Weldon tradutor Francês
72 parallel translation
-... Bay Weldon, gerçekten çok iyisiniz.
Vous êtes vraiment gentil.
Bay Weldon.
- M. Weldon...
Mükemmel, Bay Weldon.
Elle est parfaite.
Weldon!
Weldon!
Ben at binmeye gidiyorum, Weldon.
Je vais faire un tour à cheval, Weldon.
Weldon'a arka bahçeyi temizletmesini söylemiştim.
J'ai demandé à Weldon de faire désherber le fond du jardin.
Benimki de aynından olsun, Weldon. Sulandırılmış viski koyuver.
Je prendrai la même chose, Weldon, avec un peu d'eau plate.
Weldon, karın hile yapıyor.
Weldon, ta femme triche.
Çok çalışıyorsun, Weldon.
Tu travailles trop, Weldon.
İyi geceler, Weldon.
Bonne nuit, Weldon.
- İyi misin, Weldon?
- Ça va, Weldon?
- Weldon, şu Er Williams değil mi?
- Weldon, c'est le soldat Williams?
Hadi ama yapma, Weldon.
Oh, laisse tomber, Weldon.
- Weldon nerede?
- Où est Weldon?
- Evet ya, Weldon nerede?
- Oui, où est-il?
Ee, sizin Weldon'la aranız nasıl?
Comment ça va, entre toi et Weldon?
Weldon çok şanslı. Şansı var ki generalin kucağında büyümüşsün.
Tu sais, c'est vraiment une bonne chose pour Weldon que le général te faisait sauter sur ses genoux, parce que...
Weldon böğürtlenlerin arasına düştüğünü söyledi.
Weldon a dit qu'il est tombé dans un buisson de mûres.
Haklısın, Weldon.
Oui, c'est vrai, Weldon.
Galiba Alison'ın ölümünden Weldon da çok etkilendi.
Je crois que la mort d'Alison l'a bien secoué lui aussi.
Bu kadın, Bayan Weldon gerçek bir savaşçı.
Mlle Weldon est une battante.
Weldon, Idoha'daki Şerif'in ofisini aramanı istiyorum. Neler öğrenebileceğine bir bak.
Tu pourrais appeler le bureau du shérif à Weldon, Idaho, et voir ce qu'il y a.
Evet, Weldon'daki yetkilileri buldum.
Yeah. J'ai eu un entretien avec les autorités de Weldon.
Huw Weldon, Gerçekçilik ödül mü?
La Récompense Huw Weldon du documentaire spécialisé.
- Ben Yargıç Gloria Weldon.
Juge Gloria Weldon.
Bak, daha önce pek çok davana Yargıç Weldon baktı.
Écoutez, vous avez eu beaucoup d'affaires devant le Juge Weldon.
Hatta onun baktığı pek çok davayı kazandın. Parlak sicilini buna borçlusun. Siyasi emellerine ulaşman için ses getirecek bir dava kazanman yeter.
En fait, vous avez gagné beaucoup d'affaires devant le Juge Weldon... et vous avez établi une réputation impressionnante... qui vous met à une condamnation importante d'un avancement politique.
Yargıç Gloria Weldon.
La juge Gloria Weldon.
Weldon'a Merchant'ın Andre Benson'a sigara verdiği kasedi izlettiğimde... Weldon, "Kaset suç mahalli fotoğrafının çekilmesinden üç gün sonra kaydedildiğine göre, bunun ne anlamı var ki?" demişti
Quand j'ai montré à mon boss l'interrogatoire de Benson, il a dit que ça rimait à rien puisque la vidéo était postérieure aux photos.
Michael Weldon ve ben patronlarla, neler olup bittiğine göz yuman,.. ... ustabaşılarına ve bizimle konuşan sanayinin halkla ilişkiler insanlarına kulaklarını tıkayan patronlarla konuştuk.
J'ai discuté avec les patrons, qui supervisent tout, avec les surveillants et les gens des relations publiques.
Naomi Weldon mı?
Naomi Weldon?
Naomi Weldon Dahl... Christian'ın karısı ve eski bir manken.
Naomi Weldon Dahl, l'épouse de Christian, un ancien mannequin.
- Evet. Ben Braymore Üniversitesinden Dana Weldon.
Dana Weldon, université de Braymore.
Braemore'den Dana Weldon ile bir kez daha konuştum.
J'ai parlé avec Dana Weldon de Braemore.
Braemore'den Dana Weldon ile bir kez daha konuştum.
Dana Weldon de Braemore m'a rappelée. Ils veulent que je passe un entretien.
Weldon Pine, Şerif'in tekrar seçilmesini sağladı.
Weldon Pine a aidé à faire réélire le shérif.
Ama eğer öyleyse bile eminim bunu kanıtlamak için yardım alamıyordur. Artık Wildon Pine denilen adam ona yardım etmeyecektir.
Si il l'est... c'est sûr quil n'a aucune aide à attendre de l'enfer, pas de ce Weldon Pine, de toute façon.
Başkan Robert Weldon.
Robert Weldon, le maire.
Benim önceliğim Başkan Weldon'dır.
Le maire est ma priorité.
Bahse girerim Weldon'a vermemiştir.
Sûrement pas pour Weldon.
- Başkan Weldon'ın toplantıları.
- Des images du maire...
Robert Weldon çok iyi biridir.
C'est quelqu'un de bien.
- Haklısın. Weldon'ın sebebini bulmam gerek.
- On doit trouver le mobile de Weldon.
Hayır, Başkan Weldon'la Laura hiç tanıştı mı, bilmiyorum...
Je ne sais pas si le maire et Laura Cambridge se connaissaient.
Bu soruşturma, Başkan Weldon'ı da kapsıyor mu?
Cette enquête a-t-elle un rapport avec le maire?
Savcılık, Başkan Weldon'ın soruşturmanın merkezinde olduğunu doğruladı.
Le bureau du procureur confirme que le maire fait l'objet de l'enquête.
Weldon, kendi derneğinden para çalıyor biri de Laura'ya telefon seanslarından birinde bahsedince o da araştırmaya karar veriyor.
Weldon a volé sa propre oeuvre de bienfaisance. On a dû en parler à Laura lors d'une de ses séances, et elle a voulu enquêter.
- Bu, Weldon'ı bitirecek. - Evet, biliyorum.
- Ça va détruire Weldon, tu sais?
Weldon gidince de, ilk yapacağı şey Castle'ı göndermek olur.
Et dès qu'il sera parti, elle virera Castle.
Adım, Ed Weldon, tabii ki daha önce beni hiç görmediniz.
Je m'appelle Weldon.
... Yargıç Weldon.
Le Juge Weldon.