Uğraşıyorsun tradutor Francês
1,102 parallel translation
Eninde sonunda kendin uğraşıyorsun zaten.
En fin de compte, on le fait toute seule de toutes façons.
Ondan sonra, tam kırk yıldır gizli kapaklı sakat işlerle uğraşıyorsun.
Pour le reste ça fait 40 ans que tu magouilles dans les jeux, les clandés et le crime.
Onun deli olduğunu biliyorsun, ne demeye uğraşıyorsun ki?
Tu sais bien qu'il est malade. Ne le provoque pas en plus!
Yanlış adamla uğraşıyorsun oğlum.
On ne déconne pas avec moi.
Niye ailemle uğraşıyorsun? Desteklemekten sık...
- Pourquoi tu dénigres ma famille?
- Sen bilimle uğraşıyorsun, değil mi?
- Tu es une scientifique, non?
- Külüstürle çok uğraşıyorsun ha?
- On a fait un petit câlin à son homme?
Sanırım metalle uğraşıyorsun.
Vous aimez travailler le métal.
Bu pinponcuyla neden uğraşıyorsun bilmiyorum.
Pourquoi tu t'embarrasses de ce mec?
- Neden uğraşıyorsun ki?
- Pourquoi voudriez-vous comprendre?
İncik boncukla mı uğraşıyorsun?
T'es malade ou quoi?
Neden uğraşıyorsun ki? Roy Orbison öldüğünden beri her şey berbat oldu.
De toute façon, depuis la mort de Roy Orbison tout est à chier.
- Tatlım, çok fazla uğraşıyorsun.
Tu te donnes trop de mal. - Non.
Hayır, sen bütün gün delilerle uğraşıyorsun. Bırak ben yapayım.
Laissez-moi le faire, vous avez supporté des psychopathes toute la journée.
Sorduğum için bağışla ama neden hala onunla uğraşıyorsun?
Excuse-moi, Hutch, j'ai l'air d'insister sur des évidences mais pourquoi t'as le cul à la place de la tête?
Sen de aslında sanatla uğraşıyorsun.
Vous faites un métier artistique.
Kafanın alamayacağı kadar büyük bir belayla uğraşıyorsun.
tu t'attaques à un truc qui te dépasse.
Sen bu karmaşayla 24 saat uğraşıyorsun.
Vous, vous travaillez 24 heures par jour.
Neyle uğraşıyorsun bu arada?
C'est quoi ce truc que vous bricolez là?
Neden gelip benimle uğraşıyorsun?
Pourquoi tu m'embêtes?
Maaş berbat. Günde 16 saat, ayak takımıyla uğraşıyorsun.
On gagne une misère... on est avec la lie de l'humanité 16 heures par jour.
Ned, vahşî bir adamla uğraşıyorsun.
C'est un homme violent.
Boşuna uğraşıyorsun.
Ne t'énerve pas.
Ne kadar zamandır bununla uğraşıyorsun?
Quand avez-vous commencé?
Bak, saatlerdir uğraşıyorsun.
Ça fait quatre heures que vous cherchez.
- Boşuna uğraşıyorsun.
On perd du temps
Hapishane patlamak üzere, sense bu ikisiyle uğraşıyorsun! Yapılacak daha mühim şeyler var!
La prison est en fumée, et tu traines avec ces deux-là... alors qu'il y a plus important à faire.
- Saatlerdir uğraşıyorsun.
- Ca fait des heures que ça dure.
Gülmeyin. Neden benimle uğraşıyorsun?
Pourquoi tu me fais marcher, Strike?
Boyunu çok aşan şeylerle uğraşıyorsun.
- Vous êtes complètement dépassée.
Bu çatlak kızla niye uğraşıyorsun.
Je ne sais pas pourquoi vous déconner avec cette petite fille fast-cul de toute façon.
Joey aptalca uğraşıyorsun
Joey est toujours dans la course.
Bunun için uğraşıyorsun, değil mi?
T'y vas à fond
Neden o kadar uğraşıyorsun?
Pourquoi tu fais ça?
Perhizin değişti, uykun bölünüyor her gün büyük krizlerle uğraşıyorsun.
Vous mangez mal, vous dormez mal... il y a toujours une crise.
Sen Rachel Ülkesi'ne çekilmiş, Rachel işleriyle uğraşıyorsun insanların maymunlarına veya hislerine karşı tamamen unutkansın.
Tu es au "Pays de Rachel". Tu fais tes trucs... sans te soucier des singes ni des sentiments des autres.
Daktilonda clik clik yazmaya uğraşıyorsun.
Je vous ai observé, avec votre petite machine à écrire qui fait clic clac!
Neden... Neden beni yaşatmak için bu kadar uğraşıyorsun?
Pourquoi vous acharnez-vous a me maintenir en vie?
Hala o ab idik otelle mi uğraşıyorsun?
Tu délires encore sur ton hôtel à la gomme?
Boşuna uğraşıyorsun.
Il ne va rien se passer.
- Bu hoşuna giderdi, değil mi tatlım? - Gider miydi? Bunun için on sekiz yıldır uğraşıyorsun, değil mi Monica?
Ça te ferait plaisir, ma chérie?
Londo, beni kasıtlı olarak delirtmeye mi uğraşıyorsun?
Londo, vous essayez de me rendre fou ou quoi?
Hala hırdavatçılıkla uğraşıyorsun!
Toi et ton truc qui rend sourd!
Bu şehirde uğraşıyor ve suçla çarpışıyorsun ve tüm duyduğun, Sherlock Holmes hakkında.
Je lutte contre le crime, et il n'y en a que pour Holmes!
- Çok uğraşıyorsun.
Tu te donnes trop de mal.
Nelerle uğraşıyorsun böyle?
Mais c'est qui, ces gens avec qui tu travailles?
Arkadaşımla mı uğraşıyorsun?
Tu provoques mon pote?
- Evet, yalan söylemiyorsun. Saçma sapan işlerle uğraşıyorsun, beynini kullanmıyorsun!
Tu te casses le poing contre un mur.
Niye uğraşıyorsun? Kamerayı gökyüzüne odakla. Sonra yere odakla.
Autant pointer la caméra vers le ciel, puis vers le sol, prendre une balle et la jeter par terre.
Bunun için fazla uğraşıyorsun Worf.
Vous prenez ça trop à coeur.
Sen bu bodrumda çalışıyorsun,... ve başka ajanların çöpe atacakları iletiler ve dosyalarla uğraşıp duruyorsun.
Tu travailles au sous-sol, à éplucher des dossiers et des communications que les autres agents jetteraient.