Tüm bildiğim bu tradutor Francês
322 parallel translation
Tüm bildiğim bu konuda bir şey yapmak istiyor olduğum.
Je sais seulement que je veux faire ma part.
Onun hakkında tüm bildiğim bu, çünkü konuklarımızın işine burnumuzu sokmayız.
C'est tout ce que je sais, car nous n'espionnons pas nos clients.
Tüm bildiğim bu kadar, Bob.
J'en sais pas davantage.
Williamsburg Köprüsü civarlarında küçük bir dairesi vardı. Tüm bildiğim bu.
Il avait une piaule vers le pont de Williamsburg.
Tüm bildiğim bu.
C'est tout ce que je sais.
Hakkında tüm bildiğim bu.
C'est le seul endroit où je la voyais.
Hakkında tüm bildiğim bu, bay Smith.
C'est tout ce que j'en sais.
Eğer eski rotası 140'a dönmekte bu kadar ısrarcı olmasaydı, bize çoktan "hoşçakalın" diyerek geçip gitmişti. Tüm bildiğim bu.
S'il ne s'obstinait pas à revenir sur le cap 140, voilà longtemps qu'il aurait pu prendre la poudre d'escampette.
Yardıma ihtiyacımız var, tüm bildiğim bu.
- Aucune aide ne sera superflue.
Adrian, tüm bildiğim bu.
Adrian, c'est tout ce que je sais faire.
Tüm bildiğim bu.
C'est tout ce que je sais faire.
Tüm bildiğim bu.
J'en sais pas plus.
Sana tüm anlatacaklarım bu kadar,... çünkü tüm bildiğim bu.
Et c'est tout ce que je peux te dire, parce que c'est tout ce que j'en sais.
Tüm bildiğim bu.
Je le sais.
- Tüm bildiğim bu, yemin ederim.
- C'est tout ce que je sais, j'le jure!
Kimse cesedini sahiplenmeye gelmeyince onu gömmüşler, tüm bildiğim bu.
Tout ce que je sais, c'est qu'ils l'ont enterré car personne n'a réclamé son corps.
Tüm bildiğim bu Baba.
C'est tout ce que je sais.
- Tüm bildiğim bu kadar.
- C'est tout ce que je sais.
Tüm bildiğim bu yemin ederim.
C'est tout ce que je sais! Je vous le jure!
Tüm bildiğim bu, gerçekten.
C'est tout ce que je sais, je le jure.
- Hiçbirşey. Tüm bildiğim bu.
Non, c'est tout.
Onun hayatını kurtardın! Tüm bildiğim bu!
Vous lui avez sauvé la vie!
O yaşıyor, Joe, tüm bildiğim bu.
- Elle est vivante. J'en sais pas plus.
Tüm bildiğim bu.
C'est tout.
Oda kilitliydi ve o yok oldu. Tüm bildiğim bu.
Le labo était verrouillé, cette chose a disparu.
- Tüm bildiğim bu... - Tüm bilmek istediğim şu!
- C'est tout ce que je sais...
Fransız, tüm bildiğim bu!
C'est un Français, c'est tout ce que je peux dire!
Ve tüm bildiğim bu.
Voilà ce que je sais.
Benim tüm bildiğim bu gemiden çıkmak zorunda olduğum ve yüzeye aşağıya geri döneceğim.
Tout ce que je sais, c'est que je dois retourner sur la planète.
Tüm bildiğim bu.
Je n'en sais pas plus.
Tüm bildiğim bu.
Vous n'en saurez pas plus.
Onları bağlamıştım. Tüm bildiğim bu. Onları iyi bağlamıştım.
Je les ai ficelés et bien ficelés!
Bunu biliyorum çünkü "Tüm bildiğim bu kadar." dedim.
Je m'en souviens, je vous ai dit : "Je vous ai tout dit."
Tüm bildiğim üç gün ve sonra bu gemide kimsenin hayatını kurtarmaya uğraşmayacağım.
Mais encore trois jours, et je ne réponds de la vie de personne à bord.
Şu küçük kızın bir dostu. Tüm bildiğim bu.
Parlez à cette Myrna.
Tüm bildiğim, bu sabah kafama vurduğu.
Tout ce que je sais c'est qu'il m'a cassé les pieds ce matin.
Çünki sende bildiğim tüm almanlar gibisin, vede bildiklerimi belkide kendime saklamalıyım. Ve bu da Benim küçük Simone'm.
- Ça suffit, vous êtes les seuls Allemands que je veuille connaîti re.
Tüm bildiğim, bu ikisinin de adlarının baş harflerinin aynı olması.
Leurs initiales sont peut-être leurs seuls points communs.
Tüm bildigim bu.
Voilà, c'est tout ce que je sais.
Bu hafta, bildiğim tüm kadınlarla dışarı çıktım. Eğlendiğim tüm kadınlarla.
Cette semaine, je suis sorti avec des femmes qui me plaisaient.
Ben, tüm bilimsel yeteneğimi ve bilgimi şeytanı amaçlar için kullanılacağını bildiğim bu projeye adadım.
J'ai dédié... tout mon savoir et mes compétences scientifiques à des projets pouvant servir à des fins maléfiques.
- Bak, tüm bildiğim bu.
C'est tout ce que je sais.
Jesse, Tüm bildiğim bu.
- Laisse-le, Jesse.
Kullandığım tüm yöntemler, bildiğim tüm numaralar, işleri yapma şekillerim, bu filmin finalini bağlamak için işe yaramıyor.
Aucun de mes outils, de mes tours... FIN DE LA FRAPPE AÉRIENNE... ou de mes façons de faire ne fonctionne pour clore le film.
Lwaxana, bu benim tüm yaşamım boyunca bildiğim ve kabul ettiğim... bir gelenek.
C'est une coutume que je connais. Je l'ai acceptée..... depuis que je suis né.
Tüm bildiğim, kentteki tek ses bu.
II n'y a pas d'autre bruit en ville.
Tüm bildiğim patronla karısının arkadaşıydı. Hepsi bu.
C'est un ami du patron, c'est tout ce que je sais.
Tüm bildiğim, bu uçak orada yerde yatarken bile insanları öldürüyor gibi görünüyor.
Tout ce que je sais, c'est que cet avion semble tuer des gens alors qu'il est à terre.
Sosyal bir etkinliğin tam ortasında bir tabanca taşıyarak tüm bildiğim kadarıyla, önceki gün sizin tarafınızdan öldürülen sözde Leo Pedranski tarafından yazılmış bu uydurma imzasız suçlamayla beni yüzleştirmek için evime geliyorsunuz.
Vous débarquez chez moi au beau milieu d'une réception avec un pistolet pour me jeter à la figure cette fausse accusation non signée soi-disant écrite par Leo Pedranski qui a été tué avant-hier par vous-même, pour autant que je sache.
Tüm bildiğim aileden bir ferdi kaybetmenin çok zor olduğu. Ve Dawson, bence bu onun için eğlenceli olur. Gelip gelmemesi sana bağlı, seçim senin.
Je sais combien c'est dur de perdre un membre de sa famille... et je pense que ça lui changerait les idées.
Tüm bildiğim Scottie bu kapının arkasında, sikkeler kakasında çıkıyor.
Parce que Scottie est là, en train de chier les pièces.