Vitesse tradutor Francês
7,835 parallel translation
Saatte maksimum 430 mil hıza ulaşabiliyor.
Poussée de 4 500 kilos et vitesse maximale de 700 km / h.
Gördüğünüz gibi asıl endişemiz gelişiminizdeki hızın kritik bir hacme ulaşmasından nasıl kaçacağınız.
Vous voyez... Notre souci, c'est : comment atteindre la vitesse d'évasion sur votre taux de croissance? La masse critique...
Evet, sürati yanlış hesaplamış.
Oui, il a fait un mauvais calcul de la vitesse.
Hız kaybedip duvara toslayacak.
Il va perdre de la vitesse et frapper le coté du mur.
Sıkıştırmamız öyle güçlü ki raw hızını hesaba katarsak onca dosyayı şu ana kadar imkansız olarak görülen bir oranda sildik.
Montre que notre compression est si incroyablement puissante que nous avons pu supprimer ces fichiers à un débit impensable... si on parle de vitesse pure.
Millet, siktir olup gitmek için oylama istiyorum.
Moi, je dis : on se barre en vitesse.
Ne kadar hızlı koşabiliyorlar? Saatte 40 kilometre.
Quelle vitesse ils peuvent atteindre?
Ben, Chicago Defender'dan A.R. Knight ve Bessie Smith'in Tennessee'de başı çektiğini söylemek için buradayım.
Ici A.R. Knight du Chicago Defender. La locomotive Bessie Smith déboule à pleine vitesse du Tennessee!
Bonneville'de kara hız rekorunu kırdılar.
Ils ont battu le record de vitesse à Bonneville.
Dediğini anladım. Ama şoförüm diğer aracı kurtarmaya çalışıyordu O yüzden sola döndü. Arkadan geliyordun, hızlıydın.
Je comprends, mais mon chauffeur essayait juste d'éviter l'autre voiture... qui tournait à gauche... vous êtes arrivé par derrière à pleine vitesse et ça a cogné.
Toplantıya geç kalıyordum, o yüzden hızlanmasını istedim. Normal bir hızlanma. O çarptı.
J'étais en retard pour une réunion, je lui ai donc demandé d'accélérer... à une vitesse normale et... "Bang".
Yani, pratik olarak vitesi söktün zaten.
Elle est à toi. Tu as presque ruiné la boîte de vitesse de toute façon.
- Hız saniyede 32,000 feet hedeften 1800 mil aşağıda.
Vitesse : 32 000 pieds / seconde. Zone cible : 1 800 miles.
... veya hız çok azalırsa hepimiz sefiller gibi bir ölüm bekler.
Ça pourrait réduire notre vitesse jusqu'à notre mort.
Rekor kırmışlar. Görgü tanığımız var mı?
Nouveau record de vitesse.
Oraya uçakla mı trenle mi yoksa arabayla mı daha çabuk varılacağını konuşalım.
Je pensais qu'on pouvait parler de la vitesse à laquelle on pouvait aller, en prenant l'avion, le train, ou la voiture.
Dünyanın en küçük kahramanı gibi getirin onu buraya!
Ramenez-la à la vitesse du plus petit héros du monde.
Önümüzdeki yıl inşaat başlayacak Kaliforniya merkezine 68 milyar dolarlık yüksek hızlı tren.
L'année prochaine marquera le début d'un chantier à 68 milliards pour la construction d'une ligne à grande vitesse.
- Hadi başlayalım. - Tamam. - Hızlı olmak ve yere sermek yok.
A vitesse réduite, restez debout.
Patentli, yüksek hızda yazma topuyla birlikte otomatik düzeltmeli IBM Selectric II elektrikli daktilo.
Une machine à écrire électrique auto-correctrice IBM Selectric Two avec une balle à taper haute vitesse brevetée.
Hareket et, ikili olarak, çabuk.
Bougez, en deuxième vitesse!
Parmaklarınla zıpla ve yeterince hızın olacağına inan.
Saute du bout des pieds, et la vitesse fera le reste.
Sheldon, 5 yıl sonra senden tek çıkarabildiğim kanepede dalgın bir yiyişmeyken süper hızlı bir adama olan düşkünlüğündeki ironiyi anlayabiliyor musun?
