Toi tradutor Francês
544,263 parallel translation
Senin gibi iri biri fazla dövüşmemiştir.
Un grand garçon comme toi ne se bat pas vraiment.
Ben de geliyorum.
Je viens avec toi.
Seni ve diğerlerini kötü şeyler yapmak için kullanıyorlar, böylece yakalanırsanız onlar değil siz hapse gireceksiniz.
Ils vous utilisent toi et tous les autres pour faire de mauvaises choses comme ça, si vous êtes pris, vous allez tous en prison, pas eux.
Ama sonra senin Canela için aptal takıntın ortaya çıktı!
Mais toi et ta stupide obsession pour cette fille Canela!
Şimdi de kendini öldür.
Maintenant suicide-toi.
Bu kızın sadece seninle sevişmek için geldiğini mi düşünüyorsun?
Donc, tu crois que cette fille ne vient ce soir pour aucune autre raison que de coucher avec toi.
Ben, kadınlar sana karşı bir şey hissetmiyorsa seks yapmaz. Duygusuz bir şey istiyorsan ondan bir şey alamazsın. Ciddi misin?
Ben, les femmes ne couchent pas si elles n'ont pas de sentiments pour toi, donc si tu n'es pas là-dedans avec des sentiments... tu ne ressentiras pas les siens.
Bunun nereye gireceği sana bağlı Tucker.
Ça dépend de toi, Tucker, savoir où je fourre ça.
Eğlenmene bak. Sakın arkana bakma.
Danny, très bien, amuse-toi et ne regarde pas derrière toi.
Ciddiyim, oraya giderken sakın arkana bakma!
Sérieusement, sur le chemin, ne regarde pas derrière toi!
- Sadece sana değil.
Ce n'est jamais juste toi.
Ben, üzgünüm ama kız seni oltaya getiriyor.
Ben, je suis désolée, mais cette fille se joue de toi.
Onun yerinde olsaydım, ki oldum hiç ses çıkarmayacağını tahmin ediyorum. Sen onu kovalıyorsun diye kaybolacak ve seni oltaya getirmiş olacak.
Parce que si j'étais elle, et je l'ai été... je pense qu'elle va se la jouer silence radio, totalement indisponible, maintenant c'est toi qui la chasse, et c'est comme ça qu'elle t'attire tel un poisson.
Senin neyin var?
C'est quoi le problème avec toi?
Neden her şey seninle ilgili olmalı?
Pourquoi tout doit toujours tourner autour de toi?
Danny için demiştim, senin için değil Ryan.
Je voulais dire Danny, pas toi Ryan.
Biraz sevindiğini göstersen!
Bon sang, montre-toi un peu enthousiaste!
Seninle gurur duyuyorum!
Je suis si fière de toi!
Garcia, senin uzmanlığın da konuyla ilgili olduğundan bize katılmanı istiyorum.
Garcia, comme ton expertise est indispensable sur ce coup, joins-toi à nous sur le terrain.
İkimiz de bunun önemli olmadığını biliyoruz.
Toi et moi savons que ça importe peu.
Sen Reid'e odaklan ve bir gelişme olursa haber ver.
Alors concentre-toi sur Reid et tiens-nous au courant.
O yüzden sana ihtiyacı var.
C'est pour ça qu'il a besoin de toi.
98.2 WUKO'yu dinliyorsunuz.
- Pousse-toi de là! - Vous écoutez Wuko, 98.2.
Sence kabul etmeli miyim?
Selon toi, je devrais accepter?
Sürmeye devam et.
Contente-toi de rouler.
Üzgünüm!
- Contente-toi de rouler!
- Ama senin kadar değil.
- Pas aussi doué que toi.
Tamam mı? - Odaklan ve acele et.
Maintenant, concentre-toi.
Tanrım, bu arabada seninle ölemem.
Je ne veux pas mourir ici avec toi.
İyi olacağına söz veriyorum.
Promis, tout ira bien pour toi.
Sence anlaşmalı mıydı? Hayır.
Selon toi, il aurait dû?
Niye Reid'i ilk sen ziyaret ediyorsun?
Pourquoi c'est toi qui vas voir Reid en premier?
Sana iyi görünüyor mu? Hayır.
- Il a l'air en forme pour toi?
Etrafına bir bak.
Regarde autour de toi.
Biraz saygılı olman gerekiyor.
Toi, tu dois montrer un peu de respect.
Gel seni uyandıralım, sana bir çay koyayım.
Réveille-toi, prends un peu de thé.
Bu seçimden dolayı kendi kendini korkutuyorsun.
Tu te fais peur toi-même de cette élection.
İşine yarar mı?
Ça marche pour toi?
"Walter'la çok zaman geçiriyorsunuz ve bu arkadaştan öte olduğunuz anlamına mı geliyor?"
"Toi et Walter avez passé beaucoup de temps ensemble est-ce-que ça veut dire que vous êtes plus que des amis?"
Açıl susam, açıl.
Sésame ouvre-toi.
Neden senin için önemli ki?
Pourquoi c'est important pour toi?
Durumu kabullen ve elini çabuk tut çünkü sigorta kutusunu buldum ve en çabuk şekilde L.A.'e dönmemizi istiyorum ki biraz tartışmaya hazırlanalım.
Prends sur toi et dépêche toi, parce que j'ai trouvé la boite à fusible et je veux retourner à L.A. au plus vite pour préparer le débat.
Kim var yanında?
Qui est avec toi?
Sly, dostum, şu anda seni ekranlardan izliyorum... -... ve yanında hiç tavuk yok.
Sly, mon pote, je te regarde sur les moniteurs en ce moment, et il n'y a pas de poulets là-dedans avec toi.
Senin için hala yeni bir şey.
C'est tout nouveau pour toi.
Ama ben sana çok uygunum.
Mais je suis parfaite pour toi.
Herkesin kötü kararlar verdiği bir on yıl bu yani kim seni hayatında istemez ki?
C'est la décennie où tout le monde prend de mauvaises décisions, donc qui ne veut pas de toi dans leur vie?
Kim olduğumu biliyorsun ve hayattaki en büyük pişmanlığım cidden, sekiz yaşındayken tanışmamız olmamızdır çünkü o andan itibaren sana âşık olurdum.
Tu sais qui je suis, et mon plus grand regret dans la vie est de ne pas t'avoir rencontré quand tu avais huit ans parce que je serais tombé amoureux de toi à ce moment.
Sen misin?
C'est toi?
Ama senin için korkuyorum.
Mais j'ai peur pour toi.
- Sıkı tutun.
Accroche-toi.