Uman tradutor Francês
52 parallel translation
Kendisini onurlandıracağınızı uman bir hanımefendinin yanında Sayın Varville Baronu için Loca A'da bir yer olacak.
Une certaine dame espère que M. le baron de Varville l'honorera de sa présence dans la loge A.
Kabul edilmeyi uman bir beyefendi taklidiyle buraya gelmişti.
Il est venu ici en singeant les gens distingués, espérant qu'on l'accepterait.
Sovyetler Birliği, tehlikeli provokasyon olarak nitelendirdiği Uman Körfezindeki... Amerikan gemileri konusunda Birleşik Devletleri sert bir şekilde protesto etti.
L'URSS a protesté avec véhémence auprès des États-Unis contre les dangereuses provocations des navires Américains du Golfe d'Oman.
Duygusal tepki uman bazı insanlar... genelde Vulkanlıları soğuk bulur, aslında onlar sadece...
Les personnes qui attendent une réponse émotionnelle trouvent les Vulcains froids alors qu'ils sont simplement...
O kişinin kendisi olacağını uman birine bunu itiraf etmek tuhaf geliyor.
C'est drôle de l'avouer à un homme qui espère être celui-là
İşsizlik çekini bekleyen, vergi dairesinden mektup getirmeyeceğimi uman, onları terkeden sevgiliden mektup getirmemi bekleyen insanları düşündükçe keçileri kaçırıyorum.
Tout va bien jusqu'à ce que je me mette à penser à ces gens qui attendent que je leur amène leur chèque et espèrent que je ne leur apporte pas une note du fisc, ou une lettre de rupture, ou bien une convocation au tribunal.
Colin temiz bir kağıt gibi... renklendirilmeyi uman bir kağıt.
Colin est une feuille blanche qui attend d'être remplie par ses proches.
Belki de bana sadece isimler tak sürtük gibi yada manukyan gibi. Ki bu da az kaltak az uman demek oluyor
Vous voulez peut-être me traiter de traînée, ou de salterne, moitié salope, moitié interne.
Hepimiz aramızdaki sorunluları biliriz... dikkat çekmek isteyen, öyküler yazma girişiminde bulunan ve bu uzaylı ziyaretinden para kazanmayı uman talihsiz suçluların.
Nous sommes tous conscients que des gens préoccupés parmi nous... recherchant l'attention et de purs criminels ont essayé de monter des histoires... et de faire de l'argent sur ces visites d'aliens.
Bu yazarlar için de doğru yaşayacak bir şeyler yaratmayı uman.
C'est la même chose pour les auteurs. Ils espèrent créer quelque chose de durable.
Belki sen bizi... ( ilaçların üstüne ) sifonu çekmeni uman insanlar olarak tanıyorsundur.
Nous sommes... les gens dont tu veux gâcher les rêves.
"Sevgili Nora," "Bunu hiç okumamış olmanı uman bir yanım var."
" Ma chère Nora, il y a une partie de moi qui espère que tu ne liras jamais ça.
Sadece yeni arkadaşlar edinmeyi uman yeni öğrenci olduğunu düşünecek.
Elle croira simplement qu'elle est la nouvelle... elle voudra se faire des amis.
Battery Park'da balık tutmayı uman çocuklar ağlarında bunu bulmuş.
Deux gosses qui pêchaient au large de Battery Park on eu une petite surprise dans leur filet.
Sanki benim Marki olmayı uman her tüccar ve çiftçiye ilgi duymama imkan varmış gibi.
Rires Comme si je pouvais m'intéresser.. .. à tout bourgeois.. .. mal dégrossi..
Tek uman ben değilmişim galiba.
Je pense que je n'étais pas le seul à espérer être chanceux.
Bu yüzden bir kadına tavuğu nasıl pişireceğini asla söylememelisin.
C'est pour ça que je ne dis jamais comment Uman fait son poulet.
Hala onları görüyorum tüm o çaresiz kadınları, güçleri yetmediğinde birinin onları bulup kurtarmalarını uman kadınları.
