Umutlu tradutor Francês
249 parallel translation
Fogelev hala son trenle.. Natasha'yı görebilmek için umutlu.
Fogelev espérait encore que Natasha arriverait par le dernier train.
O halde barış için fazla umutlu olmadığınızı söyleyebilirim?
Alors vous ne croyez pas vraiment aux chances de paix?
Yine de umutlu musun?
Alors, tu espères toujours?
Hala umutlu musun?
Tu espères toujours?
Hala umutlu?
Tu espères?
Bu da yardım konusunda daha fazla umutlu olmamamız gerektiğine kanıttır.
Voilà qui met un terme à toute spéculation.
Führer, bu konunun mahkeme olmaksızın... ortalığa dökülüp saçılmaksızın halledileceği konusunda çok umutlu.
Le Führer espère bien pouvoir résoudre cette affaire en évitant la publicité qu'un procès déclencherait.
Açık konuştuğum için çok üzgünüm Lou, ama son birkaç yıldır gözlemlediğimiz iyileşmeleri düşünürsen tümük iltihabı, tifo, zatürree tedavisi gibi umutlu olmanı gerektirecek pek çok neden var.
Si on songe aux progrès récents dans le traitement... des mastoïdites, de la typhoïde et de la pneumonie... vous avez de bonnes raisons d'être optimiste.
Artık umudun kalmadığı yerde bırak umutlu olayım.
Une grande virée, envers et contre tout!
Sadece iyi nitelikleri..... umutlu ve güzel günlerimiz oldu.
T'as que des qualités, et physiquement, t'es restée comme je pouvais l'espérer.
Senin kadar umutlu değilim çünkü sanıyorum yeni bir duruşman olmayacak.
Ne soyez pas trop optimiste, je ne crois pas qu'il y ait un nouveau procès.
- Umutlu görünüyor.
- Les prévisions sont optimistes.
Senin önsezilerinden umutlu değilim ama başka alternatifim yok.
Je ne me fie guère aux intuitions, mais je n'ai pas d'autre solution.
Beyaz Saray'dan bir sözcü, Başkan Johnson'ın görüşmelerin düşmanlıkları sona erdireceğine ve Güney Asya'da barışın sağlanacağına dair umutlu ve istekli olduğunu işaret etti.
Le Président Johnson a exprimé son espoir... en une paix prochaine.
Ancak resmî merciler, eskisinden daha da umutlu.
Mais les instances officielles sont plus confiantes que jamais.
Umutlu bir yaşam.
Une vie d'espoir.
Ben pek umutlu değilim.
J'espère que non.
Organizasyon senin kadar umutlu değil Doktor.
L'organisation ne partage pas votre optimisme.
Sorumlu hissediyorum, umutlu.
Je me sens responsable, pleine d'espoir.
Çok umutlu değilim.
Trop tôt pour se prononcer.
Miyagi senden umutlu.
Miyagi espère en toi.
O zaman siz üzgün görünen umutlu arkadaşlar neden tepeye çıkmıyorsunuz?
Si vous commenciez par monter, pauvres rêveurs que vous êtes?
Size bir mesaj iletmemi istedi. Hala umutlu olduğunu, size inandığını söyledi.
Elle voulait que je vous dise qu'elle espère encore et croit en vous.
Umutlu, sizin gibi.
Plein d'espoir, comme vous.
Mutluluğu 3 umutlu aşık attı paraları...
Bonheur... Jetées pas trois amoureux...
Keşke daha umutlu olabilsem ama bekleyip göreceğiz.
J'aimerais pouvoir être plus utile, mais il faut attendre de voir.
Bilirsin, üzgünün tersi mutlu. Sıkıntılının tersi umutlu.
Heureuse plutôt que triste, pleine d'espoir, pas déprimée.
Kendim için umutlu değildim.
J'étais en pleine crise.
Joseph, denediği yeni ot karışımından çok umutlu.
Joseph est très optimiste sur les nouveaux mélanges d'herbes.
Umutlu olmalısın.
Tu gardes espoir!
Ancak Federasyon'un devletinizi tanımadığı ve Cardassia'nın Bajor ve Federasyon'la suçluların iadesi konusunda bir anlaşması olmadığı düşünülürse çok umutlu olmamalısın.
Mais sachant que la Fédération ne reconnaît pas votre gouvernement, et que Cardassia n'a jamais signé d'accord d'extradition avec Bajor, n'en espérez pas trop.
Pek fazla... Fazla umutlu olmamam söylendi.
On m'a dit de ne pas me faire trop d'illusions.
Teşekkür etti ve bu konuda çok umutlu olmamamı tembih etti.
Il m'a remercié en me disant de ne pas trop y compter.
Kaos adam, her zaman umutlu... bilirsin sadece biraz yorgunluktan olabilir.
Le chaos chez l'homme, bien qu'encourageant... pouvait aussi être un peu fatigant.
Hala ameliyatta, Dr. Bashir tamamen iyileşeceğinden umutlu.
Elle est encore en salle d'opération, mais elle devrait s'en sortir.
Umutlu adam, demek karşı çıkamazsın.
Heureux homme! Ils t'ont traité en ami.
Sanırım bu sefer eskisine göre çok daha umutlu.
Elle est fumasse? Je crois qu'elle s'attendait à plus.
Charlotte'un tatlı ve umutlu hali yüreklerimize dokunmuştu.
Le bel enthousiasme de Charlotte toucha une corde sensible en nous.
Charlotte acılı geçmişini çıkartıp benim umutlu geleceğime vermişti. Bu da yüzüğü paha biçilmez kılıyordu.
Charlotte faisait de son douloureux passé mon avenir plein d'espoir, et cela conférait à la bague une valeur inestimable.
Doktorlar umutlu değildi.
- Vos médecins craignaient le pire.
Ülkem yine umutlu ve gençti.
Mon pays est optimiste, pur.
Buraya geldiğinden beri bu şekilde. Rahibeler çok umutlu değil.
Elle ne fait aucun progrès, on n'y croit guère.
Bu tedaviden pek umutlu değilsin anlaşılan.
Il ne doit pas avoir très envie que tu t'en sortes.
Şunların gururlu, umutlu yüzlerine bir bak.
Regardez leurs beaux visages radieux.
- Biraz umutlu ol Gerard.
- Fais-lui confiance, Gerard.
Umutlu bir baba gibisin.
On dirait que tu attends pendant un accouchement.
- Sabit fikirli ama umutlu. - Aman Tanrım!
Réaliste, mais optimiste.
Ben senin için bu kadar umutlu değilim.
Moi, une femme merveilleuse?
Umutlu bir romantiğim.
Une romantique pleine d'espoir.
Kendilerinden umutlu olmalılar, bu ülkeden umutlu olmalılar.
L'espoir pour soi, l'espoir pour ce pays.
Devam etmemi sağlayan şey, onun o küçük yüzündeki güçlü ve umutlu ifade ve etrafında olan bitenin farkına varması.
Nous nous reverrons.