le plus excitant depuis que "The Juice" s'est échappé.
Carly'nin kız kardeşi gerçekten kızı mıymış? Ne skandal ama.
C'est vraiment la fille de Carly?
Tony Gray bu skandalı kullanarak sandalyeme oturmayı düşünüyor.
Gray va essayer de m'en faire porter l'entière responsabilité.
Biz de bunları skandal derecesine göre ayırıyoruz.
On l'a réparti en degré de scandale.
Hepimiz için skandal niteliğinde bir utanç.
Une honte scandaleuse pour nous tous.
skandal!
Le scandale!
İnternet skandalından bahsetmezse, gündeme getirme.
S'il n'évoque pas le scandale sexuel sur le Net, n'en parle pas.
Skandal basını tarafından yayınlanan bazı fotoğraflar dikkatimi çekti.
Les photos parues dans la presse à scandale étaient choquantes. Les visages et les corps portaient les marques du suicide.
Ona hafif bir şey verdiler... gücüne gitti, ve şimdi de skandal arıyor.
Elle a eu une histoire banale, ça la contrarie, elle cherche le scandale.
"Ancak, sevgili Sandy, eğer herhangi birimizin..." "... ölümlere göz yumduğu ortaya çıkarsa... " "... hiçbirimiz skandalı atlatamayız. "
Mais, mon cher Sandy, si jamais on venait à savoir... que nous avons fermé les yeux devant ces morts... aucun de nous ne survivrait au scandale.
- Skandal yok...
Plus de scandales...
- Bu bir skandal.
Un scandale!
Evden kaçıp, amcasının harcamaları sayesinde, skandal bir evlilik yapan bir kızın küçük yaştaki ablası, bu beraberliği engelleyemez.
Croyez-vous qu'une jeune femme de rang inférieur, dont la sœur s'est enfuie et s'est mariée scandaleusement et seulement grâce à l'argent de son oncle, puisse l'empêcher?
Başarısızlığının bir sebebi de Deep Throat idi, her ne kadar Watergate skandalı gibi gözükse de.
Vous soutenez, en fin de compte, que vous n'étiez même pas là.
Skandal patlak vermişti.
Ça a été un vrai scandale.
Ross'la ilgili bir skandal patlamıştı.
"Commentateur olympique 98"
Sonra bir skandal olsun istemem.
Pas de scandale, plus tard.
Ama Lindsay ile Tobias'ın bilmediği şey Frank Wrench'i oynayan aktörün Lindsay'i kurtarmak yerine öfkeli silah karşıtı fanatiklerin başlattığı "Moses Taylor İnsanları Avlıyor" skandalından kaçmaya çalışıyor olmasıydı.
À l'insu de Lindsay et Tobias, l'acteur qui jouait Frank Wrench ne la sauvait pas, mais essayait de fuir le scandale farfelu "Moses Taylor chasse des individus" dont un fanatique anti-armes était à l'origine.
Skandal Çıkaranlar adlı programa bir bölüm çekiyorum.
Tu sais, Je dirige un épisode de la série des faiseurs de scandales.
Tobias, Skandal Çıkaranlar'ın setindeki işine başladı.
Tobias avait commencé son travail sur le plateau des "faiseurs de scandale".
Kötü anlatım yapan "Skandal Çıkaranlar" da oynamıştı.
TOBIAS FÜNKE dans le rôle de George Bluth Senior Dans la piètre série Scandalmakers.
Aileniz dün geceki Skandal Çıkaranlar'ında pek iyi değildi.
Bien, votre famille ne s'est pas bien illustrée la nuit dernière dans Scandalmakers ( les faiseurs de scandales ).
Skandal Çıkaranlar canlandırma yayın yapan bir programdı.
Scandalmakers était une émission de reconstitution de faits divers célèbres.
Ama yola geldik, skandal yok artık.
Mais nous sommes de retour, et sans aucun scandale.
Demek istediğim, Skandal Çıkaranlar'da olmayı karşılayamam.
Je veux dire, je ne peux pas me permettre de passer sur Scandalmakers.
Ama bu Skandal Çıkaranlar seyircisini hem şaşırtmış hem de anlatıcının açıklamasının doğasına odaklanmalarını engellemişti.
Mais cela perturba les spectateurs de Scandalmakers, à cause d'une mauvaise explication du narrateur.
Skandal Çıkaranlar'ı görene kadar seni öldü sanıyordum!
Je pensais que tu étais mort, jusqu'à ce que je voie Scandalmakers.
Skandal Çıkaranlar'ın tekrarını yayınladılar.
Ils ont passé une rediffusion de Scandalmakers hier soir. Tout le monde a compris.
Evet, senatörün skandalı ortaya çıksaydı, kısa sürede işinden olacaktı.
Oui, si le sénateur est impliqué dans un scandale, il perdrait son boulot dans la foulée.
Bu yüzden böyle bir skandal yokluğunda Magli kendisi bir tane yarattı.
Donc, en l'absence de scandale, Magli en a créé.
Duyduğuma göre teğmeniyle ilgili bir skandal çıkmış.
A ce qu'on dit... il y aurait eu un petit scandale, avec son sergent.
Boston Polis Teşkilatı'ndaki rüşvet skandalını hatırlıyor musun?
Je ne pensais pas que le Massachusetts avait la peine de mort? Ils ne l'ont pas.
Rüşvet skandalı rütbesinden ve sicilinden etti, ne sinir bozucu.
Très bien. Je vais passer un coup de fil.
- Tam bir skandal ama arkası.
- Scandaleux, mais l'autre côté.
Küçük bir skandal kariyerin için iyi olur.
Un scandale ne ferait pas de mal à ta carrière.
Çünkü son ihtiyacımız olan şey bir bahis skandalıdır.
Parce que nous... Nous n'avons pas besoin d'une arnaque à la course à l'hôtel.
Skandal yüzünden sanırım.
Ca fait des années qu'ils ne les ont pas rediffusées.
Tamam. Sorayım bari. Ne skandalı?
Oh, ok, j'ai envie de te demander, quel scandale?
Death Row plak şirketi sahibi, tehdit ve şiddet suçları var.Ayrıca Tupac'ın ve Biggie'nin ölümünde Knight'ın da rolü olduğunu düşünenler var.Jennifer Lopez skandal vidyo kasedi Suge Knight elindedir. ) - Neden burada?
Et qu'est ce que ça fait là?
- Bilmiyorum ama yaptıkları şey büyük bir skandal.
En tout cas, tout ça a fait scandale.
Dev bir skandal.
Un méga-scoop.
( Senator Edward Kennedy'nin yaptığı araba kazası ) ( skandal anlamına kullanılmış )
Ils appellent ça un nouveau "Chappaquiddick".
Evet, Maisy Gibbons'un tutuklanması skandalı.
Oui.