Sözde tradutor Francês
2,008 parallel translation
Sanatçı olmak isteyen herkesi sözde cesaretlendirmemiz gerekir. Eskiden herkes böyle yapmalıdır diye düşünürdüm.
J'essayais toujours d'encourager tous les gens que je rencontrais à faire de l'art je pensais que tout le monde devait faire de l'art
Sözde burası bir şehir evi ama her yer kaynıyor.
Je sais qu'on est à la campagne, mais quand même...
Fazla parası yok. Ama sözde borcumu nasıl ödeyeceğini bilir.
Il a peu de ressources, mais il saura comment payer ma prétendue dette.
Tamam o zaman. Sözde arkadaşlarım beni terk etti!
Très bien, mes prétendus amis m'ont abandonné.
Sanırım Cate'den uzak durman sözde kaldı.
Je suppose que tu vas éviter Cate en passant par la fenêtre.
Sözde peruk satıyormuşsun ve zavallı yetim kızların saçlarını alarak, onlardan yaptırdığın peruklarla milyon dolarlar kazanıyormuşsun.
En disant qu'elle coûtait des centaines de dollars, et que chaque mèche avait été arrachée de la tête de pauvres petites orphelines.
O sözde sınırlar varoluşsal sıkıntıdan kaçmakta kullanılan acı fetişi...
Moi, les pseudo-borderlines, là, qui rêvent de souffrir... Le fantasme... de la douleur comme échappatoire à une vie sans intensité, là : fuck off!
Sözde hesabım nedeniyle hala huysuzluk mu yapıyorsun?
Tu m'en veux toujours pour mon ardoise?
Sözde katil.
Accusés de meurtre.
Bay Brody'nin, tanığın ifadesinin bu sözde cinsel ilişki ile satın alındığını söyleyeceğini tahmin ediyorum, haksız mıyım Bay Brody?
J'imagine que M. Brody dirait que le témoignage à été acheté par la présumée relation sexuelle, n'est-ce pas, M. Brody?
Arkadaşlarım ve ailem hakkında sözde biliminizden ortaya böyle laflar savruluyorken burada kalamayacağım.
Je ne resterai pas vous regarder lancer des flèches au jugé, accuser mes amis et mon mari avec votre pseudoscience.
Sözde benim yaptığım aramanın benim dosyama yanlışlıkla koyulmuş olma şansı var mı peki?
Quant à l'appel téléphonique que j'ai supposément fait... est-il possible que le numéro ait été mis dans mon dossier par erreur?
Hayır sözde sözde Mary'nin karakterinde kusur varmış.
C'est comme si Mary était à blâmer.
Biliyoruz ki... Afganistan'dan dönüşünde, Owen ciddi cinsel sorunlar yaşadı. Sözde bir görev olduğunu iddia etmesine rağmen, bu cinayetlerin cinsel bir tatmin, kişisel ve cinsel zayıflığını dışa vurma ile ilgili olması muhtemel.
Nous savons qu'à son retour d'Afghanistan, Owen a développé de graves problèmes sexuels, et malgré sa prétendue mission, il est probable que ces meurtres sont une libération sexuelle, une façon de faire face à son impuissance.
Şef, sözde eczane sahiplerinden biri, o adamın dün gece dükkanına geldiğini söylüyor. Telefonla konuşurken etrafa bakınmış, sonra bir şey almadan çıkmış.
Chef, l'un des propriétaires de ces prétendus centres dit qu'un type est entré dans sa boutique ce soir, a regardé autour de lui en parlant au téléphone, puis il est parti sans rien acheter.
Sözde bu benim için fırsat olacakdı.
C'était censé être une opportunité pour moi.
Oscar'ın sözde kuzeninden ne haber?
Et le soi-disant cousin d'Oscar, Sancho?
İşte, nişanlının eski hâline dönüşünde, sözde fahişenin başına gelenler.
C'est donc ainsi que ça s'est passé pour cette soi-disant pute, la dernière fois que votre fiancé a rechuté.
Siz sözde kahramanlar hepiniz sahte tanrılarsınız.
Vous, les soi-disant héros, n'êtes que de faux dieux.
Sözde teleskop ise tuvalet kağıdı kartonuydu.
Le télescope était un rouleau de papier hygiénique.
Babam bir dükkan, açacağım diye gitmişti sözde. - Üçüncüyü açıyor.
Au début, papa devait seulement ouvrir une succursale, maintenant, il en ouvre trois.
İki denizci kayıp, biri sözde hamile doğmamış çocuğunun babası ise ölü.
Deux marines disparus, dont une peut-être enceinte, le père de son bébé est mort.
Hepsini daha şaşırtıcı yapan ise metanın sözde ölü gezegen Mars'ın atmosferinde tespit edilmesi.
Et ce qui est réellement surprenant est que du méthane à été détecté dans l'atmosphère de la supposée planète morte, Mars.
Sözde kanunu uyguluyorsun.
Vous devez faire respecter la loi.
