Uzağa tradutor Francês
4,171 parallel translation
Dr. Stone kendini ayırmazsan o kol seni çok uzağa sürükleyecek!
Si vous ne vous détachez pas, le bras va vous transporter trop loin!
- Beni uzağa çekiyorsun.
- Vous m'entraînez au large.
Fazla uzağa gitmiş olamaz, değil mi?
Il ne doit pas être allé si loin.
Hey hey, uzağa koyuyorum.
Ça va, je l'enlève.
- Buradan uzağa.
- Loin d'ici.
Uzağa mı gidiyorsun?
Vous partez loin?
Doğum gününde asla o kadar uzağa bir yere gitmezdi.
Il ne serait pas allé aussi loin le jour de son anniversaire.
Daha uzağa.
Extrême.
Kamyonetten fazla uzağa gitme.
Bien, reste près du camion.
O kasabadan daha uzağa mı gitmiştir?
Tu crois qu'elle va aller jusqu'à la ville?
Kasabadan daha uzağa gitti.
Elle est partie plus loin que la ville.
Ya da daha da uzağa.
Ou de ce qu'il en reste!
Çünkü kömürü eğer ateşten çok uzağa koyarsan, kömürü söndürürsün.
Si tu mets le charbon loin du feu, le charbon se consume.
Yumurtalarını kalabalık yerleşim alanlarından olabildiğince uzağa bırakacak.
Mon opinion d'expert, c'est sans aucun doute qu'elle va pondre ses œufs dans la zone la moins peuplée qu'elle trouvera.
Bu dereden uzağa taşınmaya gücü yetmeyen ailelerden.
Des familles trop pauvres pour quitter cet endroit.
Babamı uzağa götürdüler.
Mon père a été emmené.
Belki işte bu yüzden uzağa gitti.
- Elle est partie peut-être à cause de ça.
Dışarıdaysa, uzağa gitmiş olamaz.
Si elle est sortie, elle n'a pas pu aller loin.
Ve senden uzağa götürürsem, kendimi affedemem.
Et je ne me pardonnerais pas de t'ôter ça.
En uzağa gitmek istedim.
Je voulais aller plus loin.
Dune ile başladım, ama daha uzağa gittim, değil mi?
J'ai commencé avec Dune, mais je suis allé plus loin.
Daha uzağa. Devam ettim ve yaptım, işimi yaptım.
J'ai continué et j'ai fait mon travail.
Yaralarını da göz önüne alarak, çok uzağa gitmediğine inanıyoruz.
Vu ses blessures, il ne doit pas être loin.
Muhtemelen şu ana kadar çok uzağa gitmiştir, ama onu bulana kadar... Yanımda bir yetişkin olmadan kapıyı açmazdım ben.
Il doit être loin, mais... tant qu'ils ne l'ont pas trouvé, n'ouvre pas la porte sans un adulte.
Ama çok uzağa gidemez.
Mais il n'ira pas loin.
Ben sadece daha önce hiç kimsenin gitmediği kadar hızlı ve uzağa gitmek istiyorum
Je veux juste aller plus vite et plus loin que n'importe qui auparavant.
Topu o kadar uzağa atıyorlar ki şu binaya kadar gider.
Un tour. Maman. Allez.
Ne kadar uzağa gittiğimiz önemli değil.
On ira aussi loin qu'il le faudra.
Armut da dibinden çok uzağa düşmüş gibi durmuyor.
Et comme les chiens font rarement des chats!
- İşte o anda Lucille'in aklına Yeşim Ejder Üçlüsü'nden uzağa nakledilmesini sağlayacak bir plan geldi.
C'est alors que Lucille imagina un plan pour se faire transférer loin de la Triade du Dragon de Jade.
- Güvenli bir yere canını yakacak kişilerden uzağa.
Dans un endroit sûr loin des gens qui veulent te blesser.
Dedim ya sana. Uzağa.
Je te l'ai dit.
Ve oradan uzağa yollanacak da benim çünkü anlaşılan dikkatin dağılmasına sebep oluyorum.
Je suis celle qu'on y a envoyée parce qu'il semblerait que je sois une distraction.
Sence ne kadar uzağa gitti?
Il est allé jusqu'où?
- Ne kadar uzağa gidiyorsunuz?
Jusqu'où allez-vous?
- Uzağa götür.
- Mon style - Emmène-le
Beni başkentten çok uzağa götürecek bir görevle ilgili karar çıkmasını bekliyorum.
J'attends un ordre de mission qui m'emmènera loin de la capitale.
Beni başkentten çok uzağa götürecek bir görevle ilgili karar çıkmasını bekliyorum.
J'attends un ordre de mission qui m'éloignera de la capitale.
Daha uzağa git!
Va plus loin!
Senden de, bu başarıdan da uzağa.
Loin, de vous et de ce succès.
- Uzağa demek istiyorum.
Je veux dire loin.
Çok uzağa gitmeyin çocuklar!
N'allez pas trop loin!
Zaman makineleri nasıldır bilirsin,... istediğin kadar uzağa kaçabilirsin ama yine de çay vaktine kadar dönersin. Ne dersin?
L'avantage du voyage dans le temps, c'est de partir où tu veux et d'être à l'heure pour le thé, qu'en dis-tu?
Daha uzağa git.
- D'accord...
Getirdiğin üzüntüyü görmesin diye Clarice'i uzağa gönderdim.
J'ai éloigné Clarice pour lui épargner la tragédie que tu as amené ici.
Mathilda benden uzağa düştü.
Mathilda a glissé loin de moi.
Ikki çok uzağa gitmiş olamaz.
Ikki n'a pas pu aller bien loin.
Tavuk bulmak için çok uzağa gitmek gerek.
Pour le poulet, il faut marcher très longtemps.
Uzağa.
Longue distance.
- İnsanlardan uzağa götür, güvende olsunlar.
Emmène le loin des humains, sauve-les.
Emin ol fazla uzağa gidemez.
Je te jure qu'elle ira pas bien loin. Allez, debout.