Spor tradutor Francês
8,539 parallel translation
Bu herif spor ayakkabısıyla geldi, sevgi ve kadınlardan bahsetti.
- Mais oui, Kareem. - Ils filent pas un rond. Ce mec se pointe avec ses sneakers qui parlent d'amour et de meufs...
Steve dedi ki, "Spor ayakkabı sevgidir."
T'as pas eu de nana depuis deux ans, aucun risque.
Ve işe alalım dediğim reklamcı onun kulübündeki spor ayakkabı tanıtım partisine bizi davet etti.
Le basketteur James Avedon a décroché un gros contrat de chaussures. Notre futur agent nous a dégoté une invit pour la soirée de lancement qui aura lieu dans son club.
Sadece 72 çift yapıldı. En nadir spor ayakkabılardan biri.
Seulement soixante-douze paires.
Steve harika bir spor ayakkabı dükkânı açmaya çalışıyor. Gerçekleşiyor. Krediyi aldık.
Steve veut ouvrir une super boutique de sneakers.
- Ben spor ayakkabı hastasıyım.
- C'est bien des... - Tout à fait.
Profesyonel oynamasaydım, spor ayakkabı dükkânı açardım.
- Je suis fan de sneakers. - Ouais?
Çok etkileyici spor ayakkabı bilgileri.
C'est dans la lignée des Iverson.
Spor ayakkabılarım nasıl satıyor gördünüz mü?
Vous avez besoin de moi. Sérieux.
Sence dönüp spor ayakkabı dükkânında çalışan biriyle çıkar mı?
Elle sort avec un basketteur super célèbre!
Spor ayakkabılarından hiç anlamıyorsun, değil mi?
Elles valent 2 500, max.
Bu spor ayakkabıyı istediğini, kamp kuracağını söylemiştin.
Salut. Qu'est-ce que tu fais là?
Bu spor ayakkabılar gerçekten havalıymış.
Je suis si fière de toi. Tu sais quoi? Tes sneakers...
Spor ayakkabı mı?
Je peux pas m'acheter des chaussures?
Spor ayakkabı.
Des sneakers?
Spor ayakkabı hastaları ayakkabı için gelip âşık gidiyor. Biz böyle yaparız. Spor ayakkabı sevgidir.
Ici, on vient acheter des sneakers et on trouve l'amour!
Bu yüzden spor yapmaya başladım, futbol koçluğu yapmaya başladım boş zamanlarımda domuzlarla güreştim ama ne yaparsam yapayım kendi bedenim evimmiş gibi hissetmedim.
Du coup, je me suis mise au sport, j'ai commencé à coacher le football, et je me suis battu avec un porc lors de mon temps libre, mais ça n'a pas d'importance ce que je fais, Je ne me suis jamais sentie chez moi dans ma propre peau.
Buradaki herkes spor yapar.
Tout le monde ici pratique un sport.
Paul, bu ne spor sayfasında ne de bilim makalesinde geçti.
Paul. Ce n'est ni la rubrique sport ni la rubrique science.
NFL sadece bir spor ligi değil.
La NFL n'est pas une simple ligue sportive.
Gardrobun içinde dört adet birbirinin aynı gri pantolon dört adet birbirinin aynı beyaz ve mavi gömlek kemer, çorap, iç çamaşırı, spor ceket çizgili kravat ve beyaz bir bornoz vardı.
Dans la penderie il y avait 4 pantalons gris identiques... 4 chemises blanches et bleues identiques... une ceinture, des chaussettes, des sous vêtements et un blazer... une cravate rayée et un peignoir blanc
Kusura bakma ya, son derece tanınan ve profesyonel dalda bir spor olan kendi uydurduğumuz bu oyunun kurallarının içine mi ettim yani?
Oh, désolé. Ai-je oublié les règles de ce sport incroyablement bien défini que l'on a inventé?
- Evet. - Şirketin spor dehâsı.
- Le tsar des sports de la compagnie.
Prem, Gençlik Kulübünde çocukluğundan beri spor yapmayı çok sever.
