Taze balık tradutor Francês
86 parallel translation
Taze balık!
Oui, madame.
Taze balık!
Poisson frais, poisson frais.
Taze balık! Teşekkür ederim.
De poissons frais!
Taze balık! Balık!
Achetez mon poisson frais!
Sahi mi? Onu öldüremiyorlar mı? Demek ki burada taze balık var.
Donc ici, ils ont du bon poisson.
Taze balık!
Du poisson. Tout frais...
Taze balık...
Poisson frais...
6 km ötede şarap, taze balık ve kadınlar var. İlet.
Du vin, du poisson frais et des femmes dans 6 km, fais passer.
Taze balık!
Poisson frais!
Taze balık dolu bir motorun önünde oturuyorum.
Je me trouve à bord d, une charrette remplie de poissons.
Şöyle hatırlıyorum, her salı taze balık alırım çünkü en fazla bir hafta taze kalırlar.
Je ne sais pas pour lui, mais moi, j'achète du poisson frais le jeudi. Je ne le garde pas une semaine.
Taze balık, makarnanı istiyor musun?
Tu veux tes pâtes, le bleu?
Balık var! Taze balık!
Il est frais mon poisson!
Taze balık ve tavuk kanı kokusunu takip ettim.
Je repère l'odeur du sang de poulet à des kilomètres.
Balık, balık, taze balık, balıkkkkkk!
Poisson! Du bon poisson!
Taze balık.
Du poisson frais.
Sana taze balık getireyim biraz.
Je t'apporte du poisson frais.
Kei... Buradan taze balık alacağım, dostum! Onların yaptıklarını telafi edeceğim, öyle değil mi?
Kei... mon pote!
Vanya, taze balık var! Bugün geldi. Taptaze.
Vania, un esturgeon... extra...
- Ve İtalya'ya taze balık getireceksin.
Pour rapporter du poisson frais!
taze balık!
Poisson frais!
Taze balık, taze tavuk eti, taze meyve.
Poisson, volaille, fruits... J'achète.
- Ahh, taze hava, taze balık.
- Non, papa. T'as couchà © avec elle, aussi?
Nasty Nate denen adam meyve kokteylimin peşinde. ... ve buradaki herkes taze balık seviyor.
Il y a Nate le Vilain, qui veut ma salade de fruits, et tout le monde aime le poisson frais.
Eve dönerken markete uğradı ve akşam yemeği için taze balık aldı.
Sur le chemin du retour, elle s'est arrêtée au marché Pour acheter du poisson frais pour le dîner.
Fareleri sevmediğinizi duydum. O yüzden size taze balık hazırladım.
Je me suis laissé dire que vous n'aimiez pas les souris, j'ai donc préparé du poisson frais spécialement pour vous.
Tam burada, güneşin altında.. botun kenarında, taze balık yiyoruz. Ama tabi squash yapabilirdik
Et nous voilà, au soleil... mangeant du poisson sortant pratiquement du bateau... alors que nous pourrions être écrasés entre Lord Tubby et Cecil... à écouter les nouvelles aventures de leurs tubes digestifs pendant que la Comtesse nous raconterait
Bu senin sorunun, borcunu ödeyene kadar, taze balık alamazsın.
C'est ton problème. Plus de prise fraîche avant que tu me paies mon dû.
Yolda giderken bir kaç taze balık alalım, oraya vardığımızda onlara pişiririz.
On pourrait acheter du poisson frit sur le chemin et faire un curry en arrivant.
Kurak sezonda LA nehrinde taze balık Avlar gibi görünüyorsun!
J'ai vu du poisson plus frais dans la rivière de LA à la saison sèche!
Çiğ balık yediğinde, biraz da olsa taze su vardır.
En mâchant du poisson cru on récupère un peu d'eau fraîche.
Sizin için çok güzel taze bir balık da ayırdım.
J'ai quelque chose pour toi aussi.
Balık olur, taze çilek olur, altın tabak olur- -
Que ce soit de la morue, des fraises fraîches ou des couverts en or...
Balık satın alan kişi taze olanı bayata tercih eder.
Qui achète un poisson... le préfère frais que pourri.
- Balıkçı! Balık! Hepsi çok taze!
- Du poisson frais...
Madam! Bu balık taze değil!
- Dites, il est pas frais votre poisson.
Gölden balık tutmaya gideceğiz. Taze taze.
Plus tard, nous irons pêcher du poisson - frais tiré du lac.
Ekmeğe bulanmış ve kızarana kadar sote edilmiş taze hani balığı. Tereyağı, arpa soğan karşı konulamaz Dijon hardalıyla.
Du mérou bien frais, légèrement pané, que je fais revenir dans du beurre, du citron, des échalottes... et un soupçon de moutarde de Dijon.
Satılık güzel balıklar, taze!
Il est tout frais mon poisson.
Som balığı taze ve tok ve birazcık fazla pişmiş.
Le saumon était frais et ferme, et juste un peu trop cuit.
Yük? Dondurulmuş balık, taze morina ıstakoz kuyruğu gibi şeyler.
Poisson congelé, filets de merlan, cabillaud, pinces de crabes.
Düşünüyordumda... Büyük taze bir balık pişirebilirim.
Je me disais que j'allais préparer un bon gros poisson tout frais.
Ama balık ne kadar taze olursa olsun... Yemek pişirmesini beceremeyen birisi onu mahfede bilir.
Mais quelle perte de gaspiller un si beau poisson, si tu ne sais pas le cuisiner.
Yesene, balık bugün çok taze...
Commencez à manger. Il y a des ablettes fraîches.
- Taze balık.
Du poisson frais.
- Bugün "gümüş balık" taze mi?
- Avez-vous du "Vif Argent" frais aujourd'hui?
"Gümüş balık" pek taze görünmüyor.
Ce "Vif Argent" n'a pas l'air très frais.
Balık taze ve temiz.
Mes poissons sont beaux et frais.
En ucuz ve en taze çiğ balık Seul'dedir.
Hé, le poisson cru est meilleur marché et plus frais à Séoul.
Balık yenebilir durumda, fakat taze değil.
- Oui. Il est comestible mais pas frais.
- Hiç sevmem, balık taze mi?
J'en mange pas. Le cabillaud est frais?