Vs tradutor Francês
686 parallel translation
İstenilen bilgileri AGO 117 formuna işlenmiş olarak gönderin. Emri veren, vs., vs., vs., ve imza. 2.
Indiquez pourcentage de... méthodistes, baptistes, et autres, parmi recrues, par formulaire AGO 117... "
Kanıtı şurada masa ayırttım, şampanya vs. de var.
Une table réservée, du champagne et tout le reste.
Birinci sınıf pilot, Savaş madalyası vs.
Pilote de première classe, bataille d'Angleterre, plusieurs fois décoré...
Hala dolunay var, vs, vs...
Encore pleine lune. Etc.
Motor, makine, telsiz vs. konusunda dahidir.
Un génie en matière de moteurs, de mécanismes, de radios, etc.
Yaptığınız bir iş veya çalıştığınız bir okul vs. yok mu?
Pas de commerce à gérer, d'école où enseigner ou...? Moi?
" Her kim, karısının, kızının ya da kız kardeşinin gayrimeşru... cinsel birliktelikte bulunduğunu öğrenmesi üzerine... onurunu ya da aile şerefıni korumak adını, onlardan birinin, vs...
"Quiconque cause la mort d'un parent " après avoir découvert une relation illégitime "pour sauver son honneur ou celui de sa famille, et cætera."
40 yıl mayasıl, soğuk ısırığı, karın ağrısı vs........ hastalıklarını iyi ettikten sonra bana bunu borçlular diye düşümdüm.
Après 40 ans passés à guérir leurs engelures et leurs maux de ventre, je crois qu'ils me doivent bien ça.
- Başka tatlarda ekleyebilirim... kuzu barbekü, peynirli omlet, soğanlı biftek vs...
Oui, mais je peux faire plusieurs parfums. Soupe au poisson, omelette au fromage, canard à l'orange, praliné.
Ne yapıyor, kimlerle görüşüyor vs.
Ce qu'il fait, les gens qu'il rencontre.
Sadece hayatıyla ilgili bazı detaylar, ahlaki değerleri vs.
Je reviendrai pas sur ma décision. C'est non, c'est non!
Saygılarımla vs Tuğgeneral Mainwaring Smith Smith Smith, vs.
Avait-il quelque chose d'étrange? Je dis non.
Merhum, vs. Not, vs. Haydi diğer rütbeler, hodri meydan.
Dinsdale était tout à fait normal de tout point de vue.
Saygılar vs., Tuğgeneral Arthur Gormanstrop, Bn. "
Cordialement, etc... Brigadier Arthur Gormanstrop ( Mlle ) "
Saygılarımla vs Tuğgeneral Mainwaring Smith Smith Smith, vs.
Bien à vous, etc... Brigadier Mainwaring Smith Smith Smith, etc...
Merhum, vs.
Décédé, etc...
Not, vs. Haydi diğer rütbeler, hodri meydan.
P.S. etc... allez, les autres classes, montrez de quoi vous êtes capables.
Ana koridorun çevrelerinde oturma odaları, konferans odası, kafeterya, biyo-güvenlik tarayıcı, vs. var. İç taraflarda ise laboratuvarlar.
Après le couloir, en bordure extérieure, se trouvent les chambres, la salle de conférence, la maintenance en biosécurité etc. Les labos sont à l'intérieur.
Harry herkesten nefret eder : İngilizler, zenciler, beyazlar vs.
Il déteste tout le monde.
"Eğer kuralları çiğnersem, bana sunulmuş olan... "... bütün hakları, ayrıcalıkları ve izinleri... "... vs, vs, kaybedeceğimin altına imza atarım "...
"Je soussigné... perdrai tous droits, privilèges et licences... ci-inclus," et cetera...
"... fax mentis... "... incendium gloria culpam, " vs, vs.
"... fax mentis incendium gloria cultum, " et cetera, et cetera.
"Hawkins, McGee'ye karşı" Bir hukuki sözleşme davasıdır...
Hawkins vs. Mcgee touche au Droit des Contrats...
Hart, "Warner Davis'e karşı" ya baktınmı?
Hart, tu t'es déjà attaqué à Warner Vs Davis?
Ajan yerleştirdiler, belgeleri çaldılar, vs. vs.
Ils ont espionné, volé des documents...
vs. vs.
Etc, etc...
Domates Tesisine karşı Nükleer Tesis.
TOMATES vs FABRIQUES NUCLEAiRES 1.
Kültür, iskan, toplumun düzeni, vs. gibi.
