Toparlan tradutor Francês
1,248 parallel translation
Toparlanın.
Préparons-nous!
Toparlanın! Toparlanın!
Remballez vos affaires!
Her cumartesi evinde poker partisi için bir grup sert adamla toparlanır.
Chaque samedi il organise une partie de poker chez lui avec d'autres allumés.
Yarım saat önce toparlanıp gittiler.
Ils ont pris leurs affaires il y a 1 / 2 heure.
Sana getirdiğim şeye bak. Toparlan artık.
Regarde ce que je t'ai apporté!
Bir saniye içinde toparlanırsın. Bu arada iki şeyi unutmamanı istiyorum.
Tu vas retrouver tes jambes.
- Çok çabuk toparlanıyor.
- Il est tenace.
Tamam Beyler, toparlanın.
Allez, les gars.
Zamanla toparlanırsın ufaklık.
Ça va aller, petite.
Bir sokak yürüyelim, toparlanırım.
J'ai besoin de marcher un peu. Ça va aller.
Toparlan!
Revenez.
Toparlan! Kalk!
Debout!
Ama senin eşyalarının altındalar, yani sen toparlanırsan ben kalanı hallederim.
Mais elles sont sous les tiennes. Des que tu auras rangé, je pourrai le faire..
Gerçek şu ki, sen toparlanıp eve dönünce, şekerci dükkanındaki böcekler gibi sevinecekler.
Ils seront sans doute contents de vous voir rentrer chez vous.
- Bir de yoga öğretmeni olacaksın. Çakralarını harekete geçirip toparlan ve dediklerimi aynen tekrar et.
- Toi qui es prof de yoga... prends-toi par les chakras et obéis-moi.
Hadi, Hepiniz toparlanın, kendinize gelin.
C'est qui ce gars? - Allez, les gars, Rupert, debout.
Toparlanıp gidelim.
Laissez tomber, on rentre.
Toparlanıp sağa hücum edersek, kanatlarını çökertebiliriz.
Si nous opérons une conversion, nous pourrons contourner leur flanc.
Toparlanın.
Et maintenant, caucus.
Ve sen şanslısın. Ayağa kalkıp hakkından gelmek için toparlanıyordum.
Et toi, petit veinard... j'allais te faire ta fête.
Toparlanıyordum.
Je récupère.
İyi öyleyse, şey, toparlan.
Bon alors, penses-y.
Toparlanıp, gidelim buradan.
Fichons le camp d'ici.
Sovyet avcıları biraz daha toparlanırsa belki bir ümit olabilir.
Si ces chasseurs soviétiques s'améliorent, il y a de l'espoir.
Hemen toparlanıp, evlerinize gidiyorsunuz dedim!
Enlevez tous ces panneaux et rentrez chez vous.
Toparlanıp gitmek için dört günümüz vardı.
On avait quatre jours pour faire les bagages et partir.
- Hemen toparlan!
- Ramasse tes affaires!
Hemen toparlan.
Ramasse immédiatement tes affaires.
Toparlanın!
On y va.
Hadi oğlum, hadi toparlanın!
Allez, les gars!
- Toparlanıyor olmalıyız.
- Ça doit être la reprise.
- Tamam o zaman. Toparlan, Zhaan, gitmemiz lazım.
- Prends ce qu'il faut, Zhaan, on doit y aller.
Toparlanıyor.
Il se remet.
Toparlan, gidiyoruz. Haydi.
Prends tes affaires, on se casse.
Toparlanıyorlar gibi görünmüyorlar. Saldır stratejileri tuhaf ve etkisiz.
- Leur attaque est inefficace...
Dirseğimle onu dürtükleyerek toparlanıp durmasını mı ümit ettim
Lui ai-je donné un coup de coude pour qu'il arrête?
Toparlan, stajyerim gelecek.
Range tes affaires. Ma stagiaire commence aujourd'hui. Oh non.
Sence Jack toparlanır mı?
Vous croyez que Jack va s'en remettre?
Hem ulusal televizyona çekiyorlar. Haydi toparlan.
Et vous passez à Ia télé.
Bu zamanı toparlanıp beni terk etmek için kullandı.
C'était pour faire ses valises et s'en aller.
- Toparlanın...
- Partons d'ici.
Şimdi biraz toparlan, tamam mı?
Vous pouvez ranger un peu?
Toparlanın artık.
Faites vos bagages.
Toparlan!
Active!
Milo. - Hemen toparlan.
Prends ton laptop.
Toparlanın ve birbirinize sarılmaya başlayın, hemen.
Rassemblez-vous. Embrassez-vous, vite.
Toparlanın. - İşimiz var.
- On a du boulot.
Toparlan!
poussez-vous!
- Hemen toparlanıp gidiyorsunuz!
- Démonte tout.
Tamam oğlum, tamam. Toparlanın haydi.
Bon, appliquez-vous!
Toparlanıyor.
Pour quoi?