Tesadüfen tradutor Francês

Ve tesadüfen, siz ve Bayan Crater tuz tabletleri istediniz.

Et par le plus grand des hasards, vous et Nancy avez demandé du sel.

Tesadüfen yeşil elbiseli bir genç hanım görmediniz değil mi?

Vous n'avez pas vu une jeune femme avec une robe verte?

Benim nüfus cüzdanım tesadüfen burada, seninki nerede?

Il faut les extraits de naissance. J'ai le mien. Tu as le tien?

Ama Oberst cinayetten sonra tesadüfen oradan geçip, cüzdanı almış olabilir. - Bilemem!

Mais Oberst a pu arriver après le meurtre et le ramasser.

Kızımız Ulrike tesadüfen Varşova'da.

Notre fille Ulrike se trouve, à tout hasard, à Varsovie.

Tesadüfen parfüm kullanıyor musunuz?

Porteriez-vous du parfum?

Bir buçuk ay önce, tesadüfen karşılaştık.

On s'est rencontres il y a un an 1 / 2. Quand j'ai su..

Tesadüfen geçiyordum ve hareketli müziği duydum.

Je passais devant l'hôtel et j'ai entendu la musique entraînante.

- Tesadüfen, Kaptan.

- Fortuit, capitaine.

Elbette, cinayet hastalığı içeriden gelen bir dürtüdür. - Onları ancak tesadüfen yakalayabilirsin.

On n'y mettra un terme que par un coup de chance.

Tesadüfen senin yüzünden bir kişi öldü.

Vous avez une mort sur la conscience.

Tesadüfen de olsa, öyle biriyle aşinalığınız oldu mu?

Seriez-vous parent de Johann ou Richard Strauss?

- Tesadüfen mi?

Ça arrive, n'est-ce pas?

Bu kızı tesadüfen gördüm.

Je l'ai rencontrée par hasard.

İpte sallanırken tesadüfen duydum.

.. en passant :

Buraya gelip tesadüfen James Patterson'u gördün mü?

Vous ne seriez pas venu rendre visite à James Patterson par hasard?

Tabii ya, belki de gerçek katili tesadüfen bulmuş olabilir. Sonra da onu susturmuşlardır.

Mais il aurait pu tomber sur le vrai meurtrier, qui l'aurait ensuite tué.

Terk edilmiş gazinoda tesadüfen karşılaştık Billy-delikanlı ve onun dört droogisiyle.

C'est au casino délabré qu'on est tombés sur Billyboy... et ses quatre drougs.

Yarın güvenle onu yeniden topluma salacağız tesadüfen karşılaşacağınız dürüst bir delikanlı gibi.

Demain, nous le renvoyons avec confiance dans le monde... devenu aussi vertueux qu'un enfant de Marie.

Bir iki ay evvel tesadüfen karşılaştık.

On s'est croisés par hasard il y a deux mois.

Tesadüfen, kitabı yayınlayan kişi Diurka oldu. Claude önce mesafeli davrandı ona. Sonra onu tanıdıkça sevmeye başladı.

Le hasard de Ia vie voulut que son livre fut publié par un homme qui en était l'un des personnages, Diurka, que Claude retrouva d'abord sans plaisir puis qu'iI apprit à connaître mieux et à apprécier.

Bölge müdürünü bir partide tesadüfen gördüm.

J'ai croisé le préfet lors d'une soirée.

Tesadüfen bu rapora rastladın?

Vous êtes tombé sur ce rapport par hasard?

Sonrasında 400 yıl boyunca unutuldu, ta ki 1911'in bir kış günü Yale Üniversitesi'nden Hiram Bingham tesadüfen keşfedene kadar.

après cela, on l'a oublié pendant 400 ans jusqu ´ à un jour d'hiver de 1911, où Hiram Bingham de Yale a trébuché dessus.

Tesadüfen personelinin parçası oldum, Majesteleri, öfke anlarının birinde Volk adlı bir yamağı dışarı attığında.

J'ai été au service du Roi durant 10 ans. J'y suis entré par hasard quand Sa Majesté, dans un moment de colère, a chassé un écuyer nommé Volk.

'Ama'eğer benimle konuşan kişi dürüst bir adam idiyse'onuru hala takdir edebilen bir aptal'eğer, tesadüfen, hala hayallerle dolu bir kalple karşılaştıysam'dürüst adama söylemekten ziyade.

Mais s'il était un homme honnête Un homme d'honneur Avec un cœur plein d'illusions

Şimdi beni düşünüyor mu tesadüfen, beni henüz tanımadığı halde?