Je les vois encore... toutes ces femmes en détresse... En train d'espérer que quelqu'un les trouvera et les sauvera.
Çünkü, fırınların etrafında dolaşıp dinozor görmeyi uman çocuklar görüyorum.
Moi, je vois des enfants qui se mettent dans des fours pour trouver des dinosaures.
Bu işten karnını doyurmayı uman bir sürü boğaz var.
Beaucoup de gens comptent sur toi.
UMAN
OUMAN
Chaz'le anlaşmamız beklemek zorundaydı çünkü uzay kampında, sarhoş bir astronotun ciddiyetle olan kavgasından daha fazlasını görmeyi uman bir oda dolusu çocuk vardı.
Chaz allait devoir attendre... car ces gamins espéraient en voir un peu plus de l'espace qu'un astronaute bourré qui lutte contre la gravité.
Sanırım, herkese yemek vermek türü şeyler asla tarzım değil. Herkesin eğlenmesini uman biri olmak bana hiç uymuyor.
Et puis, je ne voulais pas aller à ce dîner, c'est fatiguant de faire semblant de s'amuser.
Ancak tüm gözler, tüm karşıt görüşlere rağmen beklenmedik bir şekilde toplantıya gelip Cenevre'deki günün yuvarlak masa toplantısında mavi enerji olarak adlandırdıkları hediyeyi takdim etmeyi uman Ziyaretçilerin başkomutanı Anna'nın üzerinde.
Mais tous les regards seront tournés vers le Haut Commandant V, Anna, qui est arrivée de manière impromptue, espérant pouvoir présenter leur technologie avancée connue sous le nom d'énergie bleue comme cadeau, à la table ronde d'aujourd'hui à Genève.
Belki de onu öldürmeyi uman biri koydu.
Ou quelqu'un voulait tuer.
Elbette bu durumda mağazanın CEO'su olmama karşı çıkan büyükbabamın kardeşleriyle evliliğimin iş anlaşması olmasını uman yatırımcılarla birçok ortakla ve seni incitecek annemle savaşmak durumunda kalabiliriz.
Oui. Bien sûr, nous pouvons la combattre. Les enfants de mon grand-père sont opposés, à me laisser l'héritage du centre commercial parce que je n'ai pas de père, les investisseurs s'attendent à un mariage pour conclure une affaire boursière, la multitude d'investisseurs,
Gelecek papanın kendilerinden çıkmasını uman Colonna ve Orsini Haneleri çevremizdeki köprülere, yollara, kalelere el koyacak.
La famille Colonna, ainsi que la famille Orsini, espèrent nommer le prochain pontife. Ils vont s'emparer des ponts, des routes, des châteaux qui nous entourent.
Lincoln Center, ağızlarıyla müzik yaparak ödülü kazanmayı uman bu gençleri gururla yeniden ağırlıyor.
Le Lincoln Center est fier de resouhaiter la bienvenue aux jeunes candidats, qui espèrent gagner un trophée en faisant de la musique avec la bouche.
Erkenden salıverileceğini uman tek kişi Ayn değil.
Ayn n'est pas la seule à attendre une libération anticipée.
Evet, Starbuck'ın kendileriyle tanışmasını uman davacı çocukların 142'si kim olduklarını bilmeni istiyor.
Ah oui! Dans l'espoir de convaincre Starbuck de les rencontrer, 142 des enfants de ton procès veulent que tu saches qui ils sont.
Ama içimde ikinizin de fikrinizi değiştireceğinizi uman bir şey vardı.
Mais une partie de moi espérait que tu... Que vous deux, vous changeriez d'avis.
Güzel ve genç kızım seçimini... beyin için büyücüden medet uman 19 yaşındaki bir gençle haber programlarından ucu ucuna kaçmış aşağılık bir araba satıcısına kadar düşürmüş durumda.
