Uğraştım tradutor Francês
3,067 parallel translation
Rosebud'dan önce bununla uğraştım.
J'étais sur le coup avant que Rosebud se soit présenté.
Her sene takıyorum ve her sene "ne diye uğraştım" diyorum.
Je les mets chaque année, et à chaque fois je me demande pourquoi je me suis embêté à le faire.
Bunun için çok uğraştım ve güzel kokuyor, değil mi?
Tu sais, je me suis donné du mal. Et ça sent bon, non?
Tüm gece onu sakinleştirmek için uğraştım.
J'ai essayé de la calmer toute la nuit.
- Kazadan sonra kontrolleri öğrenmek için uğraştım ama olmadı.
Il n'a pas de contrôle manuel? J'ai déjà assez de mal avec ceux-ci depuis l'accident.
Tanrım, ben bu kadar uzun süre çok uğraştım ikimiz için, bilirsiniz, düşünmek.
Bon dieu, j'ai essayé si fort pendant tellement de temps de penser, vous savez, pour nous deux.
Ben bunca şeyle uğraştım.
Je me suis donné du mal.
FBI, Ulusal Güvenlik ve diğerleriyle görüşme ayarlayabilmek için iki gün boyunca uğraştım.
Ça va me prendre deux jours rien que pour organiser une réunion avec le FBI, la sécurité intérieure, et tous les autres participants.
Ama bu zırh için çok uğraştım ben.
Mais j'aime cette armure.
karım öldüğündede onu hayatta burada tutmak için çok uğraştım.
Quand ma femme est mode, j'ai tout fait pour la garder avec moi, la garder vivante.
Son polis baskınını ayarlamak için bir yıl uğraştım.
J'ai mis un an à préparer ce dernier mouvement.
Burayı senin sevdiğin gibi hazırlamak için çok uğraştım Eve.
J'ai travaillé dur à transformer ce lieu pour que tu l'aimes, Eve.
Parçalanmış fotoğrafı düzeltmek için çok uğraştım daha sonra da fotoğrafın üzerinde bir dosyanın izlerinin olduğunu fark ettim.
J'ai eu quelques problèmes au début avec la photo déchiquetée que nous avons trouvée... et puis j'ai découvert qu'il y avait des morceaux d'un document dactylographié collé à l'encre de la photo.
Tatlım, sadakatsiz erkeklerle gereğinden fazla uğraştım ben geri çekilip senin de aynı acıları yaşamanı izleyecek değilim.
Chérie, j'ai eu affaire à plus d'hommes décevants que j'aurais dû et je ne vais pas rester là à te regarder traverser la même souffrance.
Hayatım boyunca bükücülükle uğraştım ama hiç öyle hareketler görmemiştim.
J'ai été plongée dans la maîtrise toute ma vie, mais j'ai jamais appris à bouger comme ça.
Alınma ama, ben senden çok daha dişli düşmanlarla uğraştım.
Ne le prenez pas mal mais j'ai eu affaire à des adversaires bien plus difficiles que vous.
Ama ikinizi birleştirmek için çok uğraştım.
Bien, j'ai beaucoup à faire avec vous 2
Bütün gün saçmalıklarla uğraştım.
J'ai eu affaire à du dingue... toute la journée.
Ve sonra da Ivy ile uğraştım.
Et j'en ai parlé avec Ivy.
Yeterince kötü erkeklerle uğraştım.
Je me suis faite avoir par tant de voyous.
Farklı bir sonuç çıksın diye uğraştım ama...
J'aurait voulu un autre résultat, mais...
Çok uğraştım, ama Koca terminatör Riley gürleyerek geri geldi.
J'essaye tant, mais Ri-gantor continue à rugir.
# Elimden gelenin en iyisini yapmak için çok uğraştım #
♪ J'ai vraiment fait de mon mieux ♪
Tüm hayatım boyunca onlarla uğraştım ben.
J'ai été en contact avec des enfants toute ma carrière.
Seninki iyiymiş, üç gün boyunca yetişkin bir adamın çarşaflarına idrar dökmekle uğraştım.
Si ça peut te réconforter, j'ai passé 3 jours à verser de l'urine dans les draps d'un homme.