Ce qui nous intéresse, c'est la culture, les initiatives sociales, le bâtiment, l'agriculture.
Biyoloji, kimya, cebir, İngilizce, Fransızca, fizik, tarih vs.
Le reste, c'est la biologie, la chimie, les maths, la physique...
İnsanlar temelde hep aynıdırlar. "Belki farklı bir buzdolabı, tuvalet vs kullanırlar." Ya da başka bir ıvır zıvır.
Les gens seront à peu près les mêmes, peut-être avec un autre réfrigérateur ou d'autres chiottes.
Basitçe söylemek gerekirse, benzersiz yetenekleriniz saha kayıtlarınız, cesaretiniz, vs, vs
C'est sur la base de vos qualités : performances sur le terrain, courage etc.
Çekmeceyi karıştırdın, bana kanıtını gösterdin, vs.
Tu fouilles dans mon tiroir et trouve la preuve, etc., etc.
"Loyola vs Notre Dame?" Tarla hokeyi oyununda mı?
Loyola contre Notre Dame? Du hockey sur gazon?
Sherry sana etrafı gösterecek. Sosyal haklarını, giyim kurallarını vs. Sor.
Sherry vous éclairera sur tout, les primes, la tenue réglementaire...
Tasnifçiler, ceset taşıyıcılar,... kadınların saçını kesen berberler vs. Bu da, aslında, sonradan hazırlanma ve ayaklanmayı örgütleme şansı vermişti bize.
La Direction de la Résistance à Auschwitz était tout entière aux mains... d'antinazis germanophones, allemands de naissance, considérés racialement purs par la hiérarchie nazie.
Eğer sağlık durumları iyiyse, yaşlı yahut çok genç değillerse,... çocuk ya da hamile değillerse vs.,... nakliye aracındaki bu insanların işe koşulabileceklerine dair bir kural mevcuttu,
un alignement de lumières... Mais où étions-nous, pourquoi ces milliers de lumières? Nous n'entendions qu'un hurlement :
Benim büyük büyük vs. babam, bu grubu... 1812'in aralığında kurdu.
Mon arrière, arrière, etc., grand-père l'a créé en 1812, début décembre.
Harvard... vs.
Harvard et tout le reste.
Yiyecek içecek vs. Hey!
La nourriture et le reste.
Sana hafif bir şeyler getirdim, biraz taze meyve vs.
Je t'ai apporté un petit en-cas. Des fruits, et des trucs.
İşte bir kutu, bir kare, içinde elmas olan bir yuvarlak, vs.
Je dirai, une boîte, un carré, un losange dans un cercle.
- Notre Dame, Kuzey Carolina'yı 27-7...
- Notre Dame vs Caroline du Nord : 27 à 7.
Texas AM, Rice'ı 20'ye 10 yendi.
Texas AM vs Rice : 20 à 10.
Tünel, sığınak, haritada olmayan patikalar vs. arayacağız.
On cherche tunnels, bunkers, sentiers, etc.
Raporda bahsi geçen şeyleri, silah vs.yi, yabancı bankadaki hesapları Çavuş Keegan görmemişti bile ama bunları biliyordu efendim.
Ce qu'il y a dans ce rapport, les armes et les comptes à l'étranger, M. Keegan ne les avait pas vus. Mais il était au courant.
Uyuşturucu, aklanmış para, vs.
Drogue, argent blanchi, etc.
Doğu yakasında şehrin size ait sektöründe Gabriel Cash bana 60 milyon dolara patladı bu da silah kaçakçılığı, uyuşturucu vs. demektir.
M. Quan... A l'est... votre territoire... Gabriel Cash... m'a coûté 60 millions de dollars... y compris armes, drogue, et activités annexes.
Kıskanç kocalar, iş ortakları vs. Lçin çok faydalı oluyor.
C'est pratique pour les maris jaloux, les associés, etc.
SAHNE OLMAKSIZIN ( filmde set, aktör vs. yoktur. )
Sans l'aide d'un théâtre
"James Lee Bartlow'a" kitabın ilk sahibi vs vs "Harvard ve Sorbonne'dan mezun olmuş"...
" Diplômé d'Harvard et de la Sorbonne.
Şunu fark ettim bütün kadınlar kendi zevkleri vs. için aynı şeyi yapıyor.
Pour le plaisir ou par politesse.
Örneğin "Proctor, Proctor'a karşı" davası...
Prenez Proctor vs. Proctor, par exemple.