Volley tradutor Francês
309 parallel translation
Biz voleybol oynarken, paltolarımızı bürünmüş prensese benziyordu.
Quand nous jouons au volley-ball, elle est enveloppée dans nos manteaux, nous regardant comme une princesse.
Oyuna gelecek misin?
- Est-ce que tu viens avec moi ce soir au volley?
- Terlemedin mi, hava sıcak.
Vous n'avez pas eu trop chaud en jouant au volley-ball?
- Voleybolu çok seviyorsun galiba. - Pek sayılmaz.
- Vous aimez ça, le volley-ball?
Masa tenisini seviyorum.
Et le volley-ball.
Seni seviyorum. Rahibelerle voleybol oynadığını gördüğüm günden beri...
Je vous ai aimée... dès le couvent, quand vous jouiez au volley avec les sœurs.
Bakalım, Pazar voleybol...
Dimanche, c'est volley-ball...
Voleybol topunu nasıl şişireceğini çözene kadar yaz biter!
II faudra attendre août pour qu'il gonfle le ballon de volley!
Dinle... İyi voleybol oynuyorsun.
Vous jouez bien au volley.
Voleybolculardan biri misiniz?
Vous êtes un de ces joueurs de volley?
Nasıl oluyor da Angela bütün gün erkeklerle konuşabiliyor ama biz voleybol oynamak zorunda kalıyoruz.
De quel droit Angela cause avec des mecs tandis que nous, on se tape du volley-ball?
Voleybol üniformaları için önerim vardı.
J'avais suggéré une tenue de volley.
Yarın sahilde olacak. Bir voleybol maçı var.
Il sera à la plage demain, il y a un match de volley-ball.
Yıllardır voleybol oynamadın.
T'as pas joué au volley depuis des années.
Ayrıca sanat derslerimiz, Voleybol, kroket... ve siz sevgili yaşlı aileler içinde sepetleme yarışmalarımız var!
On a la classe de natures mortes. On a le volley et le croquet. Et pour vous les seniors, le sexe!
Spor salonunda voleybol oynuyorduk ve bayıldım. O kadar.
On jouait au volley-ball et je me suis évanouie, c'est tout.
- Hepsi yanlış. Kızlar valeybolu mu?
- Volley-ball pour filles?
VOLEYBOL TATİL
VACANCES DE VOLLEY-BALL
Bilirsiniz işte voleybol oynayanlar, jet-skii kullananlar, bikinili kızlar bense burada dikiliyorum, "Belki de ben biraz fazla buz koyuyorum"
Des types jouent au volley, entourés de filles en bikini, et je me dis : "J'ai peut-être forcé sur la glace."
Club Med'e giderler... ve Bill Mitchell şöyle der : " Saat 07 : 00'de bir saat voleybol oynayacağım...
Ils vont au Club Med, et Bill Mitchell dit : " A 7 h, une heure de volley...
Hiç rüyanda uçtuğunu görür müsün?
Avey-vous déjà revé que vous volley?
Voleybol maçınız falan mı var?
Vous allez jouer au volley ou bien?
Temiz, şık, ne biliyim işte etrafı şirin bir çitle çevrili... bembeyaz çarşaflar, bilardo masası şirin bir voleybol sahası, ne dersin? Güvenlik var, kimse giremez öyle.
Elles sont bien rangées, bien propres, avec une petite palissade, des housses blanches, un billard, un terrain de volley, des gardes...
- Ben, yeni voleybol koçuyum.
- Je suis le nouvel entraîneur de volley.
Voleybol takımını bir gezintiye çıkarıyorum.
Je fais une sortie avec l'équipe de volley.
Onlara şöyle derdim, "Şarkı söylemeye daha az zaman ayırın Cuervo voleybol turnuvasından uzak durmaya daha fazla zaman ayırın eğer o zeki memeli imajınızı korumak istiyorsanız."
Concentrez-vous un peu moins sur le chant, et un peu plus sur le prochain tournoi de volley de Cuervo Beach. Histoire de garder votre image de mammifère intello.
VOLEYBOL DENEMELERİ
SÉLECTION EN VOLLEY-BALL
Bu kadınlar, kızlara voleybolda çim hokeyinde eşitlik tanınmasını istiyorlar.
Elles réclament la parité pour les équipes féminines de volley, de hockey...
Bugün final maçı var, voleybol.
C'est la finale de volley.
Peder Hackett, hepinizi voleybol antremanına götürmeye gönüllü oldu.
Le Père Hackett vous surveillera pendant votre entraînement de volley.
Demek istediğim, ben okuldayken Netball takımının 16 yaş altı yedek kaptanıydım... yani egzersiz ve sporun önemini iyi anlayabilirim demek istiyorum.
Quand j'étais gamine, j'étais capitaine de réserve au volley. Je suis consciente de l'importance de l'exercice et du sport.
Voleybol oynarken birinin dirseği çarptı.
On jouait au volley et j'ai pris un coup de coude dans l'œil.
Bir hayal edin, boktan bir hafta daha lanet olası Volley'deyiz.
Imaginez la scène : la semaine dernière, au Volley. Moi et Tommy, on fait un billard.
Evet, çarşamba sabahı Volley'de bilardo oynuyorduk.
C'était mercredi matin. On faisait un billard au Volley, ça c'est vrai.
- Kısa bir voleybol sorusu soracağım. - Voleybol.
Question rapide de volley-ball.
Voleybol.
- Volley-ball.
Kumsalda voleybol oynamaya başlıyorlar.
Une partie de volley-ball sur la plage?
Marge, demin ESPN kanalında kadın voleybolu izliyordum.
Marge, je viens de regarder un match de volley féminin.
Dikkat edin! Yehu, voleybol.
Oh, du volley-ball.
O... Sevdiğiniz yiyeceklerden bahsedin.
Mon préféré, c'est le volley-ball...
Tatlım, biliyorsun ben voleybol izlemiyorum.
tu sais, le volley-ball, c'est pas mon truc.
Plaj voleybolu!
Du volley!
Oh! Bana bu kadar oyun yeter. Ben kumla oynamaya gidiyorum.
J'en ai marre de jouer au volley, je préfère aller nager!
Ne olursa olsun, okyanusta şansımı denemeyi bu boktan adada kalarak, ömrümün sonuna kadar kahrolası bir voleybol topuyla konuşmaya yeğlerim!
Je préfère tenter ma chance en mer que crever dans ce trou-du-cul du monde et passer le reste de ma vie à parler à un stupide ballon de volley.
O yüzmeyi seviyor ve ben de voleybol oynarlarken yüzüp, eğlenirlerken onları izlemeyi seviyorum.
Mais elle adore nager, et j'adore la regarder faire du volley, nager, s'amuser...
Ama onun yerine, voleybol oynayan o iri esmer adamlara doğru koştum.
Mais j'ai couru vers des blacks géants qui jouaient au volley.
Galiba o gün voleybol maçım vardı ama bir çaresini bulabilirim.
J'étais inscrite à un tournoi de volley-ball, mais je peux m'arranger.
- Voleybol oynadım.
- Et j'ai joué au volley.
Voleybol veya tenis olur sanıyordum.
J'espérais du volley ou du tennis.
Voleybol takımındayım.
Je suis dans l'équipe de volley.
Bisiklet ayakkabıları. Beyzbol ayakkabıları. Tenis ayakkabıları.
Chaussures cycliste, baskets... tennis, joggeurs... chaussures de volley.