şu an seni bütün bunlarla uğraştırarak gerçek halini, gördüğümüzü düşünüyorum, tatlım.
Je pense maintenant que je vais t'apprendre a faire face à tout ces trucs, nous voyons le vrai toi, chéri.
Nelerle uğraştığımı sen de gördün.
Je pouvais pas faire mieux.
En sondaki "evet" için ne kadar uğraştığımı fark ettin değil mi?
T'as vu que j'ai placé "je le veux" à la fin?
Boşuna uğraştığımı gösterdiğin için sağ ol.
Merci de me décourager.
Yanına gidip bunun Ben ve benim uğraştığımız şey olduğunu söyledim.
Je suis allé le voir, J'ai dit "Ecoute, c'est ce que Ben et moi faisions."
10 yıldır uğraştığımız bir barış görüşmesini iptal etmek üzereyim.
Je m'apprête à ruiner un traité qui a demandé dix ans de travail.
Hayır, hayır. Jimmy şu anda neyle uğraştığımızı biliyor.
Non, non, non, Jimmy sait ce qui nous retient en ce moment.
Evet, özellikle şu iğrenç... ceset işiyle uğraştığı için.
Il ne va pas m'aider à organiser ce mariage. Surtout qu'il est empêtré dans cette histoire de corps.
Pardon, acaba içeri gidip... neyle uğraştıklarına bakar mısınız?
Excusez-moi, voudriez vous y aller et savoir ce qui les retient?
O şarkı üzerinde ne kadar uğraştığımı biliyor musunuz?
Savez-vous au moins combien de temps j'ai passé sur cette chanson?
Sosyal medya sunucularına sızdım, resim arşivlerini taradım ve yasal yollardan polisi bir süre uğraştıracak bir şeyler buldum.
Je me suis introduit dans les bases d'images de réseaux sociaux, et trouvé quelques images que la police mettra du temps à obtenir légalement.
( Önceki Bölümlerde ) - Uğraştığımız şey çok tehlikeli.
Nous luttons contre quelque chose de dangereux.
Burada neyle uğraştığımızın farkında bile değilsin.
Tu ne comprends pas ce contre quoi nous luttons. J'ai quelque chose à te montrer.
Belki şanslıyızdır, belki de uğraştığımız şey bir otçuldur.
On a peut être eu de la chance, peut être que c'est un herbivore?
Burada neyle uğraştığımı görüyor musun?
Vous voyez ce que je dois traiter?
Niye hala uğraştığımı anlamıyorum bile.
Je ne sais même pas pourquoi je me tracasse encore.
Kazanmak için çok uğraştığım an geldi.
C'est ce pourquoi j'ai autant travailler.
Eskiden uğraştığım birine benziyor.
- Ça me rappelle quelqu'un.
Ve David artık daha çok paraya ihtiyacımız olduğunu düşündü. Özellikle de okula geri dönmek için uğraştığı bir zamanda.
Et David pensait que nous aurions besoin de plus d'argent surtout s'il allait essayer et qu'il retournait à l'école.
Uğraştığımız şeye bak.
C'est de cela dont nous parlons.
Sizi uğraştırdığım için kusura bakmayın.
Désolée de vous avoir dérangée.
Ne ile uğraştığım hakkında hiçbir fikrin yok. Bu yüzden bana bir iyilik yap ve uzak dur.
Vu que tu sais pas ce que j'endure, fais-moi plaisir, fous-moi la paix.
Yaratmak için uğraştığımız onca şey. Hepsi yok olacak.
Tout ce que nous avons crée aura disparu..
Ona velayet için uğraştığımı söyledim.
Ouais, je-euh, lui ai dit que je me battrais contre la modification de la garde.
Sizi işinizden çağırdığım için üzgünüm ama onu sadece 24 saatliğine tutabiliyoruz ayrıca adınızı bulmak için epey uğraştık.
Je suis désolé de vous déranger dans votre travail, mais nous ne pouvons la garder que 24 heures, et il nous a fallu un moment pour trouver votre nom.
Ben yapamadım ama sen yapabilirsen, uğraştığına değecektir.
Mais si tu peux, elle en vaut la peine.