Standing tradutor Francês
219 parallel translation
- Red Gap'teki. Bu bize yeni bir... hava katacak, joie de vivre.
A Red Gap, cela nous donnera un certain standing... du pedigree.
- O, yüksek sınıfa mensup bir bayan.
- Une jeune dame de grand standing.
İçki içip duran o genç adam ve yüksek sınıf mensubu bayan.
Le brave jeune homme qui boit et la jeune dame de grand standing.
Yükselen süper lüks bir konut ve varoşlarda yaşayan o fakir insanlar.
Il bâtit une résidence de grand standing quand ces pauvres gens vivent dans des taudis.
Öyle seçkin bir yer.
Question de standing!
Keyfinize bakın, olmaz mı?
Il faut changer de standing.
- İsterseniz kral dairesini hazırlayalım.
- L'appartement grand standing, ça va?
İkamete mahsus.
Grand standing.
Bundan hepimiz faydalanabiliriz- - sen, finansal olarak... ve, Raymond ve ben... Biz de sosyal durumumuzu yüksek mertebeye taşırız
Nous avons beaucoup à gagner- - financièrement... et pour Raymond et moi... c'est notre standing qui est en jeu.
Sonra kendi durumumu düşündüm, sosyal durumumu... tıpkı sizin yaptığınız gibi, ve oynadım!
Quand je pense à mon standing... Je vous imite tous les deux, mais je joue seulement!
Yabancı ziyaretçilerimiz, Amerika'daki veya Avrupa Ortak Pazarı'ndaki meslektaşlarıyla aynı standartlarda hayatlarını devam ettirmektedir.
La vie pour nos visiteurs étrangers n'a rien à envier au standing de vie et aux avantages de leurs collègues en Amérique ou en Europe.
Varsayılan standartlarımızı düşürdük, ve yine de onlar olmadan da olur.
Nous avons diminué notre standing mais il n'y a pas plus d'élèves.
Gençliğimde, Siyu Kabilesi'nden genç ve cesur biriyle savaşmıştım. Adı Duran Boğa'ydı ve onu yendin.
Dans ma jeunesse, je me suis battu... avec un jeune Indien de la tribu Sioux... appelé Standing Bull... et je l'ai vaincu.
Size Bay Nate Salesbury'yi tanıştırayım.
C'est James McLaughlin de Standing Rock.
Buna cüce bir Kızılderili'yle aptal yardımcısı karar veremez.
Si tu envoies Bull à Standing Rock, ils le tueront.
Mc Laughlin polisi, Dikili Kaya'da.
La police de McLaughlin dans la réserve de Standing Rock.
O serserilere izin veriyorsun ve... onlar çevremizin seviyesini daha da düşürüyorlar.
Tu laisses venir n'importe qui. Ca ruine le standing du quartier!
Senede 30 bin dolar kazandığım bir işim... 2 Yatak odalı bir dairem, 10 bin dolarlık bir spor arabam... Bir karım ve 4 yaşında bir oğlum var. Süper kahraman gibiyim.
Je gagne 30 000 $ par an, je possède un T4 standing, une voiture de sport de 10 000 $, j'ai une femme et un enfant de 4 ans pour qui je suis un dieu.
- Standing by.
- Bien reçu.
Hınzırca bir yalan ağı, şöhretimi arttırmak için saraya ustalıkla martaval attım.
Un mensonge subtil que je tisse à la Cour pour mon standing, c'est tout hélas!
Annemin umurunda olan tek şey ise şehir kulübündeki itibarı.
Ma mère n'aime qu'une chose : son standing au Country-club.
Bir tane bulmuştum, Ama sen beğenmedin.
Coincés dans un hôtel de standing!
Kalan beş yatak odasını kullanarak, yaşam tarzımdan ödün veriyorum.
Je dois me contenter de 5 chambres. Je compromets mon standing.
Onu orada dururken gördüğünde...
When I saw her standing there?
Kimse yolumda duramayacak.
♫ Ain't nobody ♫ Standing in my way
Standartlarım var benim.
C'est non. Question de standing!
Hâlâ Ayaktayım - Ama Zar Zor.
l'm Still Standing - mais tout juste.
Bu şirkette gerçekten iyi bir yönetici olmak istiyorsan, iyi bir yönetici gibi yaşayarak başlamalısın.
Pour devenir un des grands dirigeants de cette compagnie... adaptez votre standing de vie.
Deniz kenarında, havuz ve tenis kortlu...
Grand standing, vue sur la mer, piscine et tennis...
Önemli olan sevgi, para veya sosyal statü veya yaşla alakalı değil.
Il faut savoir que l'amour n'est pas une question d'argent, de standing social ou d'âge.
Yazık ki, Lorna genelde benim sosyal statümdeki biri için dokunulmazdır.
Hélas, Lorna est tout a fait intouchable pour quelqu'un de mon standing social.
Daha fazla giysiye ihtiyaç duyduğunu sanmıyorum.
un standing. Tu pourrais économiser sur les vêtements.
İçinde yaşadığımız çevreyi korumamız onların elinde.
On subit par peur. De perdre son standing.
- Çevreyle niye takıntılısınız?
Le standing vous obsède?
Kaliteli!
Bon standing.
# Ben duruyordum
# I was standing
Take a look at the kid standing beside you.
Regardez bien vos voisins.
FiImin yarısında aIkış vardı ve en sonunda da ayakta aIkışIadıIar.
Les gens ont applaudi au milieu du film. Il y a eu une standing ovation.
Zaten hepsi benim göründüğüm yaşam seviyesinin altındalar.
Et ils habitent très en dessous de mon standing.
Bu aşk filminin konusu, zengin ve ünlü bir kadın hakkında.
Cette romance parle d'une femme d'un grand standing.
Lake'in kaynakları var, avukatları, itibarı var.
Lake a les moyens financiers, les avocats, le standing.
Onu da iyileştirmeliyiz.
Faut changer de standing.
Sanırdınız ki burasıyla Standing Rock arasında mekik dokurken, savaş yolunda en az bir genç görürsünüz.
Avec ces trajets que vous faites entre ici et Standing Rock, vous avez bien vu au moins un Indien sur le sentier de la guerre.
Standing Rock'taki meslektaşım Bay McLaughlin, bir Kızılderili kurtarıcı söylentisinin yangın gibi yayıldığını bildiriyor.
Mon collègue à Standing Rock, M. McLaughlin, m'informe que les rumeurs d'un messie indien se propagent.
Oturan Boğa'nın Kampı Standing Rock Toplama Bölgesi
Camp de Sitting Bull Réserve de Standing Rock
Standing Rock Toplama Bölgesi
Réserve de Standing Rock
Standing Rock'taki Bay McLaughlin, Oturan Boğa gibi bir tek doyumsuz bile serbest dolaştıkça, güven içinde olamayacağımıza inanıyor.
M. McLaughlin à Standing Rock est convaincu que tant qu'il reste un seul mécontent comme Sitting Bull, nous ne serons pas en sécurité.
- Kaybedersek işimiz biter.
Sans standing, t'es baisé.
- Kullanıldığı ilk günden beri, orası kesin.
- Elle a changé de standing.
d Ve şimdi d Seninle yüz yüzeyiz d Söylemem gereken bir şey var d Bu gece aşık olmaya hazırım d Kalbimi sonuna kadar açmaya d Sonsuza kadar süreceğine söz veremem d Ama bebeğim deneyeceğim d Evet bu gece d Aşık olmaya hazırım
"And now that" "We're standing face-to-face" "There's something I need to say"
All those people standing there.
Tous ces gens, des patriotes, croyant travailler pour le gouvernement américain.