Vücudumun tradutor Francês
477 parallel translation
Bu bölgedeki ününüzü dikkat alınca vücudumun şu anki durumu ilginizi çekebilir diye düşündüm.
Compte tenu de votre réputation de ce côté de l'océan, j'ai pensé que l'état actuel de mon corps pourrait vous intéresser.
Eklemlerim hala yerinde ama vücudumun ağırlığını taşıyamacaklar.
Comme pour mes mains, elles me trahissent.
Güya vücudumun doktoru olacaktınız!
Docteur, vous me rendez malade.
Vücudumun zayıflığını ve ruhumun tamahkârlığını görsünler diye!
Laissez-moi voir la faiblesse de la chair... et la méchanceté de l'esprit!
Vücudumun üzerinde soğuk şeyleri sevmiyorum.
Je n'en aime pas la sensation.
Vücudumun hiçbir yeri görünmemeli. Ne altı, ne üstü, ne içi.
Elle ne doit absolument rien montrer.
Vücudumun bir parçasının açlıkla yanıp bittiğini farkettim. Rafın üstündeki yemeği hatırladım. Ağın yanındaki pastayı...
J'ai réalisé que ma maladie empirait avec la faim et je me suis souvenu du gâteau pris dans la toile d'araignée.
Vücudumun küçüldüğünü hissettim. Eridiğini. Hiçbir şey olmaya başladığını hissettim.
Et je sentis mon corps diminuer, fondre, se réduire à néant.
Vücudumun başka bir parçasıyla mı?
Avec une autre partie de mon corps?
Vücudumun parçaları mı? Hayır, efendim.
Ça ne vient pas d'une autre part de mon corps?
Vücudumun ne kadar güzel olduğunu bilmez, doğru mu Harry?
Il ne savait pas encore comment j'etais faite. N'est-ce pas, Harry?
Biri vücudumun şeklinden mi bahsetti yoksa?
On parle de ma silhouette?
Gel de vücudumun nasıl soğuduğunu hisset.
Venez sentir mon corps devenir froid.
Vücudumun tüm sinirleri alev alevdi.
Chaque nerf de mon corps était en feu.
Siz gülebilirsiniz ama ben inanıyordum vücudumun her lifiyle düşen her yağmur tanesiyle bir çiçek yeşerir.
Oh, vous pouvez rire, mais je croyais de toutes les fibres de mon corps que chaque goutte de pluie qui tombe fait pousser une fleur.
Vücudumun aşağı kısmını hissetmiyorum.
Je ne sens pas Ie bas de mon corps.
Benim koca vücudumun değil!
Pas moi. Vous savez où vous pouvez vous le mettre votre analyseur...
Vücudumun belli bölgelerine dokunmayı öğretti bana.
clarisse m'apprit qu'iI était agréable de toucher certaines parties de nos corps.
Hatırladığım kadarıyla bu dönemlerde vücudumun her tarafına garip bir şey yayıldı.
C'est à cette période que j'ai eu des éruptions sur la peau.
Kanı vücudumun her tarafında hissedebiliyorum.
Je peux sentir mon sang, à travers tout mon corps.
Kendisi için,...'Evreni yüzbinlerce kez genişletmiş olan ben,... şimdi kendi vücudumun boşluğunda sıkıştım kaldım.'demiş.
Il a écrit de lui-même, "Moi, qui a agrandi l'univers de cent mille fois, je suis maintenant rétrécis à l'espace de mon propre corps."
Bu vücudumun bir kısmının zaten öldüğü anlamına mı geliyor?
Est-ce qu'une partie de mon corps serait déjà morte?
Vücudumun her yanında dolaşıyor.
- Non, sur mon front.
Vücudumun bir kısmı hareket eder... kardeşim beni çağırırsa.
Une partie de mon corps se mettra à bouger... si mon frère m'appelle.
Dokunaklı bir ifadeyle söylemek gerekirse, vücudumun gözünden baktığımda, tabii eğer başka bir biçimde ayırdında olabilseydim bunun, vücudum aslında benim irademdir.
Cette représentation que j'appelle mon corps, j'en suis aussi conscient comme volonté.
