English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ Y ] / Yalı

Yalı tradutor Francês

2,154 parallel translation
Bunu mahzende konuşalım ve seni daha yakından tanıyalım.
Et si on en parlait au domaine? On apprendrait à se connaître. Oui.
Ve tarayıcı yakalamışsa, yalıtıp çoğaltabiliriz.
Et si le scanner pouvait le détecter, on pourrait l'isoler et en créer plus. On doit commencer immédiatement.
İçerisi tamamen yalıtılmış durumda, ve soğuk kalması için kapatılmış.
Elles sont donc complètement isolées et étanches, pour conserver le froid.
Belki de bir köşede saklanmış, yaralarını yalıyordur?
Il est peut-être dans un coin, pansant ses plaies?
Ama diğer yandan, bunun rengi çok daha koyu ve bunun nedeni kabuğunun hemen altında vücudunu saran bir iç yağ tabakası, yalıtıcı bir tabaka olmasıdır.
Mais elle, d'autre part, est très sombre, et c'est parce qu'elle a une couche interne de matière grasse, une couche isolante, juste au-dessous la coquille, qui s'enroule autour de son corps.
Deri sırtlı kaplumbağalar, yeryüzünde bu tür bir yalıtıma sahip tek sürüngenlerdir.
Les tortues luth sont les seuls reptiles dans le monde d'avoir ce type d'isolation.
Arabayı getireyim de şu adamları taşıyalım.
Je vais garer le van pas loin, pour qu'on puisse charger ces gars. Je reviens.
- Ne yapalım peki? İzleyip, bu türü tanıyalım ve uzun zaman kalacakları yere mi gönderelim?
Observation de l'espèce avant transfert vers un lieu de séjour à long terme?
Ses yalıtımı.
Et l'isolant insonorisant?
Yasal olarak aldığın koli bandını bulmamızı istemedin sanırım ayrıca yalıtımını, kelepçelerini ve tabancalarını da.
Vous ne vouliez pas qu'on trouve l'adhésif acheté légalement, l'isolant, les câbles et les revolvers.
Yani, koli bandı ve yalıtım.
De l'adhésif et de l'isolant.
Koli bandı, yalıtım...
De l'adhésif, de l'isolant.
Şu an o taşakları yalıyorsun...
- Tu veux vraiment...
Bu ceket sürekli üzerinizde olsun. Geçici beslemelere karşı yalıtımlıdır.
Gardez la veste tout le temps, c'est une isolation contre les retours temporels.
- Haydi, senin evine taşıyalım. - Pekâlâ.
- Allez, on le fait rouler jusqu'à chez toi.
Jordan bir tek adam ayakkabısına bomba sakladı diye New York'ta herkes kontrol noktalarından yalınayak geçmek zorunda.
Jordan, un homme à mit une bombe dans sa chaussure, et maintenant on va sur la pointe des pieds à l'aéroport.
Yalınayaktın.
Tu étais pieds nus.
Peki, görünüşe göre akciğerleri Owens-Corning cam elyaf yalıtım maddesi ile tamamen kaplanmış.
Ses poumons seraient remplis avec de la fibre de verre d'Owens-Corning. Quoi?
Bedeninin üçte biri Owens-Corning cam elyaf yalıtım maddesi ile kaplanmış.
La fibre de verre représente un tiers de son poids.
Ama endişelenmeyin, Owens-Corning cam elyaf yalıtım maddesi sayesinde cehennemde yanmayacak.
Heureusement, Il ne brûlera pas en Enfer grâce à l'isolant Owens-Corning.
Yardım et, arkaya taşıyalım.
Aidez-moi à le faire monter à l'arrière du van!
En yalın hale ulaşıncaya dek kabuklarını soymak.
Pour le réduire à sa plus simple expression.
Sen beceremediğin için kocanın aletini yalıyor, kancık.
Elle suce ton mec - car tu le fais plus, chiennasse.
Herkes yalıtım altında çalıştı.
Nous travaillions isolément.
Ne kadar zavallı yürüdüklerine baksana. Yalın ayak?
Tu vois comme ils sont crevés, avec des douleurs aux pieds.
Telefonum hapishane yalıtımında doğru dürüst çekmiyor.
Mon téléphone capte mal en cellule d'isolement.
Ona biraz süre tanıyalım.
Donnez-lui une minute.
Hadi Darnell, izin ver saçını yalıyım.
Allez, laisse-moi lécher ta tête.
Seni tanıdım tanıyalı Philly'den ayrılmadın.
Tu n'as pas quitté Philly depuis que je te connais.
Çocuğun piyanomu yalıyor.
Ton fils lèche mon piano maintenant.
Burda aynı şeyi neden yapamıyalım?
Pourquoi on ne pourrait pas faire ça ici?
Suzy Tripper'ın tırnaklarında bulduğumuz iplik parçaları ses yalıtımı için.
Les fibres trouvées sous les ongles de Suzi Tripper?
Görünüşe göre birileri parkta yalınayak dolaşıyor.
Il semble que quelqu'un va pieds nus au parc.
Eğer sayfaları çevirmek için parmağını yalıyorsan sonunda muhtemelen zehri vücuduna almış olursun.
Mais si vous humidifiez vos doigts pour tourner les pages, vous finirez sans doute par ingérer le poison.
- Hadi onu taşıyalım. - Alberto!
- On va le soulever, Alberto.
Böyle, vücudumu göstererek, hani sular vücuttan böyle akıyor ya güneş ışıkları da kasları yalıyor, hafif böyle kalçayı kasarak.
En montrant comme ça mon corps... L'eau dégoulinera de mes bras. Les rayons de soleil vont caresser mes muscles puis je roulerais un peu des hanches
- Müsaade edin, bari kürkleri taşıyalım.
- Alorspermettez-nous de porter vos peaux.
Nicole yalınayak olmalı, muhtemelen de sarhoş. Ve karanlık bir geceydi.
Nicole aurait été pieds nus, ivre, à courir en pleine nuit.
Yardım edin, onu içeri taşıyalım!
- Allez, emmenez-le à l'intérieur!
Biraz da onun kalbini ele geçiren adamı tanıyalım.
On veut en savoir plus sur l'homme qui a conquis son cœur.
- Birbirimizi iyice tanıyalım.
- Apprendre à se connaître.
Biraz yalın olabildiğimi biliyorum.
Je sais que je peux être parfois simplet.
Yalınayak, pislik içindeler.
Pieds nus et couverts de tiques.
Gel, hainlerin kökünü kazıyalım sonra rahatça uyuyabiliriz.
Nous allons extirper le traitre après nous dormirons tranquilles.
Başkalarına da fırsat tanıyalım.
Donnons sa chance à un autre.
Ama yinede postal yalıyorlar, ve herkesin unutmasını ve affetmesini bekliyorlar.
Mais ce sont des lèche-bottes, et maintenant, ils s'attendent à ce que tout le monde pardonne et oublie.
Kendi çizmelerini yalıyor.
Il léchait sa botte.
Haydi, taşıyalım.
On doit le déplacer.
Hadi yatakları taşıyalım.
Prépare les lits.
Bakalım nasıl yalıyorsun!
Montre-moi comment tu suces.
Yardım edin de onu arabaya taşıyalım.
On doit l'emmener à l'hôpital.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]