Toblerone tradutor Francês
44 parallel translation
Eğer gidiyorsan, bana da havaalanından Toblerone çikolatalarından alır mısın?
Si tu vas à l'aéroport, tu peux me ramener du Toblerone?
Gösterişli masaj merkezinde bir haftasonu geçirmek ve bir Toblerone.
Un week-end en thalasso, et du Toblerone.
Biraz MM, Toblerone.
mms, Toblerone.
Hey, Toblerone'u paylaşmak ister misin?
- On partage un Toblerone?
Ben çikita muzum ve size şunu söylemek istiyorum : bu çikolatayı yiyip parasını ödemeyeceğim.
Je suis Chiquita Banana Et je suis là pour vous dire ça Je vais manger ce Toblerone Et je ne paierai pas
Hediye satan dükkâna gitmeyi unutma, Toblerone al. Tamam.
Tu voulais passer à la boutique, acheter un Toblerone.
Bu nedir? Pupa mı, Toblerone mi?
C'est un étron ou un Toblerone?
Toblerone?
Du Toblerone?
- Toblerone kadar güzel mi?
- C'est aussi bon que le Toblerone?
- Toblerone'dan iyi.
- C'est meilleur que le Toblerone
Toblerone'la kıyasladın.
Tu l'as comparé au Toblerone, c'est du chocolat
Çikolata odur. Toblerone konusunu sen açtın.
C'est toi qui a parlé de Toblerone
- Sadece Toblerone'lar. Ve sadece belli odalarda.
Juste du Toblerone et seulement dans certaines chambres.
O kişi, odaları gezmemi bekliyor. Listemi kontrol etmemi,.. ... imzalamamı bekliyor ve sonra Toblerone'ları çalıyor.
Ils attendent que j'ai terminé mes inspections, que j'ai vérifié ma liste, que j'ai paraphé ma liste et seulement alors, ils volent les Toblerones.
Belki fazla Toblerone yemektendir.
Trop de Toblerone, peut-être.
Belki de seks yapıp çikolatalarımızı yiyen hayaletlerdir.
On a peut-être des fantômes qui couchent ensemble et qui mangent du Toblerone.
Ben de buraya geldim. Bir seferlik bir şey olacaktı. Ama oda çok güzel.
Ca aurait dû être la première et dernière fois mais j'étais vraiment bien installée, il y avait du Toblerone.
Toblerone falan da vardı ve çok iyi vakit geçirdim.
C'était vraiment super.
- Necco ve Toblerone.
- Necco. - Et du Toblerone.
- Toblerone'a bayılırım.
- J'adore le Toblerone.
Bunlardan birine sahip olmaya en yakın şey gidip bir Toblerone almaktır.
Pour avoir le même, faudra vous payer un Toblerone.
Toblerone.
Toblerone.
Sana Toblerone veririm.
Et je te donne du Toblerone.
Fıstık ve bademli çikolata hariç ne ararsan var.
Sauf pour les MM's et le Toblerone. Il y a même des bières St.
Çikolatanla şekerimi değişebilirim. 20 şekere 1 çikolata?
- Un Toblerone contre tes MM's.
Odalardaki mini barda çikolata da var.
Dans les chambres, il y a du Toblerone.
Şimdi, eve gidip üçlü yapmak üzereyim İki toblerone, ve ardından yatak.
Maintenant, je vais rentrer chez moi et me faire un plan à trois avec deux toblerones, et me pieuter.
Toblerone...
Toblerooone...
Çikolatayı almamın bir sakıncası var mı?
ça te gêne si je prends le Toblerone?
- Toblerone dünyanın en güzel şeyi mi?
Est-ce vrai que le Toblerone est la meilleure chose au monde?
Ağzında yarım Toblerone.. .. pantolonsuz vaziyette annemin önünde.
Devant ma mère, sans pantalon, une demi-Toblerone dans la bouche.
- Yok, ama su Toblerone'u açacaksan bir parça alirim.
- Toi? - Non. Mais si tu ouvres ce Toblerone...
Toblerone.
C'est ma... ma faiblesse.
Toblerone var.
Il y a du Toblerone.
Hemen Toblerone'a daldın.
Tu attaques le Toblerone direct.
Küçükken annemin regl zulasından üçgen Toblerone parçaları çalardım, bir kere beni yakalayıp ceza olarak koskoca çikolatanın hepsini yedirmişti.
Quand j'étais enfant, je volais des triangles de Toblerone dans la réserve de ma mère, et un jour, elle m'a attrapé et m'a fait manger une barre géante comme punition.
Ve bana bu gümrükten muaf Toblerone'u getirdi.
Et elle m'a acheté du Toblerone à l'aéroport.
- Hayır. Leonard'a inanamıyorum. Toblerone'dan bahsetti ama bu kısmı atlamış.
Je n'arrive pas à croire que Leonard ait parlé du Toblerone mais pas de ça.
Gerçekten mi? Leonard'ın tek söylediği, Toblerone'un fınıdıklı olmasıydı.
Tout ce que j'ai eu de Leonard est que le Toblerone contient des noix.
Ertesi gün Toblerone'lar gitmiş oluyor. - Ne?
Quoi?
Bilirsiniz...
- Toblerone.
- Toblerone.
Bien sûr.
Şey...
Toblerone.