Sözde mükemmel denilen bir mikrodalga fırın.
Un soi-disant micro-onde parfait.
- Mason, kurtadamlardaki dolunay lanetini sözde kaldıracak bir ay taşı arıyor.
210 ) } Il cherche une pierre de lune qui briserait le sort des loups-garous.
Sözde arkadaşımız olanlar da bize sırtını döndü.
Dans le même temps, nos prétendus amis nous ont tournés le dos.
Sözde, görgü kurallarının komikliği hakkında konuştuğunun farkındasın.
Ton sermon sur les conventions sociales est très drôle.
Kızım sözde harika bir kız arkadaşıylaydı..... şimdi sarhoş olmuş ve onu eve götüremiyormuş.
Ma fille est avec son amie parfaite, qui est trop ivre pour conduire.
Orijinal olsun, olmasın, yarın bu sözde cinayet üzerine olan delilleri dinleyeceğiz.
{ \ pos ( 192,220 ) } Inédit ou pas, nous écouterons ces prétendues preuves demain.
- O bir müşteri,... kızlar için sözde bir arkadaş, onlara satıcılar konusunda yardımcı oluyor, kırmızı fener bölgesinde sıkça görülüyor.
- C'est un client, soi-disant ami des filles, il les aide à traiter avec les dealers, il fréquente le Quartier Rouge.
Marley'e takıntılı hale gelir, bir mabet yapıp sözde birlikte oldukları bu resimleri uydurur.
On dirait qu'il est obsédé par Marley. Il se crée un sanctuaire et fait des montages photo d'eux ensemble.
Neredeyse herkes sözde Roswell olayı hakında bi şeyler duymuştur, önerilerimizi doğru çıkaran şeylerden biri insan ırkının kökenine yönelik sevdiğimiz gizem dolu efsanelerdir ama burda tarih ve arkeoloji kenara atılıyor.
Presque tout le monde a entendu parler du soi-disant événement de Roswell, et l'une des véritables conséquence de cette information est que certains de nos plus chers mythes sur l'origine de la race humaine, notre histoire et notre archéologie s'effondreraient.
POPE : Varlık açısından, en yaygın tanımlama Sözde Greylerdir * yaklaşık 1 metre civarında, temelde insan benzeri, fakat, uh, orantısız olarak ince uczun büyük kafalara ve kocaman büyük badem şekilli gözlere sahiptirler.
Physiquement, une description très commune de ces soit-disant gris, les décrit comme mesurant entre 1 mètre et 1 mètre 20, essentiellement humanoïde, mais, euh, très maigres avec de grosses têtes disproportionnées et d'immenses yeux noirs en forme
Sözde gayet prestijli bir aşçı okulunu bitirmiş olarak Fransa, Lyon'dan gelecekti. Meğerse Fransa'da Amerikalı biriyle tanışmış okuldan ayrılıp onu yoga eğitimi verdiği San Francisco'ya kadar takip etmiş.
Elle devait revenir elle devait terminer sa formation dans une école de cuisine de renom. elle a arrêté où il enseigne le yoga.
Yeni projeler. İyi şanslar! O sözde iffetlinin bacaklarını açmanın kolay olacağını sanmıyorum.
J'ai de nouveaux projets. ça m'étonnerait que ta coincée écarte facilement ses cuisses.
- Sözde sanat hırsızı.
- Supposé voleur d'art.
Bizler sözde ittifaktık!
Nous étions supposés être alliés.
Sana söyledim, olay sözde değil. Konuşma tarzında.
C'est pas la phrase qui compte, mais l'élocution.
Enjeksiyonlar, sözde onu kontrol altında tutacaktı.
Les injections devaient le garder sous contrôle.
Sözde Van Buren Süpernovası.
La supernova de Van Buren... ainsi nommée.
Benim suçum değil, mermileri boşaltmıştın sözde!
Quoi? C'est ma faute? T'a vais enle vé les balles.
İzliyormuş sözde sadece ama silah çıktı üstünden.
Il a prétendu regarder les oiseaux. Mais il était armé.
Tek başına gelecekti sözde.
On l'avait pas invité, lui.
Sözde kocam / kurbanımla tanıştınız, değil mi?
Vous avez rencontré mon escroqué de mari.
Peki sözde nereye gideceğim?
Où suis-je sensée aller?
Şey... Sözde odun topluyorum.
Je suis venu chercher du bois pour le feu.
Sen, sözde bir lise dansına gittiğinden beri bunun çok uygun bir kıyafet olduğunu söylemek istiyorum.
Vu que tu es censée aller au bal, je dirais que c'est un très beau déguisement.
Evet, ellerinde sadece sözde katilin gömleğinden çıkan atış artığı var.
Tout ce qu'ils ont c'est un test de résidu de poudre positif sur la chemise du tueur présumé.
Sözde bir tatildi.
Il a dit que c'était des vacances.
Sözde ondan sorumlu olan kişiyim.
- Je suis son preux chevalier.