English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ U ] / Ugursuz

Ugursuz tradutor Francês

588 parallel translation
Cadının uğursuz bedenine işkence yapmaya başla. "
Laisse monter la douleur de cette sorcière maléfique. "
- Stiva, bu uğursuz bir alamet.
C'est un mauvais présage.
Uğursuz birinden parayla kurtulamazsın.
On empêche pas la guigne comme ça.
Uğursuz, son kez söylüyorum.
Jonas, pour la dernière fois.
Hey Uğursuz.
Hé, Jonas.
Eğer teknemize uğursuz birini almasaydık şimdiye Virgin Rocks'a varmıştık.
On serait en route pour Virgin Rocks sans le Jonas!
Uğursuz avlayan herif oltasını bırakıp... trolle avlansa ambarımızı daha kolay doldururduk.
On ferait plus vite, si le repêché Jonas se mettait au chalut!
Yarın uğursuz çocuğu yanıma alacağım.
Prendre le gamin.
Önemli değil. Bu uğursuz istasyon kısaca arkadaşımı delirtti.
Votre gare de fous a failli coûter la vie à mon amie!
Parlak dolunay altında, Uğursuz iblis gibi kavga ederken,
Quand la lune jaune brillait il les rassemblait comme un diable
Sen uğursuz bir soydan geliyorsun.
Tu es d'une race maudite.
Uğursuz saat. Bu genç aptal eve gitme zamanını bilmiyor mu?
Ne sait-il pas quand il est l'heure de rentrer?
Son uğursuz hareketini de yaptın, Heathcliff.
Vous en avez assez fait.
Merhaba Pard. Seni uğursuz köpek.
Chien porte-malheur!
Ama Algernon'un, ona uğursuz dediğini hatırlıyor musun?
Algernon a dit qu'il porte malheur.
Söylüyorum, sizin uğursuz führerinizi vurmayı düşünmedim!
Je vous l'ai dit, je ne voulais pas tuer votre fichu führer!
Senin sinsi ve uğursuz beynini bir devin vücuduna yerleştireceğimi mi düşünüyorsun?
Crois-tu que je mettrais ton sinistre cerveau dans le corps d'un géant?
Yatak numarası uğursuz.
- Ce numéro me porte malheur!
Diğer taraftan da çıkılabilir ama ben uğursuz olan sol tarafı tercih ederim.
Il y a deux escaliers. Je préfère le gauche, le côté sinistre.
Ah uğursuz kadın!
Ô la plus perfide des femmes!
İşte en uğursuz, en korkunç saati gecenin. Bu saatte açılır mezarları ölülerin.
Heure de la magie nocturne, des tombes entrouvertes, de l'enfer déchaîné.
Uğursuz görüntü, göze var ele yok musun sen? Kafamdaki bir hançer misin yoksa? Ateşli beynim mi yarattı seni?
N'es-tu pas, vision fatale, sensible au toucher et à la vue, ou n'es-tu qu'un poignard de l'esprit, une trompeuse création émanant d'un cerveau en feu?
Balu ile uğursuz bir evliliğe zorlayamazsınız beni.
On ne me forcera pas à épouser Baloo.
Rommel batı cephesindeki umutsuz savaşı hala düzetmeye çalışıyordu. 17 Haziran günü bir köy yolunda... Montgomery'nin uğursuz ismiyle...
Rommel continuait d'animer ses troupes affaiblies au combat, lorsque le 17 juillet, près d'un village au nom augural de Montgomery...
"Böylece uğursuz gemi sevgi, ölüm ve yıkıma doğru yelken açtı."
"Le voilier maudit allait vers sa destruction, " la mort, l'amour! "
O güzel nehirler hala akmaya devam ediyor. Sadece o uğursuz gün yaptıkları gibi.
La rivière y passe, paisible, tout comme ce jour-là, ce jour fatal.
O büyük, güzel gökyüzü duruyor. O uğursuz gün olduğu gibi.
Le ciel y déploie sa grande beauté, tout comme ce jour-là, ce jour fatal.
Git rahiplere söyle, kurban kessinler. Uğurlu uğursuz ne görürlerse gel söyle bana.
Demande un sacrifice aux prêtres et dis-moi leurs augures.
Sezar, ben uğursuz görüntülere aldırmam, ama korkuyorum bugün.
César, je n'ai jamais cru aux présages, voici que j'en ai peur.
Bu uğursuz görüntüler bütün dünya içindir, yalnız Sezar için değil.
Ces présages valent pour le monde entier.
Bunları uğursuz belirtiler sayıp başıma gelecek var sanıyor. Diz çöküp yalvardı evde kalmam için bugün.
Elle voit là un présage de danger imminent et m'a prié à genoux de ne pas sortir aujourd'hui.
Onoria, seni uyarmıştım! Asla ağzından uğursuz sözler çıkmasın.
Onoria, ne dis plus de paroles de mauvais augure.
- Böyle uğursuz laflar etme.
Pas de mauvais sort!
Bunlar iç karartıcı ve uğursuz türlerdi.
Une atmosphère lugubre et angoissante.
Yafa'daki altın, Şam'dakilerin uğursuz olduğuna eminim.
En or de Joppé, qui ne sera jamais honni à Damas, j'en suis certain.
Bu uğursuz Kumlek'in kızı uğruna ölen savaşçılarımız?
- Et tes morts? Ceux qui sont morts inutilement pour cette maudite enfant de Kumlek.
Bilmiyor musunuz, annesi onu doğurup uğursuz ismini verdikten sonra öldüğünü...
Sa mère l'a mis au monde, lui a donné son vilain nom et est morte.
Kıpırdasana uğursuz şey.
Remuez-vous!
Uğursuz bir yolculuk, bana inanın.
C'est un voyage funeste, croyez-moi.
Yanıcı eşyaları atacağız, beyaz balinanın etinden uğursuz bir yağ yapmak için.
Nous naviguerons chargés de feu, pour changer la chair de la baleine blanche en huile impie.
Sudan çık, uğursuz balina!
Surgis, baleine blanche.
Uğursuz.
Satanée baleine!
Sana göstereceğim uğursuz balina!
Ó, baleine! Sois maudite, baleine!
Tanrı adına. Son nefesimi üzerine tükürüyorum, uğursuz balina.
De toute ma haine, et jusqu'à mon dernier souffle, maudite baleine!
Bana kalırsa uğursuz büyü.
Pour l'homme blanc, oui.
- Uğursuz!
Il porte malheur.
Zamanın başlangıcından beri yazılıydı bu antik taşların üzerinde bile karanlık bir dünyada uğursuz, doğaüstü yaratıkların var olduğu yazılıydı.
Depuis l'aube des temps, il est écrit... et ces vieilles pierres en témoignent... qu'il est des êtres mauvais vivant... dans l'ombre surnaturelle.
İnce bacaklarının üstünde, uğursuz ve kafası vücuduna kaslarla bağlanmış bir tilki.
Un renard juché sur deux maigres pattes sanguinolentes, la tête pendant par les tendons.
Uğursuz, kesik ve küçük bir el, bir adamın ruhsal çöküntüsüne ışık tutuyor.
- Non! Une écriture inquiète, raide et décousue, est révélatrice d'une dépression nerveuse.
Uğursuz bir iş bu.
Impossible à remplir.
- Uğursuz?
Il porte la poisse?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]