Tekin tradutor Francês
217 parallel translation
Ve böylece matbaacı Jesper'ın tekin olmayan evinde yalnızca iki kişi kalmıştı.
Deux personnes seules sont laissées dans la maison hantée de Jesper l'imprimeur.
Bir kadının elini öpen adam hiç tekin biri olmasa gerek.
Un gars qui embrasse la main d'une fille est suspect.
Garip sayılar. Tekin olmayan rakamlar : Çelik 186, Boa yılanı 74,
Dans ces couloirs, je vois des chiffres... des chiffres étranges, bizarres- - acier 186, anaconda 74...
Bu ev tekin değil.
La maison est hantée.
Gel Dex. Burasi tekin degil.
Viens, Dex, ce lieu est hanté.
- Gittiği yer pek tekin sayılmaz.
- Le pays est sauvage.
Bana pek tekin gözükmediler, ben de birkaç soru sordum.
Méfiant, je leur ai posé quelques questions.
Tekin değil bunlar.
Mais c'est étrange.
Tekin olmayan bir izolasyon içinde 3 ay geçirdikten sonra... 13 Ekim 1944 günü, öğleden sonra...
Pendant trois mois, il resta dans cet isolement sinistre, jusqu'au 13 octobre 1944, dans l'après-midi.
Onu ilk gördüğüm anda tekin olmadığını anlamıştım.
J'ai toujours su qu'il ne valait rien.
Bence o sandıkta pek tekin olmayan bir şey vardı.
A mon avis, y avait un truc bizarre dedans.
Hadi, gidelim. Burası tekin değil.
Viens, c'est dangereux.
Doğduğum anda kazandığım ve benim lanetim olan bu korkunç işkence aletleri şimdi ona da işkence ediyorlar ve pek de tekin olmayan bir cazibeyle, onu etkiliyorlardı.
Ces instruments de torture qui étaient mon héritage et ma croix la tourmentaient aussi, l'infectant d'une sorte de fascination hantée.
Af dilekçeleri verdi Elizabeth Stroud, Birleşik Devletler başkanıyla bir görüşme sağlamak için Washington'daki memurların pek de tekin olmayan ofislerine ziyaretlerde bulundu. "
Porteuse d'un recours en grâce, Elizabeth Stroud hanta obstinément les bureaux de Washington pour obtenir un entretien avec le président des États-Unis.
Her şey ufuk oluyor her şey birbirine geçiyor. Hiçbir şey tekin değil.
Tout se fait horizon,... tout se rapproche,... tout se hante.
Geceleri buraları pek tekin değildir.
C'est dangereux decirculer la nuit. Soyez prudent.
Tekin bir muhit değil burası, bu yüzden sürgü de var.
Il y a aussi une chaîne pour la sécurité. Je vous en prie.
Oraya mukayyet olan şerifte tekin biri değil.
Le shérif qui le garde a mal au dos.
Hiç tekin biri değil.
Un individu des plus louches.
Senin tekin biri olmadığını, ilk görüşte anlamıştım!
Tu es venu nous provoquer?
Bu yol tekin değil.
Oui, très.
Gidelim buradan. Bu yıkıntılar tekin görünmüyor.
Tardons pas, ces ruines sont mauvaises.
Tekin olmayan güçler iş başında. Ve bu çılgın bombacı ne olursa olsun yakalanmalı.
Les forces délétères s'infiltrent, et ce fêlé du caisson doit être appréhendé à tout prix.
Ama yıllardır kullanılmıyor. Cinli perili, tekin olmayan bir eve benziyor.
Mais elle est en ruines, inhabitée depuis des années!
Feria'nın pek tekin bir yer olmadığını söylüyorlar.
On dit que la Féria est un endroit très bizarre.
Yerel balıkçılar buranın tekin olmadığını söylüyorlar.
Les pêcheurs racontent que l'endroit est hanté.
Tekin değil.
Il est vulnérable.
Orası pek tekin bir yerde değil, Koç.
Ce n'est pas sûr, comme quartier.
Burası pek tekin bir yere benzemiyor.
- C'est ce qui se passe là aussi? - Oui.
Bu mahalle tekin bir yer değil.
Ce quartier est malsain.
Bu saat bana pek tekin görünmüyor.
Cette montre est si chaude qu'elle fume.
Bu herifler tekin değil.
C'est pas des types bien.
Burası hiç de tekin değil, Sander.
Ça fait peur, Sander.
Bilmiyorum ama burası bana tekin bir yermiş gibi gelmedi.
Incroyable! Attendez une minute!
Elbette ki Arthur Simpson'ın eylemlerinde tekin olmayan bir şeyler gördün.
Tout ce que fait ce Simpson fait partie d'un plan machiavélique?
- Kesinlikle Keyes pek tekin biri değil.
- Ce type est vraiment louche.
Dikkat edin, tekin değil!
Prudence, il y a beaucoup de soldats dehors.
Şu uğraştığın abi-kardeş tekin değil, kısa ve öz.
Ce couple de frère et sœur que tu as affronté est diabolique.
- Hiç tekin biri değildir.
- Elle fait peur.
Bu raf da tekin gözükmüyor.
Tout ce rayon, c'est douteux.
Ben Horrigan, burasi tekin degil.
Ici Horrigan. C'est la pagaille.
Ama emin olmadan ortaya çıkamam, burası hiç tekin değil artık.
Mais je fais gaffe. C'est chaud, ici.
Karanlıkta, tekin durmayan bir kadın dedektif Mike Hammer'ın karşısına çıkar.
Elle fuit un asile d'aliénés et un secret trop lourd à porter. Elle n'est pas folle, pourtant.
Sana söyleyeyim, bu bebek hiç tekin değil.
Cette poupée est effrayante.
Tekin olmayanı severim.
J'adore ce qui est bizarre.
Birşey diyeceğim, yerinde olsam böyle giyinmezdim. - Etraf pek tekin değil.
Si t'étais ma meuf, tu sortirais pas fringuée comme ça.
Orası tekin değil.
C'est hanté là-bas.
- Burası tekin değil. - Onu kontrol edebiliriz!
- J'ai payé la caution!
Tek bildiğim şu Pencere'nin tekin olmadığı.
Tout ce que je sais, c'est que Fenêtre est dangereux.
Tekin Buğra Öztürk
FIN
Tekin değil mi?
Chaude?