Prem est allé au club de jeunesse. Il s'entraîne depuis l'enfance.
Spor sayfasına ne dersin?
Ou alors la page des sports?
Peki ne yapacağız, sosyal güvenliği özelleştirip spor olsun diye yaşlıları avlayarak geliri mi yükselteceğiz?
On va privatiser la sécurité sociale, augmenter les cotisations et chasser les seniors comme des lapins?
- Spor salonuna gidiyor musun?
- Vas-tu à la gym?
Spor yapmaya devam et, tamam mı?
Continue de faire ces exercices, d'accord?
Geçen sefer beni kiliseye götürdü. İmza dağıttırdı, bebek öptürdü spor konuşturdu. Bu çok fazla.
Elle m'a traîné à l'église pour signer des autographes, parler de mes perfs et de mes exploits, c'est l'enfer.
Avustralyalı, avukatlık yapıyor, organik gıdalar yiyor, spor salonuna gitmek yerine koşmayı tercih ediyor ve gerçekten katil olarak mimleyeceğim son kişi.
Australien, travaille en tant qu'avocat. Achète du bio, préfère courir que d'aller à la gym. Et est à vrai dire la dernière personne que je soupçonnerais pour meurtre.
Şu koca, tuğladan bina spor ayakkabı fabrikası.
L'immeuble de brique derrière est une usine de chaussures.
- Neredesin? - Spor salonunda.
- où es-tu?
Burada bolca oda, doğanın en ustalıklı çatısı ve elbette ormana özel spor salonu bulunur.
Il y a plein d'espace de jeu, le plus beau toit de la nature et bien sûr, un portique d'escalade.
İlk olarak orman spor salonu.
D'abord, le portique d'escalade. Oui.
Bunun farkında mı yoksa TRT Spor'dan mı öğrenecek?
Il le sait, ou il va l'apprendre sur ESPN?
İnek kız spor salonunu ateşe verdiği zaman, yani evet.
quand la fille tordue fout le feu à la salle de gym, alors oui.
Spor nasıldı?
Comment s'est passé le sport?
Doğru. - Biri bu, diğeri de spor âleti almak.
Et d'acheter un déambulateur.
Belki de spor yaptım ve belki de evlat edindim.
J'ai pu faire beaucoup d'abdos et j'ai pu les adopter.
Düzenli olarak spor yaptığını ve sağlığının gayet yerinde olduğunu belirten iş arkadaşları, haberi şaşkınlıkla karşıladı.
La nouvelle a surpris ses collègues, car le juge était visiblement en forme et faisait régulièrement de l'exercice.
- O kim? Benny Bloemhof, New England'daki en büyük spor menejeri.
Benny Bloemhof est le meilleur agent sportif de la Nouvelle Angleterre.
Koskoca New England'daki en büyük spor menejeri.
C'est le meilleur agent sportif de la Nouvelle-Angleterre.
O bir spor menejeri.
C'est un agent sportif.
Spor salonunun her yerine baktım ama onu bulamadım.
J'ai cherché dans le gymnase, et je l'ai jamais trouvé.
Pekala çocuklar, spor için toplanma vakti geldi.
Bon, les gars, c'est le moment de faire du sport.
Gece gündüz içip spor barında iş yapan bir adam mı?
Un mec qui a des affaires dans un bar de sport, qui boit la journée dans son t-shirt préféré?
Spor, moda ve müzikte kimin zirvede olduğunu gösterirler.
Elles sont le reflet de leur année de sortie.
Yenilmez Jordan 4'ler. Spor ayakkabılarının kutsal kâsesi.
Les inégalables Air Jordan 4.
Ben de spor ayakkabı dükkânındayım biliyorsun, değil mi?
Tu crois qu'elle va le quitter pour un vendeur de baskets?
Birlikte spor ayakkabı dükkânı açıyoruz.
Mon pote Steve.
Her gün spor yapıyor olmalısın.
Tu dois faire de la muscu , genre, tous les jours .