Pense-t-il à moi par hasard même s'il ne me connaît pas?

Hayır itiraf edeyim bende tesadüfen burada değilim....

Je suis venu par pur hasard.

Mackintosh tesadüfen onu yıllardır tanıyor.

Mackintosh le connaît depuis des années.

Capri adının tesadüfen konmadığı, bize ilham veren bir ad olduğu.

Capri n'est pas une coïncidence mais une inspiration.

Tesadüfen seçtim.

- Non! J'ai tenté le coup.

George tesadüfen, TV'yi açmam için aradığında erkek gibi giyindiğiniz o sahneyi izlerken nasıl olduğunu anladım

Si je n'avais pas appelé George, s'il n'avait pas regardé la télé, si ça avait été un autre film, sans votre déguisement... C'est là que l'idée m'est venue.

Yaşadıklarımız, bir filme başlamaya yetecek ve hikaye yapısının tesadüfen bozulmasıyla... tamamen başka bir filme dönüşecek kadar... acayip bir tecrübeydi. Örneğin ; şu "Fake! ( Sahtekarlık )" adlı kitabın yazarı.

Un bon sujet pour faire un autre film puis encore un autre... bourré de coïncidences : par exemple l'auteur de "Fake", un livre sur un faussaire, faussaire lui-même, est auteur d'un faux.

Alın, tesadüfen bende tam ihtiyacınız olan şey var, koridorda buldum bunu. Herhalde sizin, üzerinde "H" harfi var.

Prenez ce mouchoir qui doit être à vous, il porte votre initiale.

Son sorgulama bir tür blöf olacak, eğer tesadüfen başarılı olursa, biliyor olacağız.

Le dernier interrogatoire sera du bluff mais s'il réussit on saura tout.

Olay zamanı babamız uzaklardaydı. Gazetede tesadüfen haberi okumuş.

Notre père était en voyage quand il a appris la nouvelle... par hasard, dans un journal.

Tesadüfen bir kez daha rastlaşsak sanırım gülmekten bir hâl olurduk.

si jamais nous nous rencontrions de nouveau, un jour par hasard, je pense que nous seriont morts de rire de cette situation.

Bilgilerde gösterilen, vücuda saldırılar kabul edilmiş ve tesadüfen ikinci kocasından ayrılmış, Iverson.

Entre à l'hôpital après une violente agression au moment de sa séparation avec Iverson.

Tesadüfen geldim.

Je suis entré par accident.

Buraya nasıl tesadüfen gelirsiniz?

Comment avez-vous pu entrer ici par accident?

Sekizinci gün Quai Malaquai'de tesadüfen dolaşırken Anne'i bir kitapçıda gördüm.

Le huitième jour, tout à fait par hasard, je roulais sur le quai Malaquai et je suis tombé sur la petite Anne chez les bouquinistes.

Yani bu tesadüfen olmuş basit bir karşılaşma değil.

Tout cela n'est pas le fruit du hasard.

Tesadüfen karşılaşma değil. Olağan bir toplantı.

Ce n'était pas une rencontre au hasard, c'étaient des retrouvailles.

Tesadüfen siz uzun boylu, zenci sarışın bir kız gördünüz mü?

Dites, vous n'auriez pas vu par hasard... une grande blonde noire, par ici, hein?

Sen tesadüfen burada uzun boylu, sarışın bir zenci gördün mü?

Vous n'auriez pas vu par hasard une grande Noire blonde par ici?

Tesadüfen, uzun boylu, sarışın zenci bir kız gördünüz mü?

Vous n'auriez pas vu une grande Noire blonde, par hasard?

Söyle bana, Santini, geçen ay, New York'tan ayrılmadan önce, tesadüfen bu büroya girip, benim eşyalarımı aramamışsındır?

Dites-moi, le mois dernier, avant votre départ pour New York, vous ne seriez pas venu fouiller dans mon bureau?

Bir adamımız tesadüfen içeri girmiş ve vurmuşlar.

Ils ont descendu un de nos gars.

Etrafta bakınıyordum... ve buraya tesadüfen geldim

Je me promenais un peu. Mes pas m'ont mené jusqu'ici.

- Tesadüfen.

Par hasard.

Tesadüfen bir kez daha rastlaşsak sanırım gülmekten bir hâl olurduk.

Et je vous assure que si nous nous revoyons un jour, comme ça, par hasard, il y aura de quoi se rouler par terre...