Train tradutor Francês
49,965 parallel translation
Ne yaptığını biliyorum.
Je sais ce que tu es en train de faire.
Direktör Mace, şu an burada olan şeylerle ilgili dedikodulara bir açıklık getirebilir misiniz?
Directeur Mace, pouvez-vous nous éclaircir sur ce qui est en train de se passer?
Arıza mekanizması, kritik üstü kütle siz çocuklar düşündüğüm şeyden mi bahsediyorsunuz?
Sécurité, masse critique... Vous seriez pas en train de parler de ce que je pense?
Ölüyor orada.
Il est en train de mourir.
Beni kovmaya mı çalışıyorsun?
Es-tu en train de me virer?
St. Maarten'de bir ev inşa ediyorum.
Je suis en train d'y construire une maison.
Jekyll yeni bir serum üzerinde çalışıyor, ve bu sefer Hyde'ı tamamen ortadan kaldırabilecek.
Jekyll a un train d'avance sur toi grâce à un nouveau sérum, qui peut détruire Hyde définitivement.
İnsanoğlu, medeniyetinin atıkları yüzünden dünya iklimini farkında olmadan değiştiriyor olabilir.
Sans le savoir, l'homme est en train de changer le climat à cause des déchets de sa civilisation.
Ama söylediği her şey gerçek ve şu an gerçekleşiyor.
Sauf que tout ce qu'il avait dit est vrai et est en train de se produire.
Bu mercan kayalığı ölüyor mu?
Ce récif est en train de mourir?
Adamlar Langford'u yakalamadan tam önce Casta ile konuşuyormuş... ve aralarında bir flört havası varmış.
Juste avant qu'ils n'attrapent Langford, il était en train de parler à Casta, et l'ambiance était vraiment au flirt.
Adına çalıştığı El Hamadı... sıradaki hamlesinin Madrid patlamasından... daha büyük olmasına azmetmiş.
L'homme pour lequel il travaille, El Hamadi, il est en train de prévoir son prochain coup, encore pire que les attaques de Madrid.
Yaptığı tek şey bırakmaya çalıştığını hatırlatmak.
Tout ce que ça fait c'est te rappeler que t'es en train d'arrêter.
Bırakmaya çalışıyorum zaten.
Je suis en train d'arrêter.
Tekrar içiyorum...
Encore en train de boire...
Ajanstan bir arkadaş Petersburg'de bir operasyon yönetiyor.
Un mec de mon agence est en train de lancer une opération à Petersburg.
Aynı şeyi düşünüyoruz kardeşim çünkü şu an mesai kartları ve çalışan kayıtları içinde yüzüyorum.
On pense pareil, sœur de cœur, car je suis en train de nager dans les feuilles de pointage et les états de service.
Vücudum çöküyor Rach.
Mon corps est en train de lâcher.
Kanım seni Beyaz Marslı'ya dönüştürüyor.
Mon sang est en train de te transformer en Martien blanc.
- Sanırım Mon-El, Eliza'ya asılıyor.
Mon-El est en train de draguer Eliza.
Bir dost aradığım doğru ama aklımda başka biri var.
Et je suis en train de chercher de la compagnie, mais pas avec toi.
Sorun var. Ölüyor olmaman gerekirdi.
- Ce n'est pas bon, tu ne devrais pas être en train de mourir.
Eğer senin kapını hiç çalmasaydım en baştan seni Storybrooke'e hiç sürüklemeseydim bunların hiçbiri olmayacaktı
Si je n'avais jamais toqué à ta porte, si je ne t'avais pas ramenée à Storybrooke, rien de tout cela ne serait en train d'arriver.
Dava dosyam kimsesiz olarak kapanacak.
On me trouvera simplement en train d'éplucher des dossiers.
Yan tarafta, gösteriyi izliyor.
Il est juste à côté en train de regarder la pièce.
Beni gelen trenin önünden çekip yukarı aldı.
Il m'a sorti de la voie où se dirigeait le train.
Grant saat 6 treniyle şehri terkediyor.
Grant prend un train pour aller hors de la ville à 6h.
Trene ne oldu?
Qu'est-il arrivé au train?
Flynn trenini sabote etti.
Flynn a saboté son train.
Annenden mi bahsediyorsun?
Es tu en train de penser à ta mère?
Bana dedi ki : "Trenin arka tarafında otur daima,.. ... çünkü daha güvenlidir."
Il m'a dit "assieds toi toujours en queue du train, car c'est plus sûr".
Annesi ölüyor ve senin desteğine ihtiyacı var.
Sa mère est en train de mourir et il a besoin de votre soutien
Havaalanına trenle gideceğiz.
Nous allons prendre le train jusqu'à l'aéroport.
Son vagonda oturacağız.
Que nous nous asseyions dans la dernière voiture du train.
... özel sekreterim olmanızı istiyorsam, eşcinsellikle ilgili inançlarımı da değiştirmiş olmuyor muyum?
en vous proposant de devenir mon secrétaire particulier, ne suis pas déjà en train de revoir mon jugement sur l'homosexualité?
Noel'i Guatemala'da mı geçirmemi öneriyorsunuz? Evet.
- Etes vous en train de me suggérer de passer Noël au Guatemala?
Bence hepinize baskı uyguluyor.
Je pense que la pression est en train de tous vous atteindre.
Charming ailesinin tam ortasına korsan şeklinde bir takoz şıkıştırmanın keyfinin içindeyim.
Je suis en train de mettre un grain de sable en forme de pirate dans l'engrenage des Charmants.
Gülümsüyorum, Max.
Je suis en train de sourire, Max.
Hala mı konuşuyorum?
Je suis toujours en train de parler?
İkinizi öldürmemem gerektiğini mi söylüyorsun?
Etes vous en train de dire que je ne devrais pas vous tuer tous les deux?
Acil Yardım Ekibi yarayı temizliyor.
Les ambulanciers sont en train de s'occuper de lui.
Hey, you know, I was thinking, we should talk to Gang Unit about decapitation...
Hé, tu sais, j'étais en train de penser qu'on devrait parler à l'anti-gang de la décapitation...
Ona sürekli eski mahalle hakkında birşeyler söylüyordum.
Je suis toujours en train de lui parler de l'ancien quartier.
Eğer torpil isterken yakalanırsam kariyerim mahvolur. - Ama?
Si je suis surpris en train de demander une faveur, ma carrière est finie.
Benim hamileliğin konusunda can sıkıcı davranmayı bırakmam.
Moi en train d'arrêter d'être si stressé à propos de ta grossesse.
Muhtemelen şu anda bizi izliyor.
Il est sans doute en train de nous regarder en ce moment.
Sevgilimin evlenme teklif edeceği eski sevgilisi randevumuzun ortasında ortaya çıkıyor ve şimdi kendi de onunla bir seyahate çıkmak için eşyalarını topluyor.
Ouais, l'ex de mon mec à qui il allait faire sa demande se pointe au milieu de notre RDV et maintenant il est à l'étage en train de faire sa valise pour aller en voyage avec elle?
Benim yüzümden takım parçalanıyor.
Toute l'équipe est en train de s'effondrer à cause de moi.
Aklima gelenler,
J'ai vu dans ma tête... la rue de Raffaele... ma porte d'entrée en train d'être ouverte...
Raffaele'in evinin önündeki sokak... ön kapimin açik olmasi... kahverengi deri ceketli Patrick... ve Meredith'in çigligiydi.
Patrick dans sa veste en cuir marron... et Meredith en train d'hurler.