Ma belle jeune fille a réduit ses choix au néant à 19 ans qui demande de l'assistance pour un cerveau et un vendeur de voitures louche qui a échappé de justesse à une date de péremption.
Böylece mücevher çalmayı uman genç hırsız çok daha değerli bir şey çalmıştı.
C'est ainsi que le jeune garçon qui espera voler une pierre vola quelque chose de bien plus precieux
Brezilya'da üç çocuğun YouTube'da Rio de Janeiro'dakl polis şiddetlni ve siyasi yolsuzlukları anlattığı vldeo Olimpiyatlar sırasında beledlye başkanı olmayı uman Antonio Santos'un ve başka bazı politikacı ve polislerin tutuklanmasına sebep oldu.
La vidéo qui fait le buzz sur YouTube, avec trois garçons brésiliens dénonçant la violence policière et la corruption politique à Rio, a permis d'arrêter le candidat à la mairie, Antônio Santos, ainsi que d'autres politiciens et des responsables de la police.
Sadece senin gibi insanlar yok. İş medet uman insanlar da var.
Non seulement tu n'es pas ce genre de personne, mais tu as aussi cherchà © du travail pour les gens d'ici.
- Öğrencilerden orada görev almayı uman birileri var mı diye sordum.
- J'ai demandé si un des éleves souhaitait être assigné là-bas.
- Öğrencilerden orada görev almayı uman birileri var mı diye sordum. - İyi düşünmüşsün.
- Bonne idée.
İçgüdü hatalı olmayı uman korku içindeki bir bedenin eseridir.
L'instinct est un mensonge que le corps effrayé se raconte en espérant avoir tort.
Burada olmayı uman kişiyi söyleyeceğim. -
Je vais vous dire qui a sa place ici... le mal-jor de sa promotion,
Öncelikle bu tanımın üzerime yapışmamasını uman biriyim.
Bien... En tout cas, je suis le gars qui espère que les descriptions ne collent pas à la peau.
Bunun yanlış alarm olduğunu uman tek kişi ben miyim hâlâ? Yani bu mümkün.
Je suis la seule à espérer que ce soit une fausse alarme?
Er ya da geç karanın iç kısımlarına sürüleceğiz. Sağ kalanlarımızla yeni vali masaya otursun diye yeterince zayiat verdirmeyi uman asiler durumuna düşeceğiz.
Tôt ou tard, nous serons repoussés dans les terres, forcé à nous battre comme des rebelles, depuis l'intérieur, espérant infliger suffisamment de dommages et de frais pour obliger le nouveau gouverneur à négocier avec ce qu'il restera de nous.
Sizce Uman, nükleer merkezlerine saldırmak üzere olduğumuzu biliyor mudur?
Zaman sait qu'on va frapper ses sites nucléaires?
Lily Salvatore'un ayağında yatıp artıklarından yemeyi uman sensin.
Tu t'allonges aux pieds de Lily en espérant avoir quelques miettes de son attention.
... ve bütün o insanların büyük bir patlamada ölmesini uman insanlar.
Et ceux qui espèrent voir ces derniers crever dans une gigantesque explosion.
Burada hayır demeni uman bir ben olamam.
Je dois pas être le seul à espérer que vous refusiez.
Senden medet uman dürüst insanlar var sanırım.
Il y a des gens honnêtes qui semblent compter sur vous.
Belki de sadece evliliklerini kurtarmayı uman çaresiz bir çifttir.
C'est un couple désespéré qui cherche à sauver son mariage.
Onlardan medet uman insanlara eski, işe yaramaz, kusurlu ve muhtemelen zehirli ilaçları satıyoruz.
On vend des médicaments inutiles, défectueux, voire toxiques à des gens dont la vie en dépend.
Daha çok çocuğa ulaşmayı uman Opus 118 yapılan bağışlarla yaşıyor.
Opus 118 repose entièrement sur la générosité de ses donateurs.
Ceset bulmayı uman sen değil miydin?
C'était pas toi qui esperait trouver des corps?