Ufak tradutor Francês
19,333 parallel translation
# Yeni bir sezon, bazı ufak değişikliklerle #
Une saison avec un éclairage différent
Tamam. Onlara birer fincan latte. Bana da bir ufak bira.
- Deux cafés latte pour eux et je vais reprendre un demi.
Şu anki sıkıştırılmış durumunda Makine'nin kodunun alacağı en ufak hasar terabayt'larca verinin kaybedilmesi anlamına gelir.
{ \ pos ( 192,220 ) } L'endommagement de la moindre portion de code de la machine { \ pos ( 192,220 ) } dans son état de compression actuel { \ pos ( 192,220 ) } entraînerait la perte de térabits de données.
Makine'nin kodundaki en ufak sorun hatırı sayılır sonuçlar doğurabilir.
Une simple erreur dans le code de la machine pourrait avoir des conséquences inimaginables.
Yaklaşan şeyle ilgili en ufak bir fikrimiz yok.
On n'a aucune idée de ce qui va arriver.
Senin ufak oğlunu.
Votre beau petit garçon.
Hedefini gez dediğimiz şu ufak çıkıntının üstünde tut.
Bon, tu gardes la cible au-dessus de la petite encoche sur le côté.
Önce şehirde bir yere uğrayıp ufak bir toplantı yapacağım.
Là, j'ai une réunion en ville.
Ufak bir evde.
La maison est petite.
Emekli olduğumda ikinci karımla birlikte Big Bear'da ufak bir yer aldım. Şirin küçük bir ev.
Quand j'ai pris ma retraite... et que ma seconde femme... m'a acheté ce charmant endroit sur Big Bear, cette confortable petite cabane.
- Evet, ufak bir mazimiz var.
On a eu une petite aventure.
Şu an ufak bir sızıntı problemi var, labaratuvar karantina altında.
Il y avait une petite fuite dans le confinement, et le laboratoire est en quarantaine.
Ondan en ufak bir kelime çıkarmayı başarabildin mi?
Avez-vous réussi à lui soutirer de l'information?
Ufak bir beyin hasarı riski söz konusu.
Tout va bien, Jerry. Il y a un léger risque de dommages sur le cerveau.
Benim ufak Robin Hood'um.
Ohh, c'est mon petit Robin des Bois.
Huysuz ufak bir adamsın sen, değil mi?
T'es juste une sorte de petit gars grincheux, non?
Ufak olan anahtar üstteki kilit için diğeri de alttaki için.
La petite clé pour le haut. La grande pour le bas.
Ufak bir uyarı, arabam McDonald's gibi kokuyor biraz.
Au fait, ma voiture sent le hamburger.
Ufak Tommy Fontana için ne zamandır çalışıyorsun?
Depuis combien de temps travailles-tu pour Petit Tommy Fontana.
inandığını kanıtlayacak en ufak bir kanıt bile yok.
Il n'y a pas la moindre preuve qui soutient ce que tu crois.
- Ufak bir sorunumuz var.
On a un léger problème.
- Ne yaptığın hakkında en ufak fikrin var mı?
Est-ce que t'as idée de ce que tu as fait?
Ufak tefek bir adam var. Sıradan birisi. Ekmek parasının peşinde.
Il y a l'homme ordinaire, qui travaille pour gagner sa vie.
Ufak kadeh lambasına açsam olur mu?
Tu veux ma mini-lampe à picoler?
Hayatım, belki fark etmedin ama ufak bir pasif içicilikten daha büyük sorunlarınız var şu an.
Ma petite, si t'as pas remarqué, c'est le cadet de tes soucis, le tabagisme passif.
Bir alışveriş merkezindeki ufak bir hediyelik eşya dükkânıydı.
C'est un petit magasin dans une rue marchande.
Her girişimde, her takasta ufak da olsa bir kazanç bulmak ister.
Il a besoin de trouver au moins une petite victoire dans chaque tentative, chaque échange.
Medeniyeti beyaz ırkın yarattığı konusunda içinde en ufak bir şüphe varsa oraya git ve gör.
que les Blancs ont créé la civilisation, jettes-y un oeil.
Eğer en ufak bir şüphen varsa... Medeniyeti beyazların yarattığından. Sadece bir bak.
Donc si tu as besoin d'une preuve que les Blancs ont créé la civilisation, jettes-y un oeil.
belki birkaç mortgage aracısı ufak cezalar aldı.
Je veux dire, peut-être un ou deux courtiers hypothécaires se sont kneecapped.
Yüce Floki ufak çocuklarca yakalanmış!
Le grand Floki... capturé par de simples enfants.
O ufak balık yağı haplarından denemediğini söyleme sakın.
Dis moi que tu n'as pas essayé une de ces pilules d'huile de foie de morue.
Aslında, sana özel ufak bir şeyim olabilir.
En fait, je crois que j'ai quelque chose pour toi.
Hiç alakası yok, Pat. Şu anda detaylarından bahsedemem ama çok ilginç, ufak bir aktörlük işi diyelim.
Je ne peux pas te parler des détails, mais c'est un rôle très intéressant.
Sean Bean'den aldığım ufak bir ipucu.
Un petit tuyau que je tiens de Sean Bean.
Güzel, ufak bir süit.
C'est joli. Une petite suite.
O ufak süitlerden.
Une de ces petites suites.
Ufak bir kuşun dediğine göre aklında bir fikir varmış.
Un petit oiseau m'a dit qu'il y avait de l'idée dans l'air.
Ufak karın, ufak kızın var.
Tu as ta femme, ta fille.
- Aktörlerin hayatında öyle bir an gelir ki ufak ekranlardan uzaklaşmak gerekir.
- Il arrive un moment où un acteur doit savoir s'éloigner du petit écran.
Evet, ufak bir problem var.
Mais il y a un petit problème :
Ayakkabılarında, sahte, ufak.
Sur ses chaussures.
Ufak bir kişisel yatırım karşılığında işçilerine gerçek para ödeyebilen küçük bir iş kurdum. Düşündüm ki, belki bir iş teklifi ilgini çekebilir.
Je gère une petite affaire et je paie mes employées avec de l'argent en échange d'un très petit investissement personnel et je pensais que tu serais intéressée par une proposition de travail.
Şimdi eğer müsaade edersen, çözmem gereken ufak bir muammam var. Bayan Lorraine Figgis.
Maintenant... si vous voulez bien m'excuser, j'aimerais me pencher sur un petit mystère.
Bu kalabalığı temizlemek yerine sadece ufak tefek numaralar çevirebiliyorum.
Pourtant, au lieu de purger cette horde, j'ai seulement assez de force pour des tours de passe-passe.
Ufak halkalara benziyorlardı.
Juste de petites taches.
Bu da bizim ufak sırrımız, değil mi?
- C'est notre petit secret.
Ufak bir soruşturma yapıyordum.
- Bonsoir...
Fakat elektriği kesti! Ufak bir yanlış hesaplama.
Mais ça a entraîné une coupure d'électricité...
Boşanman gerekiyordu. Kocalarından birisi ufak çaplı mafya babasıydı.
Il fallait les annuler.
Vince ufak çaplı falan değildi.
Celui avec un petit mafieux... Vince n'était pas petit.