Utanc tradutor Francês
6,860 parallel translation
İhtiyacım olan her şey burada, zenginlerin utancı.
J'ai tout ce qu'il me faut ici, j'ai l'embarras du choix.
Vazgeçemediğim utancım.
- Ma honte éternelle.
Utancından hafta sonu kayıplara karıştı, bir hafta ortalıkta gözükmedi.
L'humiliation a débouché sur un week-end arrosé d'une semaine.
Şu senin çok gizli utancın Köfte de mi evleniyor?
Meatball, ta honte la plus secrète est aussi marier?
Sağırlar için olan okuldan mezun olmamanın utancıyla yaşayamam.
Je veux dire, je ne pourrais jamais oublier de n'avoir jamais eu mon diplôme à l'école pour personnes sourdes.
Özellikle kızın tarafından satılmanın utancını yaşadıktan sonra.
Particulièrement après avoir souffert de l'humiliation d'avoir été trahi par ta propre fille.
Sana gerçeği söylemenin utancı, sadece senin ailenin parasıyla, geçinebileceğimizi kabullenmek...
La honte de vous dire la vérité, d'admettre que notre vie ne pourrait être financée qu'avec l'argent de votre famille...
Benim utancım ne olacak?
Qu'en est-il de ma honte?
Sizin utancınız olmasa gerek.
Il ne peut y avoir aucune honte avec vous.
Utancınız yok.
Pas de honte.
Sınıf annesiydim ama bunu iş başvurusuna koymak utanç verici.
J'ai fait l'école des maman mais c'est un peu embarrassant de mettre ça sur un CV.
Genç bir hanım için salonda tanıdığı herkesin önünde dayak yemek utanç verici olurdu.
La fille aurait été humiliée d'être battue dans le hall devant tous ceux qu'elle connaît.
Bu büyük bir utanç.
C'est... honteux.
Belki, ama seni utanç sehpasının üzerinde görmeden olmayacak.
Peut-être, mais pas avant de vous voir sur un râtelier de la honte.
Beni utanç sehpasında görmek istiyor.
Il me mettrait au pilori.
Herkesin utancını tek bir kişi üstlenir.
Ils avaient une sage solution un seul porte la honte de tous.
Utanç verici biraz.
C'est assez embarrassant.
Bu utanç verici çünkü gözle görülür biçimde- -
C'est dommage, car visuellement...
Aslında her şeyi hatırlamıyorum ama düşündüğümden daha az utanç vericiydin.
En fait... et, on en reparlera plus, mais... Tu es moins embarrassante que je le croyais.
Stemple'ı yenmesinin sebebi sen olabilirsin ama Harvey'in utanç verici yenilgilerinden bahseden bendim.
Tu es responsable pour avoir battu Stemple, mais j'étais celui qui a dit à Harvey comment les défaites honteuses en premier lieu.
Yaptığı şeyi yapmaya zorlamışlardı Bu da intiharını daha utanç verici yaptı.
Ce qui a rendu son suicide encore plus honteux.
- Hiç utanç yürüyüşü yok.
Pas de marche de la honte
- Dur tahmin edeyim utanç yürüyüşü mü?
- Laisse-moi deviner :
Çok utanç vericiydi.
Je me suis couvert de honte.
Danny bu çok utanç verici olurdu.
Danny, ce serait juste trop gênant.
Sana utanç getirdik.
On vous a apporté la honte.
Onlarda utanç da yoktur, tamam mı?
Ils n'ont aucune honte, ok?
Evet, utanç vericiydi!
Oui, c'était embarrassant.
- Yaptığı şeyler çok utanç verici. - Patronluk taslıyor.
Ce qu'elle fait est tellement embarrassant!
Gracepoint'e gelenlerde utanç
Honte à vous qui venais de Gracepoint.
Ve utanç bize, hepimiz,
Et honte à nous,
Anladığım şey, bir katilin tasdik edilmesinin ne kadar utanç verici olacağı.
Ce que je comprend c'est à quel point il serait embarrassant d'approuver un assassin. - Vous dépassez les limites, monsieur!
Utanç, korku, statü kaybı.
La honte, la peur, la perte de l'estime de ses pairs.
Utanç buna çok sık neden olur.
Ça arrive hélas si souvent.
Çünkü insanlar utanç ile bizi kontrol etmeye çalıştılar. Diriliş öykülerimizi anlatma, dik durmaya başlayacağımız konu.
Parce que les vivants ont essayé de nous contrôler avec la honte, en racontant nos histoires de résurrection...
Utanç verici.
Oh, embarrassant.
Gizlice batmış olsa, Bundan utanç duyuyor olsa, borç içinde olsa ne olur?
S'il était secrètement ruiné et honteux, ou endetté.
Bu utanç verici.
C'est embarrassant.
Ailemize yeterince utanç getirdi.
Qu'a-t-elle dit? T'as apporté assez de honte à la famille.
Nefis kronometre ; Gidecek olması utanç verici.
Charmante montre, dommage de la détruire.
Çünkü Gavin Japon yönetim sistemini benimsiyor işe yaramamak en utanç verici sonuç.
Parce que Gavin croit en cette forme de management à la japonaise où ne pas être assigné est le plus honteux des aboutissements.
Çünkü benim için seni bir yalanın içinde yakalamak yalan söylemenden daha utanç verici.
Parce que c'est plus embarrassant pour moi de te prendre sur le fait que de te laisser continuer à mentir.
Evet, görüşmeyi kaçırdık. Bu çok utanç verici.
- Bref, on a manqué son entretien.
Utanç verici resmen.
C'est embarrassant.
Biliyorum, bu senin için utanç verici...
Ouais, je sais, c'est gênant pour vous...
seni bu yolda bıraktığını görene kadar. Yeğenimden utanç duyuyorum.
En vous voyant ainsi, abandonnée, j'ai honte pour mon neveu.
En büyük utanç kaynağını anlat.
Dévoile ta plus grande honte.
Benim hayatım tamamen utanç kaynağı.
Ma vie entière est une honte.
Almanlar'ın teslim olmasından sonra gelen o acı, utanç, ve öfke duygularıyla beraber.
Toute la douleur et l'humiliation de la capitulation allemande, la colère...
Ben sadece seni alçak ve utanç dolu bir hayattan koruyorum, bu kadar basit.
Je ne fais que te protéger d'une vie de dégradation et de honte!
Burada durup bize bakılmasını istemiyoruz. Utanç verici bir şey bu.
On ne veut pas rester plantés là et que les gens nous fixent, c'est embarrassant.