Tulum tradutor Francês
286 parallel translation
Peki, efendim. Pete, bana bir yardım et. Bu beylere de tulum getir.
Viens donner un coup de main et trouve des bleus pour ces messieurs.
- İçinde uyunan bir tulum.
Un sac pour dormir.
Bir, iki, üç, dört tulum şarabın bedelini alayım.
Une, deux, trois, quatre outres que tu dois me payer.
Dört günde dört tulum şarap, hatırladınız mı?
Quatre outres pour quatre jour, c'était ça?
Her gün bir tulum şarap. Hatırlamadınız mı?
Une outre de vin par jour Tu te souviens?
Tulum Giymiş Laf Cambazı.
Je l'ai appelé Démagogue en blue-jeans.
O hala bana tulum giyen çocukmuşum gibi davranır.
Elle me traite comme si j'étais encore une enfant.
- Dinle. Sanki tulum sesi duydum.
J'ai cru entendre une cornemuse.
Tulum sesi duydum demedim mi?
C'est une cornemuse!
Ellerinde tulum ( ip ) vardı ve ayaklarında da.
Il y avait de la peau autour de leurs mains et de leurs pieds.
Et var çubuk var.. ... ve tulum.
J'ai la viande, j'ai le bâton et de la peau.
Şişirilebilir tulum.
- Des cuissardes gonflables.
Şişirilebilir tulum.
Des cuissardes gonflables.
Yalnız bu sefer bot yok, aptal tulum yok.
Mais cette fois, pas de bateau ni de cuissardes gonflables.
Bir atlet. Bir mağazada da şahane bir tulum gördüm.
C'est une brassière et j'ai vu de jolies barboteuses aux Nouvelles Galeries.
Hem niye yeni bir tulum almıyorsun, işe sakallı geliyorsun?
Et tu pourrais te raser avant de venir.
Kaybettiğim o tulum sahip olduğum tek şey.
Je n'ai qu'une tenue de saut, celle que je viens de perdre.
Bu arada, tulum için bir ödül var.
Il y a une récompense pour cette tenue perdue.
Sekiz kaleyi araştırdık, kuzular bisikletlerimize saldırdı, kulak zarlarımız tulum sesleriyle delindi ve tam başladığımız yerdeyiz.
On a fait 8 châteaux, nos vélos ont subi les assauts des moutons, nos oreilles ceux des cornemuses, et on en est toujours au même point.
Sen tulum sesini bile hayal edersin.
Tu aimes même la cornemuse!
Bir "Shriner" grubunda tulum çalan bir amcam vardı..
J'avais un oncle chez les Shriners.
Kırmızı tulum giymiş küçük fare, duvardaki küçük delik... bütün o küçük fare mobilyaları.
La petite souris en salopette rouge avec son petit trou dans le mur, tous les petits meubles de souris.
- Annem bundan tulum diker baba.
- Ca donnera de belles robes à ta mère.
Hiç kot pantolon veya tulum giymez misiniz... mesela Wayne Cochran ve C.C. Riders gibi?
Mettez des jeans, comme Wayne Cochran et les Riders!
Tulum.
- A Tulum.
O çizgili tulum sana hiç yakışmaz. Tabii ki işi alıyoruz. O zaman daha fazla konuşmalıyız.
Il a dit à tous que vous étiez le chef, qu'il ne vous connaissait pas.
Tulum nerde?
Où est la salopette?
- Beyaz tulum. Beyaz hırka.
Pyjama blanc, gilet blanc.
Ofiste tulum var.
Il y a des bleus de travail dans le bureau.
Tulum bile aldım. Her neyse.
J'ai la layette, je crois qu'on appelle ça comme ça.
Tek parça gümüş rengi tulum, önünde v harfi ve çizme. Bu kadar.
Une combinaison argentée, un col en V et des bottes.
Bence tulum bitene kadar bekle.
On attend que le sac soit prêt.
- Tulum hazır!
- Le sac de couchage est prêt!
Cliff... şu sürekli yağlı bir tulum giyen ufak adam mı?
Petit, porte un bleu tout graisseux? Il habite à Hollins.
Sonra düşündüm, "Saat 7, adam tulumunun içinde ama tulum kupkuru"
Et je me suis dit : "Il est 19 h, il est en bleu de travail et son matériel est sec."
Yani bir "Günaydın, Luisa." ya da "Güzel tulum." demek o kadar zor mu?
C'aurait été si difficile de dire : "Bonjour, Luisa." Ou : "Jolie salopette."?
Ben de tulum isterim.
Faut que tu m'aies une de ces combinaisons.
Sokağa çöp koyduğunda tulum giymiş birisinin gelip onu alacağından eminsindir.
Elles savent que dès qu'elles mettent la poubelle dehors, un type en combinaison viendra la ramasser.
Buraya gelebileceğini mi zannediyorsun burayı kirlet ve tulum giymiş büyük adam burayı temizlesin?
Vous pouvez vous pointer... mettre le souk, un gars en bleu nettoiera!
Bu, piyasadaki en iyi şehvani telemetrik tulum. En iyi kalite.
C'est la meilleure combinaison sensuelle télémétrique qui se vend sur le marché.
Gerçekte burada değil, ama sana dokunduğunda dokunma izlenimi yarattığı için, tulum etkileniyor.
Cette fille n'existe pas, mais quand elle vous touche, la combinaison le ressent et vous donne l'impression qu'elle vous touche.
Bir sivil gibi üzerine bit t-shirt ve tulum giyinmiş.
La police a conclu qu'il a pu avoir essayé de....
Evet, ama Will, ikimiz de tulum pijamalarlaydık.
Oui, mais Will, on était tous les deux en babygros.
Turuncu renkli büyük bir tulum giymişsin ve gardiyanlar seni pataklıyor.
Vous portez un uniforme orange, les gardiens vous battent.
Eserimi mahvettin, seni uçan tulum.
Vous avez ruiné mon œuvre, espèce de baleine volante!
- Çizgili tulum giymem. - Yok, tatlım.
Je ne porterai pas ce truc à rayures.
Aptalca bir iş. FBI'ın turuncu bir tulum giymeye zorlanıp yol kenarındaki çöpleri toplamasıyla aynı şey.
C'est comme être condamné aux travaux forcés en uniforme rayé.
- Tulum mu?
- Un sac?
- Beyaz tulum.
- Elle portait quoi?
- Tulum.
Une combinaison.
- Selam. - Tulum.
C'est une combinaison.