Bu benim gen kütüphanem olsa vücudumun düşünmeden yapabileceği her şey yazılı olurdu.
Notre bibliothèque génétique... possède tout ce que notre corps doit savoir faire par lui-même.
Size vücudumun çeşitli yerlerini tanıtabilir miyim?
Puis-je vous tenter avec l'une ou l'autre partie de mon corps?
Kendi vücudumun çürümesini engellemekten yoksunum.
Mais l'individu est seulement une prison.
Ben de vücudumun kıvrımlarıyla bir yılana çok benziyorum!
Le serpent, c'est plutôt moi. On m'a toujours dit que j'avais des formes serpentines.
Belki de ona vücudumun kabartma haritasını gönderebilirim.
Je pourrais lui envoyer une carte de mon corps en relief.
- Vücudumun bir yerinde mi?
- Dans quelle partie du corps?
Vücudumun hangi kısmı olduğunu pat diye söyleyemeyeceğim.
Je ne vais pas le dire comme ça.
Kendi vücudumun çürümesini engellemekten yoksunum.
Je suis capable de prévenir la dégradation de mon propre corps.
Vücudumun her noktasını biliyorlar.
Ils connaissent mon corps.
Onu vücudumun heryerinde eriyen bir tereyağına çevireceğim!
Elle fondra comme du beurre tout autour de mon corps.
Ortak çıkarlara inanmak ne zor olurdu. Vücudumun her bir parçası bana yaratmaya çalıştığım bu inanılmaz gücün bir "DELİ" nin ellerine verildiğini söyleseydi!
Qu'il est difficile de croire au bien commun quand chaque fibre de mon être me dit... que les énormes forces que j'ai aidé à créer
Bir defasında, annem işteydi ve o zamanlar 13 yaşımdaydım odama girdi ve vücudumun gelişimine bakmak bahanesiyle, gömleğimi çıkarmamı söyledi.
Une fois, ma mère était au travail, je devais avoir 13 ans, il est entré dans ma chambre et m'a dit d'enlever mon chemisier pour voir si j'étais formée.
Vücudumun benim asla göremeyeceğim yerlerini... görüyorsun.
Tu vois des parties de mon corps que je ne pourrai jamais voir.
Vücudumun tamamı kıllarla kaplanmıştı..
J'avais des poils sur tout le corps.
Evet, ben de vücudumun bir kaç yeri hakkında öyle düşünüyorum.
C'est comme ça que je vois plusieurs parties de mon corps.
Vücudumun içi için bunu söyleyen daha önce hiç olmamıştı.
On ne m'a encore jamais dit ça de mon... intimité.
Vücudumun bir parçası olmaz.
Il ne ferait pas partie de mon corps.
İnmeden sonra, vücudumun yarısı felç oldu.
Après mon attaque je suis resté à moitié paralysé.
Vücudumun yarısı tünelde, yarısı dışarıda.
Enfoncé jusqu'à mi-corps dans un tunnel.
Çünkü vücudumun herhangi bir parçasını istediğim zaman oynatabiliyorum.
Car je savais bouger n'importe quel organe individuellement.
Yalnızca bazen vücudumun, zihnimin isteklerine uymakta problemi oluyor.
Cela dit, mon corps a parfois du mal à obéir à mon esprit.
Vücudumun yarısı bu kavanozların içinde.
La moitié de mon corps est ici, derrière cette vitrine.
Bir faks, vücudumun bazı parçalarını mutfak robotunda püre yapacağını söyleyen.
un fax, dans lequel il menace de broyer certaines parties de mon anatomie dans un mixeur.
Sıvı gıdalar vücudumun her yerindeki plazmik dokularda depolanmıştır.
Des nutriments liquides circulent dans les fibres plasmiques de mon corps.
Sadece vücudumun yanında vücudunun sıcaklığı bu ağız, senin ağzın bu gözler, senin gözlerin.
- Mes compliments, Frédérick, vous avez été remarquable.
Çünkü sana her dokunuşumda vücudumun her yeriyle zevk alıyorsun.
Que tu es exceptionnelle au lit parce que chaque partie de ton corps jouit lorsque je te touche.