Vital tradutor Francês
832 parallel translation
Hayati olduğunu söyleyin, çünkü Dr. Ranger'ı bulamıyorum. Teşekkürler.
Dites lui que c'est vital et que le Dr Ranger est injoignable Merci
Bay Dawker benden daha fazlasını biliyor. Öyle mi?
Le Centry n'est pas vital pour lui s'il lui échappe.
Hayati bir konu mevzubahis olabilir.
Ça pourrait être quelque chose de vital.
Hayati bir konu mevzubahis.
C'est quelque chose de vital.
Ustadan sonra mütemadiyen yutar hücre grubu iş başındadır.
D'après von steinmetz, il existe un groupe de phagocytes vital.
Bu çok önemli.
C'est vital.
Kovulmasini engellemek için, yurdumuz için çok önemli olan... ve bugün oylanmasi gereken artirim tasarisini geciktiriyor.
Pour éviter son expulsion, il retarde l'adoption du déficit! Ce qui est vital au pays, et devrait être adopté aujourd'hui!
Matmazel Maillard, bu soruşturmada tanıklığınız hayati önem taşıyor.
MIle Maillard, votre témoignage est vital pour cette enquête.
Vazgeçilmez değilim.
Je ne suis pas vital.
Organize edilmiş bir gerilla hareketi bu durumda önemlidir...
Il est vital que la guérilla soit organisée, au cas où...
Dietrich işin önemli bir parçasï.
Dietrich en est un élément vital.
Yakın zamanda ona, hayatında çok önemli bir şeyin eksik olduğunu söyledim.
Je lui disais récemment que quelque chose de vital manquait à sa vie.
Dünyadaki bu yiyecek kıtlığında, çiftçilik en önemli iştir.
Et vu la pénurie mondiale de nourriture, l'agriculture est devenue un enjeu vital.
Bu çok önemli. Biliyorsan söyle.
C'est vital pour moi.
Uranyum kaynağının yeri çok önemli ve biz bu işe çok... az insan ayırabiliyoruz.
Il est vital de trouver l'entrepôt d'uranium et on utilisera les grands moyens.
Seni ilgilendirmediği ortada, ama beni ve işimi çok etkiledi.
Ça n'a aucune conséquence pour toi. Mais c'est d'un intérêt vital pour moi.
Bunun için seni takdir etmem mi gerek? Tüm kızlar bu günlerde bunları yapıyor. - Daha fazlasını hem de...
Non, mais on en obtient le minimum vital.
" Yıldırımdan istifade edebileceğimden ve ondaki yaşam gücünü ortaya çıkarabileceğimden eminim.
" Je suis sûr de pouvoir exploiter le pouvoir vital de la foudre.
Ben de ölüm kalım meselesi sandım.
Et moi qui croyais que c'était vital.
İnceleme yapılması hayati önem taşımaktadır.
Il est vital de faire cet examen.
Bay Birnley'le görüşecektim. Diğerlerinde sağduyu kalmamış. - Bu çok önemli.
Il est vital que je voie M. Birnley.
Mars makinelerinin, bir araya gelmelerini engellemek çok önemli. Bir araya gelince, olağanüstü bir askeri taktik kullanıyorlar.
Il est vital d'empêcher ces machines d'établir le contact entre elles, car alors, elles adoptent une tactique extraordinaire.
Tek zayıf noktası, gözlerinin arasıdır.
Leur organe vital est juste derrière les yeux.
Bu, soluduğun havadan bile daha önemli.
C'est plus vital que l'air.
Bu iş burada kalmanı sağlar. Bu da silah taşımak kadar önemli.
Élever des bêtes est aussi vital que de combattre.
Oyunculuk yapmayalı uzun zaman olmuştu. Ve daha önce hiç böyle önemli bir role çıkmamıştım.
J'avais arrêté de réciter, et ce rôle était vital.
Komiser Vital, lütfen.
L'inspecteur Vital, s'il vous plaît.
- Fıkraya ihtiyacım var, gerçekten.
C'est vital pour le spectacle.
Günümüz yazarının kafasını kurcalayan şeylerden biri de şu : Yazmak vazgeçilmez ama modası geçmiş bir tutku mudur?
Que de fois un écrivain se demande si écrire n'est pas un instinct vital... mais suranné.
Bu operasyonun yeri de zamanı kadar yaşamsal öneme sahiptir. Bu yer Guam'ın 205 mil kuzey - kuzeybatısında Marianas Adaları'ndadır.
Le lieu du lancement est lui aussi vital, ll faut tirer à 205 milles N-N-O de Guam dans les îles Mariannes,
sana güveniyorum.
C'est vital pour mon clan.
Neden yapıldıkları sorun değil, bir şey onların yaşam döngülerini aksatıyor olmalı.
Peu importe de quoi ils sont faits, on doit interrompre leur cycle vital.
Her şey hayati, her şey önemli, her şey anlamlı... -... ve daha bilmem neyse.
Tout doit être important... capital... vital... et tout et tout.
Üst düzey hükümet ve ordu mensuplarını dahil etmek yaşamsal önem taşır, gelenekleri ve önemli liderlik prensipleri vermek gerekir.
Il est vital que le gouvernement et l'armée soient inclus, pour transmettre les principes d'autorité et de tradition.
Bir sığır sürüsü savaş topları kadar hayatidir.
Aussi, un troupeau de vaches peut s'avérer... aussi vital qu'une batterie de canons.
Meksika'nın en iyi kırmızı biberleri. Ama birkaç gün gecikse ölmez.
Et qu'ils sont beaux et bien rouges, mais que ce n'est pas vital.
Bırak da gireyim, hayati bir mesele bu.
Laissez-moi entrer. C'est vital.
Tek can simidi olarak görüyor.
C'est vital pour lui.
Tarihi değiştirecek her ne yaptıysa, daha önce varıp onu durdurmamız çok önemli.
Il est vital de l'arrêter avant qu'il ne fasse ce qui a affecté l'histoire.
- Orası küçük bir kasaba ama benim için hayati öneme sahip.
Le Vexin est un petit comté, mais il m'est vital.
Eskiden ne kadar hayatiyse şimdi de öyle.
Il est aussi vital que jamais.
Tek bildiğim, bu ülkenin güvenliğinde çok önemli bir rolü olan bazı çok gizli aygıtları görmene sebep olduğum.
Mais vous venez de voir du matériel top secret, qui est vital à la sécurité de cette nation.
- Bu çok önemli, Doktor.
- En effet, docteur, c'est vital.
Hayır, hayır, hayır, cidden Dowding moral faktörü çok önemli.
Non... mais voyons, Dowding, Le moral est un facteur vital.
Eğer altın bizim için bu kadar önemli olmasaydı, başka şeyler yapmaya çalışırdım.
Si l'or n'avait pas été vital pour nous, j'aurais agi autrement.
- Sana Bay G mi diyorlar? Evet. Bizim işte esprili olmak zorundasın.
Dans mon boulot, le sens de l'humour c'est vital.
Çok önemlidir.
C'est vital.
Philippine çıkarması çok dikkat isteyen bir görevdi.
C'est vital pour lui.
Kapasite.
Question d'espace vital.
- Burası biraz kalabalık, değil mi?
Ça manque d'espace vital...
Bu çok tehlikeli!
Ne lui parlez pas, c'est vital!