English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ T ] / Taşınıyorum

Taşınıyorum tradutor Francês

1,243 parallel translation
- Buraya taşınıyorum. Efendinin emri. Kendisi bugün buraya gelmemi söyledi.
J'agis en fonction, des ordres du maître.
Bir daireye taşınıyorum. Henüz boyanıyor.
j'attends la fin des travaux pour emménager dans un appart.
- Buraya taşınıyorum.
- J'emménage.
- Taşınıyorum.
- Je déménage.
Onu düşünemeyecek kadar çok taşınıyorum. Şükürler olsun ki.
Je suis beaucoup trop occupée pour réfléchir à la femme que je suis.
Ben kendimi bulmak için Nebraska'ya taşınıyorum.
Je pars au Nebraska pour me trouver.
Seattle'a taşınıyorum.
Je pars pour Seattle.
Her şeyi. Queens`de stüdyo tipi bir daireye taşınıyorum.
J'emménage dans un studio dans le Queens.
Costa Mesa'daki oğluma taşınıyorum.
Je vais chez mon fils à Costa Mesa.
- Kendi eşyalarımı. Taşınıyorum!
- Mes affaires, je bouge d'ici!
Ben erkek arkadaşımla birlikte İsveç'e taşınıyorum.
Je pars avec mon petit ami en Suède.
Bugün yurtdışına taşınıyorum.
Je pars à l'étranger demain.
Evet taşınıyorum.
J'emménage.
Evet, o yüzden geri taşınıyorum.
Ouais, alors je me remets avec elle.
Ama ben Tulsa'ya taşınıyorum.
Mais je pars vivre à Tulsa.
- Tamam, hadi yapalım. Taşınıyorum.
- On fait ca.
Taşınıyorum. Ne?
Je déménage.
Ben senin yanına taşınıyorum!
Tu ne t'installes pas chez moi, je m'installe chez toi.
Evet, yeni bir yere taşınıyorum, buralardan uzaklara, çok uzaklara.
Oui, j'ai une nouvelle piaule bien loin d'ici.
- Arkadaşım April'ın yanına taşınıyorum.
- Je vais aller chez April.
Şimdi bu biraz hayal kırıklığı yaratmış olabilir, ama ben Kaliforniya'ya taşınıyorum.
Je sais que c'est décevant pour toi, mais je pars en Californie pour réévaluer mes priorités.
Seanslarımızı iptal edip Dobel'le Kaliforniya'ya taşınıyorum.
J'arrête nos séances et je pars en Californie avec Dobel.
Dediğim gibi, Kaliforniya'ya taşınıyorum.
Je déménage en Californie.
Taşınıyorum! Bir daha asla geri dönmeyeceğim.
Je vais partir et ne plus jamais revenir!
Ben annemlere taşınıyorum ve onlar da benimle geliyor.
J'irai chez ma mère avec les enfants.
Ben de buraya taşınıyorum.
Je m'installe ici, avec toi.
Yo, hayır. Taşınmıyorum.
Non, je n'y reste pas.
İğrenç bir mal taşıyor oldun ama gerçek olduğunu sanmıyorum.
Effectivement, c'est assez moche mais... ce n'est pas la vérité.
Sabra saltanatı hükümdarının kızını gelecekteki Büyük Düşes Elsbett Mossadim'i taşıyorum.
J'ai avec moi votre future Duchesse, Elssbett Mossadin, première fille de la tribu des Sabras.
Ben de seni taşımaya gücüm olduğunu sanmıyorum.
Et moi, je crois que je n'ai pas la force de te porter.
Muhtemelen evlilik alyansını cebinde taşıyorsundur. Peki, hayır, taşımıyorum.
Christian sentit la chaleur monter à l'intérieur de son être.
Taşındıklarına inanamıyorum.
Je n'arrive pas à croire qu'ils déménagent.
Ajan Mulder'ın bir virüs taşıdığına inanıyorum.
Je suis sûre que Mulder a attrapé un virus.
Zaten o daireye taşınamazsın çünkü artık orada ben yaşıyorum.
Il est pris. C'est moi le nouveau locataire.
Parçalıyorum. Tıpkı bir taş parçasını andırıyor.
Divise-le en doses et fais comme avec le caillou.
Ne yapmaya çalıştığını anlıyorum, ama karım taşınıyor ve oğlanları da yanında götürüyor.
Je comprends ce que vous avez tenté, mais... mon épouse déménage, elle prend les garçons.
Senin yaşadığın eve taşındığıma inanamıyorum!
Je ne peux pas y croire, aménager dans l'appartement que tu occupais.
Sadece kutu değil, aynı zamanda müşterilerimizin umutların taşıyorum.
Nous ne portons pas seulement des cartons, mais les espoirs des clients.
Ama şu an ben bu özelliklerin hiç birini taşımıyorum.
Pour le moment, ce n'est pas le cas.
- Yanında taşıdığını sanmıyorum.
- Ça m'étonnerait qu'il l'ait avec lui.
Ben basitçe en son birini "yetenekli" bulduğunuzda onun çocuğunu taşıdığınızı hatırlatıyorum.
Je remarque juste que la dernière fois que vous avez trouvé quelqu'un d'aussi compétent, vous avez fini par porter son enfant.
Affedersiniz ama... bana ait bir şey taşıdığınıza inanıyorum.
Allez, admets-le. Je n'admettrai rien, puisque c'est faux. Je dis des gros mots, comme tout le monde.
Sizin taşınacağınıza inanamıyorum.
J'arrive pas à y croire.
Ama Joey, Ross'un onun evine taşınıp düzenini bozmamı isteyeceğini sanmıyorum.
Ross n'a pas envie que je vive chez lui et que je trouble sa vie.
Taşınmıyorum.
Je n'emménage pas.
Kasığımda büyük bir kaya taşıyorum, ve ayaklarım doğal boyutlarının iki katı şişti.
Mon ventre est lourd comme un rocher et mes pieds ont doublé de volume.
İnsanların öyle iğrenç arabalarla nasıl dolaşabildiklerini anlamıyorum.
À se demander comment on peut conduire un tas de boue pareil.
Yaralı Kendall'ı taşıdın ama anlamıyorum.
Tu as porté Kendall jusqu'au point de ralliement... mais un truc m'échappe.
Evlatlık edinildiğim eve gittim ve Las Vegas'ın batısına taşındık ve şimdi bir gazino da çalışıyorum.
On m'a placé dans une famille d'accueil... et on a déménagé à Las Vegas. Et maintenant, je travaille dans un casino. Ça fait vingt-cinq?
Neymiş bu haber? Yanına taşınıyorum!
J'emménage ici!
Son iki gündür deliler gibi davranıyorum. Çantamda başka bir kadının donunu taşıyorum. Onu ne yapacağımı bile bilmememe rağmen.
Je me suis comportée comme une folle ces deux jours... avec la culotte d'une autre femme dans la poche... à me demander ce que j'allais en faire!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]