English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ S ] / Stacey

Stacey tradutor Francês

810 parallel translation
Ben Binbaşı Stacey.
Major Stacey à l'appareil.
- Ben de Brian Stacey.
- Brian Stacey. - Que puis-je pour vous?
Evlendiği o adam... Stacey, değil mi?
Stacy, l'éleveur qu'elle a épousé...
Stacey mi?
Stacey?
Stacey evlenip taşındı.
Elle est mariée. Elle n'habite plus ici.
Neden sen de normal bir kadın gibi evlenmedin ve kız kardeşin Stacey gibi çocuk sahibi olmadın?
Pourquoi ne t'es-tu pas mariée comme une femme normale? Tu aurais pu avoir des enfants, comme ta sœur Stacey.
Belki duymamışsındır, Stacey Bridges ve Calin biraderler... - bugün hapisten çıkıyorlar.
Stacey Bridges et les frères Carlin sortent aujourd'hui de prison.
Stacey Bridges ve kuzenleri, Carlin'ler. Şirket hesabına çalışırlardı.
Bridges et ses cousins travaillaient pour la Compagnie.
Zaten Stacey de mahkemede sürekli bunu ortaya sürdü... düzmece delillerle içeri tıkıldığını söyledi.
Au cours du procès, Stacey n'a pas cessé de dire que ce lingot avait été mis là exprès!
Eh, Stacey, galiba üç dinlenmiş atımız var.
Nous voici à la tête de trois montures fraîches.
Bridges ve Carlin biraderler bunca zaman... niçin çenelerini tuttular?
Tu crois que Stacey Bridges et les frères Carlin se tairont?
Stacey, bana yardım et.
Stacey, aide-moi.
Koluma bir şey yap, Stacey.
Mon bras!
- Stacey, Allah için.
Pour l'amour du ciel!
Önce Stacey Bridges'i mi haklayacaksın? Yoksa üçünü de sen mi haklayacaksın?
Vous allez abattre Bridges, ou les trois?
Stacey, hep seni sevdim.
C'est toi que j'aimais!
Hadi, Stacey. Gidelim buradan.
Foutons le camp d'ici.
Stacey, kahrolası atlar yok olmuş!
Nos chevaux! Enfuis!
Çok daha iyi. Uh, Bayan Stacey, size sadece bir tek soru sormak istiyoruım, sakıncası yoksa.
Je peux vous poser une question?
Stacey, senaryoda yok ama bu sahne mayolu iyi olur.
C'est pas écrit sur le scénario, mais la scène fonctionne mieux ainsi.
Stacey herkesi kandırdı. Üç aylık hamileymis. Bana göre anlaşmasını iptal etmek lazım.
Stacey a roulé tout le monde, elle est enceinte de 3 mois... elle s'est bien gardée de le dire, il faut casser son contrat.
Çalışma planına bak. Bir gün daha bizimle.
Regardez le plan de travail... elle a encore un jour avec nous, Stacey.
Stacey'in kontratı bronz, menecerini arayacağım. Ama sonuçta ben taviz vereceğim. Çünkü bu ilişkiler güç ilişkisi.
Stacey a un contrat en bronze, je peux téléphoner à son impresario... mais je serai obligé de céder... parce que la vie n'est faite que de ces rapports de force.
Bana söylesene, gerçekten Stacey evli mi?
Mais au fait, dites-moi... elle est pas mariée, Stacey.
Stacey, beklettiğim için özür dilerim.
Stacey, excusez-moi, je vous ai fait attendre.
Bekleyin Stacey geliyor.
Attendez. Voilà Stacey qui arrive!
Gelin Stacey sizinle gurur duyuyoruz.
Stacey, nous sommes fiers de vous.
Bizi bırakmıyor, Stacey'e açtı.
Elle refuse de nous laisser entrer et elle ouvre à Stacey!
- İyi geceler Stacey.
- Bonsoir, Stacy.
Bay Stacey?
M. Stacey.
Bence Warren Stacey hemen bir avukat bulup bizi baskı yapmakla suçlar ve mahkemeden men emri çıkartır.
Stacey pourrait facilement engager un avocat, nous accuser de harcèlement, et obtenir une injonction.
Ses kaydını çıkarıp Warren Stacey'in kaydıyla karşılaştırsın.
Dites-lui de comparer l'empreinte vocale avec celle de Warren Stacey.
Yarın hazırlık soruşturması var. Seni tanık olarak çağıracağım. Stacey aleyhindeki kanıtları soracağım.
Demain, je vais vous appeler comme témoin, et vous interroger sur les preuves contre Stacey.
- Kim diyor bunu, Warren Stacey mi?
Qui dit ça? Warren Stacey?
Stacey'ye tuzak kurulduğunu söylüyor.
Il dit que c'est un coup monté.
Stacey'yi çıkarırsa, şampiyonluk kazanmış gibi hissedecek. Tüm pislikler için de bir kahraman olacak.
S'il disculpe Stacey, il gagne le gros lot, et il devient le héros de tous les malfrats.
- Stacey polis değil!
Il n'est pas flic! Il n'a pas prêté serment!
Warren Stacey, cezaevine sizin girmeniz gerektiğini söylüyor. Bir yorumda bulunacak mısınız?
- Stacey dit que vous méritez la prison.
- Ben Stacey'den söz ediyorum.
Je parle de Stacey.
Dinle, Laurie. Stacey yine ararsa, hemen beni ara.
Écoute, Laurie, si Stacey te rappelle, préviens-moi.
Aynen, Bay Stacey.
C'est ça, M. Stacey.
Warren Stacey'nin hayatını çok çekilmez hâle getiriyorsun.
Vous pourrissez la vie de Warren Stacey.
Eğleniyor musun, Bay Stacey?
Vous vous amusez bien, M. Stacey?
Stacey, 20 yaş daha genç olsaydım, tatlım...
Stacey, si j'avais 20 ans de moins...
Çocuğun teki, Stacey.
Il est complètement immature.
- Ben Julie, bu da Stacey.
- Moi, c'est Julie, et voici Stacey.
- Keşke olsaydı. Neden siz de Stacey'in ailesi gibi beni cezalandırmıyorsunuz?
Pourquoi vous me punissez pas comme les parents de Stacey?
Stacey ve benim için geri geldi ve bizi tepeye götürdü.
Il est revenu nous chercher et nous a emmenées sur la colline.
- Değil mi, Stacey?
- N'est-ce pas, Stacey?
Tina, Warren Stacey'ye merhaba de.
Dis bonjour à Warren Stacey.
- Stacey'nin avukatı beni tanık kürsüsüne çıkaracak.
L'avocat de Stacey va m'interroger.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]