Yakıyor tradutor Francês
4,382 parallel translation
Boğazı yakıyor.
Ça brûle la gorge.
Bello kendi teğmenlerini yakıyor.
Bello brûle ses propres lieutenants.
Canımı yakıyor Don.
- Il me fait mal, Don.
Joey, canımı en çok bu yakıyor işte.
C'est ce qui fait le plus mal.
Ot boğazımı yakıyor. Seni azgın yapıyor, değil mi?
L'herbe me brûle la gorge ça t'excite, hein?
â ™ ª Bedenim arabada â ™ ª â ™ ª Kalbim benzin alıyor â ™ ª â ™ ª Beni sevdiğini söylüyorsun â ™ ª â ™ ª Sonra bir kibrit yakıyorsun â ™ ª â ™ ª Deliliğinde yanarken â ™ ª
♪ My body s in the car ♪ My heart is getting gas ♪ You tell me that you love me
Çok canımı yakıyor.
Aidez-moi. J'ai si mal.
Ama bu hâla canımı yakıyor.
Bien, tu sais quoi? Ça fait encore mal.
Senin ayık koçun sana yeşil ışık yakıyor.
Ton coach de sobriété te donne le feu vert. Tu es à une soirée remplie de filles sexy, et tu es célibataire, et tu es, et bien, toi. Je veux dire, allez.
- Sadece ilk seferinde canını yakıyor.
Ça vous électrocute seulement la première fois.
Canımı yakıyor.
Ça fait mal.
Deli gibi yakıyor.
Brule comme une p * * *.
Canımı yakıyor.
Mère, ça fait mal.
- Birisi onu yakıyor.
- Quelqu'un la brûle.
Güneş hala yakıyor.
Il y a encore un peu de chaleur au soleil.
Yaoguai'ı göl yakınlarında bulabileceğimiz yazıyor.
Ça dit que nous trouverons le yaoguai près du lac.
Theo'nun buraları yakıp, kül etmeye hazır olduğunu anlıyor musun?
Vous ne comprenez pas? Theo est prêt à tout brûler par ici.
Kartın üstünde, "Yakında görüşürüz." yazıyor.
La carte dit "A bientôt".
Gözlük sana yakışmıyor.
Elles ne marchent pas sur toi.
Canını yakıyor mu?
Tu souffres?
Biri olduğunu söyledi, sana yakın biri olduğunu. Adında R ya da S olan bir akraba sana kendini belli etmeye çalışıyor.
Et elle a dit qu'il u avait quelqu'un quelqu'un proche de vous - un lien avec un R ou S dans son nom... qui essaie d'entrer en relation avec vous.
Kağıttan şapkalar sana yakışıyor bence.
Tu serais pas mal avec ces chapeaux
- Gerçekten de kağıt şapkalar bana yakışıyor.
Oui, c'est vrai.
Ron Galuzzo. Dosyalarında, lisedeki en yakın arkadaşını boğarak öldürdüğü ama seni, arkadaşının ona zorbalık ettiğine inandırdığı yazıyor?
Ron Galuzzo. mais vous a convaincue qu'il le maltraitait?
Hava şartlarından koruyup, işe yakın olmalarını sağlıyor.
Pour les tenir a l'écart du temps et assez prés du travail.
Aslında Vazquez Kayaları epey yakınımızda kalıyor.
Vous savez, nous ne sommes pas si loin de Vazquez Rocks.
Bize pembe yakışıyor.
Rose est une bonne couleur pour nous.
Sana yakışıyor ama.
Ça te va bien.
Kızgınlık sana yakışmıyor.
L'âpreté ne te va pas.
Kötü alışkanlıkları bırakıp iyi olmaya çalışıyorum. İyi olmak sana yakışmıyor.
Oh, j'essaie de bien faire ça ne te va pas
Amanda, hükümetteki en yakın dostumuzu hedef alıyor. Çok da delice değil.
Amanda qui vise notre allié le plus proche au gouvernement... ce n'est pas si fou.
Sana yakışıyor.
Ça te va bien.
Senin yaşında güçlü ve yakışıklı bir adam valizci olarak çalışıyor.
- Mira. Un bel homme fort de votre âge qui travaille comme porteur?
Mavi bana yakışmıyor da.
Je ne suis pas beau en bleu.
Saklanmak sana hiç yakışmıyor.
Se cacher n'est pas dans tes habitudes.
Bu üniforma sana çok yakışıyor şerif.
Cet uniforme vous va bien, shérif.
Terk edilmiş bir karavan'da yaşıyor. Toll Köprüsünün yakınlarında.
Il vit dans une caravane abandonnée plus bas près du pont du Troll
Hepimiz zaten yakında öleceğimiz için beni tehdit etmen biraz mantıksız kaçıyor. Sayende işte.
Menacer de me tuer est inutile, car on va tous mourir bientôt.
Birisi yaklaşıyor, çok yakınınızda!
Quelqu'un s'approche, très proche!
Ama çiftçiler bu bölgeyi... en yakın akrabalarımızdan biriyle de paylaşıyor.
Mais les fermiers partagent aussi la région avec de proches parents.
Hayattaki en yakın arkadaşımdın ama şimdi seni sanki hiç tanımıyor gibiyim.
Dans la vie tu étais mon meilleur ami, mais maintenant c'est comme si je ne te connaissais même pas.
Ne, vale olmak şanına yakışmıyor mu?
Quoi, être un chauffeur est indigne de toi?
Hayır, zengin bir kızdan iyilik kabul etmek yakışmıyor.
Non, mais accepter la charité d'une fille riche l'est.
Yakında büyük bir destek gecesi düzenleyeceğiz ama muhafazakar destekçilerimiz köşe bucak kaçıyor.
On a une énorme collecte de fonds qui arrive, et nos donateurs traditionnels fuient vers les collines.
Böyle konuşmak yakışıyor mu sana?
Pourquoi tu parles comme ça? Je t'ai élevé mieux que ça.
Çok yakışıyorsunuz, çıkıyor musunuz?
Vous êtes pas mal les gars. Où allez-vous?
Bu takım sana çok yakışıyor.
Je t'adore dans ce costume.
Laboratuvarı, üniversiteye bağlı olarak çalışıyor. Bu da demektir ki, finansmanı halk tarafından sağlanıyor, ama Dr. Moller yakın zamanda Geiranger Fjord'da Norveç kraliyet ailesine ait bir ev için peşinat ödemiş.
Alors, ce labo est affilié à l'université ce qui signifie que les fonds sont publiques, mais pourtant le Dr Moller a récemment payé pour une maison dans le Fjord Geiranger, qui était autrefois la propriété de la famille royale norvégienne.
- Pastırmaları yakıyor musun?
- Tu fais cramer le bacon?
Parti başlıyor ve dans etmek istediğim çok yakışıklı bir erkek var.
La soirée commence, et j'ai vu un vrai beau gosse avec lequel j'aimerais danser...
Daha kötüsü Victoria Charlotte'la yakınlaşmak için Amanda'nın ölümünü kullanıyor.
Et le pire... c'est Victoria qui utilise la mort d'Amanda pour se rapprocher de Charlotte.