Uyusturucuyu tradutor Francês
855 parallel translation
- Uyuşturucuyu tercih ederim.
On s'y fait, comme à la marijuana.
Elimdeki bütün uyuşturucuyu kullandım.
Je leur ai donné tout le laudanum que j'avais.
Uyuşturucuyu Borgia ile karıştırıp Amontillado'nun içine kattım ve bu ayarlamam da -
J'ai mis cette drogue dans votre amontillado... avec l'habileté consommée d'un Borgia. Et tout cet arrangement...
Ama bunları yapıncaya... ve uyuşturucuyu alıncaya kadar... onu sadece izlemekle yetineceğiz.
Reste à savoir ce qu'il fera entre-temps. Quand obtient-il la drogue? Pour le savoir, il faudra le filer.
Aldığı uyuşturucuyu denemek istiyor.
Il va expérimenter la drogue sur elle!
Sana uyuşturucuyu unutturacak bir şey söyleyeyim.
Je vais te montrer quelque chose de mieux.
Uyuşturucuyu nasıl ulaştıracaksın?
- Chekov. Comment allez-vous vous y prendre?
Ben de uyuşturucuyu bırakıp, kaskımı kenara attım. Ve onu takip ettim.
J'ai rendu ma can te du parti démocrate et mon casque de moto et je l'ai suivi.
Uyuşturucuyu, servis amirimin emriyle ABD'ye soktum.
C'est le patron de mon service qui m'a demandé d'acheminer la drogue aux USA.
Çünkü ben seni hâlâ seviyorum ve uyuşturucuyu bırakır bırakmaz...
Parce que je t'aime encore, et dés que je serai clean...
Uyuşturucuyu yanımda getirme cüretini gösterdim.
Je me suis permis d'apporter le médicament.
Bak, Henry, uyuşturucuyu hemen bırakmamı istemeyeceksin, değil mi?
Vous n'allez pas me désintoxiquer sans traitement?
Uyuşturucuyu hemen kesenleri gördüm.
J'ai vu des mecs en manque.
Çekmekti uyuşturucuyu
Il se piquait
Belki de o getirdi uyuşturucuyu.
Peut-être ils ont apporté de la drogue...
Dua et ki öyle olsun... yoksa uyuşturucuyu getiren, eski kiracılarından biri çıkarsa... seni yardım ve yataklıktan içeri tıkacağım!
Vous feriez mieux d'espérer parce que... si vos anciens locataires apportent de la drogue là-bas... Je vous tiendrai pour complicité!
- Uyuşturucuyu nasıl alıyorsun?
- Comment achetez-vous la drogue?
Ameliyat öncesi uyuşturucuyu çıkarması için ona narceine verildi.
Elle a reçu de la narcéine...
Uyuşturucuyu yutma.
N'avale pas la dope.
Oğluma uyuşturucuyu sen mi satıyorsun?
C'est vous qui vendez á mon fils?
Uyuşturucuyu alınca her şey çok güzel oluyor.
Quand je me suis fait un shoot, tout devient beau.
Uyuşturucuyu bıraktım ve evimde yeni bir başlangıca hazırım.
Je suis désintoxiqué et prêt à revivre à la maison.
Uyuşturucuyu cebime koyan da o.
Il a caché de la drogue sur moi.
Sorunları, uyuşturucuyu falan.
Le tracteur, la drogue...
Los Hermanos Rodriguez uyuşturucuyu sevmezler.
Les frères Rodriguez n'approuvent pas la drogue.
Onun uyuşturucuyu nasıl aldığını merak ediyorum.
- Comment obtient-il la marchandise?
Simon elini sürmez, temiz kalır. Uyuşturucuyu üzerinde taşıyan sensin diye mi? - Evet.
Parce que c'est toi qui portes la drogue sur toi?
Ve bütün uyuşturucuyu aldı. İnanılmaz lanet bir durumdu
Et il a pris toute la drogue, et c'était putain d'incroyable.
Ve bütün uyuşturucuyu aldı. İnanılmaz bir durumdu
Et il a pris toute la drogue, et c'était incroyable!
Uyuşturucuyu satan adamı öldürdüğünüzü de biliyorum.
Je sais que vous avez tué ce revendeur de drogue.
Yeni bir uyuşturucuyu içine çekmiş.
Il avait un inhalateur avec une nouvelle drogue chic.
Stalin'e rağmen yıkılmayan bir ülke, birazcık uyuşturucuyu da yener.
Un pays qui a survécu à Staline peut supporter un peu de came.
Bence uyuşturucuyu yasallaştırmalıyız.
- Tu sais ce que je pense?
O da uyuşturucuyu çok severdi.
Et elle, elle aimait la drogue.
Topla şu uyuşturucuyu.
Ramasse la came.
Dianne, uyuşturucuyu yine şekerli gevrek kutusu gibi aptalca bir yere saklamadın ya?
Dianne, t'aurais pas encore bêtement planqué la came dans une boîte de corn-flakes?
Uyuşturucuyu son bıraktığımda, kendi portremi yapmaya karar vermiştim.
Pendant mon dernier trip d'acide, j'ai fait mon autoportrait.
Dianne uyuşturucuyu toparlayıp otobüsle önden gönderdi,.. ... Kuzeybatı Pasifik boyunca olan depolara. Böylece gerektikçe uyuşturucuyu yerinde bulabiliyorduk.
Dianne avait envoyé la came par autobus dans plusieurs dépôts de la côte nord-ouest pour pouvoir s'approvisionner en route.
Uyuşturucuyu seviyorum. Bu hayat tarzını seviyorum.
J'aime la drogue et ce mode de vie.
Uyuşturucuyu o satıyor?
- Il nous la refourgue.
Olay yerine girdiğimde, iki sanığı gördüm, tabancaları parayı, uyuşturucuyu, kurbanı.
Sur les lieux, j'ai vu les deux suspects, les armes... L'argent, la drogue, le corps.
Uyuşturucuyu bıraktığı için kendini yemekle oyalıyor.
Après la drogue, il faut qu'elle compense.
DEA'nın seni suçlama nedeni,... bir Kanada polisinin gizli operasyonda kullandığı uyuşturucuyu senin çaldığını söylemesi.
Nous nous intérêssons aux allegations produites par un officier de la police montée,... concernant la drogue-appat que tu leur aurais volé.
Bence Laura'ya da uyuşturucuyu onlar veriyordu.
Ils devaient même filer de la drogue à Laura.
Bence Laura'ya da uyuşturucuyu onlar veriyordu.
Il est bien possible qu'ils fournissaient sa drogue à Laura.
Uyuşturucuyu bıraktırdılar.
Il a décroché. Bien.
Bu senin uyuşturucuyu nasıl taşıdığını açıklıyor.
C'est ainsi que vous faites passer la drogue.
Tamam mı? Tek yapman gereken uyuşturucuyu alırken sesini teybe kaydetmek, tamam mı? Tamam mı, şampiyon?
Ce que tu dois faire, c'est lui faire admettre sur la bande... qu'il achète de la coke.
Haziranda uyuşturucuyu sana verdik, testlerdeki saflık oranı yüzde yüzdü.
De la pure à 1 00 %.
Şu anda temmuzdayız, uyuşturucuyu alıyoruz ve test sonuçlarında yüzde doksan saf çkıyor.
On est en juillet. On la reprend : pure à 90 %.
Ben, ben özür dilerim, bak, uyuşturucuyu işlemediğini söylüyor.
Je m'excuse... il dit qu'il l'a pas coupée.