Sheldon, est-ce que tu comprends l'ironie de ta fixation sur un homme avec une incroyable vitesse, alors qu'après cinq années, tout ce que je peux avoir de toi est une session de pelotage où tu es distrait sur le canapé.
Işık işe yaramamış olsa da hiçbir şey ışık hızını geçemez.
La lumière n'a pas de vitesse. C'est un truc anti-science.
Anlaşılana göre feribot sahil şeridinde son hızla giderken, şehrin elektrik santraline çarptı.
- Apparemment un ferry a percuté à pleine vitesse le rivage proche de la centrale électrique.
Müvekkiliniz, delilleri yok etme üzerinde olduğu için hızlıca yazmam gerekti.
J'ai dû l'écrire en vitesse, car vos clients détruisaient des preuves.
Bir bakıma. Adamın ölümünün tek iyi yanı, Aaron'ın yaptığı...
Je vous dirais : en quelque sorte. c'est qu'Aaron avait battu le record de vitesse de service.
Hayır yapamazsın. Bu hızdayken olmaz.
Non, pas à cette vitesse.
- Acele et!
- En vitesse!
Seni Knick'e götürmek için fazla vaktim yok.
Je vous emmène au Knick en vitesse.
Niedermayer, hızlandırmak için niye Teğmeni almadın gerçekten mi?
Niedermayer, pourquoi ne pas briefer le lieutenant en vitesse sur... Vraiment?
Hızını koru.
Attention à ta vitesse.
Onun seni tuş ettiğinden daha çabuk yapıştırmıştın yere.
Tu l'as mis au tapis en vitesse!
Hızlı düşünmemiz lazım.
On doit trouver une idée en vitesse.
Hız limitine uyuyorum.
Je respecte les limitations de vitesse.
- Lev, hızımız nasıl?
- Lev, comment est notre vitesse?
En azından 7.5 kilometre / saat hız limitinin üzerinde.
Au moins 4,5 miles au dessus de la vitesse autorisée.
... Tyco Mühendislik adına çalışan hafif yük gemisi Scopuli'den gelen imdat sinyalini yanıtlamak için rotasından saptığında Ceres istasyonuna gitmekte olduğunu doğruladı.
... pleine vitesse quand il a changé de cap pour répondre à un appel de détresse du Scopuli, un cargo léger opérant sous contrat avec Tyco Engineering.
Orinoco mümkün olan en yüksek hızla gidiyor ama hâlâ iki günlük yolculukları var.
L'Orénoque est en route à vitesse maximum. Mais il mettra tout de même deux jours.
- Mevcut oranımız...
A la vitesse actuelle..
Seri hâlinde.
Une grande vitesse.
Hiçbir hız, tamam mı?
Pas d'excès de vitesse, d'accord?
Onu bulacaksak kalabalık, güçlü ve hızlı olmalıyız.
Si on va le trouver, on a besoin de gens, de force, et de vitesse.
Manyak gibi kara nesnelerle uğraşmak zorunda kalıyorlar.
Elles épuisent des objets noirs à une vitesse folle.
Artık büyük işler yapmanın zamanı geldi.
Il est temps de passer à la vitesse supérieure.
Diğer insanlara göre sıradan bir adli tıp yardımcısıyım, fakat gücümü, gizlice, suçluları yakalamak ve benim gibileri bulmak için kullanıyorum.
Pour tout le monde, je suis un analyste scientifique ordinaire, mais secrètement, j'utilise ma vitesse pour combattre le crime et en trouver d'autres comme moi.
Unutma, bu yaptığımız yalnızca Barry'nin hızını geliştirmek için bir egzersiz.
Souvenez-vous, c'est censé être un exercice pour améliorer la vitesse de Barry.
Süper hızdayken, Stimuli'a karşı olan reaksiyonun kendisini geliştirmeye devam ediyor.
Votre réaction aux stimuli à la super vitesse continue de s'améliorer.
Şimdi, geçen ay, hızını yükselteceğine ve reflekslerini geliştireceğine söz verdin. İşe yarıyor da.
Le mois dernier, tu t'es engagé à augmenter ta vitesse, à améliorer tes réflexes, et ça marche.
Onunla karşılaşmay ahazır olmalıyım. Ki bu da hızımı artırmak demek oluyor.
Je dois être prêt à lui faire face, ce qui veux dire que je dois amplifier ma vitesse.
Bug, hızımız nedir?
La vitesse, Bug?