English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ Y ] / Yamı

Yamı tradutor Francês

781 parallel translation
Gençleşmişsin. Neredeyse seni tanıyamıyordum.
Oh, quelle jolie pièce!
Mademki yolcularını tanıyamıyorsun,.. ... yağmurlu bir gecede birisini ezip geçmen kuvvetle muhtemel.
- On dit ça mais on commence par plus reconnaître ses clients et un soir de pluie, on passe dessus au carrefour.
- Artık çöp taşıyamıyor.
Je peux plus travailler.
İntikam aldığı o adamlara acıyamıyorum.
Pourtant, je comprends qu'il veuille se venger de ces hommes.
Tüm şeyler son viteste gidiyor bazı zamanlar kendimi bile tanıyamıyorum.
On vit à cent à l'heure. Parfois, je ne me reconnais pas.
Gündüzleri memleketimi tanıyamıyorum.
Le jour, je ne reconnais rien.
Artık seni taşıyamıyorlar Norman. Sen çok büyük bir risksin.
Lls ne peuvent plus prendre le risque.
Fitz! Fitz, onu taşıyamıyorum, taşıyacak gücüm yok.
Je ne peux pas le porter, je n'ai pas la force.
Kimi zaman tanıdık geliyor, ama tam olarak tanıyamıyorum.
Elle semble familière, mais je ne la reconnais pas.
Kımıldıyamıyorum.
Je peux plus bouger.
Diğeri ise, doktorun yardımı olmadan yaşıyamıyacak olan bir hasta... O da soyuyor ve yalan söylüyor.
L'autre homme tombe malade et mourrait si ce n'était d'un médecin... qui le guérit - pour voler et mentir de nouveau.
Seni tanıyamıyorum.
Je ne te reconnais pas.
Kocamın size bir vefa borcu varsa, bunu defalarca ödedi. Edith, seni tanıyamıyorum.
Il l'a payée, mille fois.
Andrey. Seni tanıyamıyorum.
Andrey. je ne te reconnais pas.
Nerdeyse sizi tanıyamıyordum.
Je ne vous avais pas reconnue.
Böyle diyorum, çünkü bazen seni tanıyamıyorum.
Par moment, je n'arrive pas à bien vous situer.
Çocukluğundaki kadar tanıyamıyorum artık seni.
Je ne te connais plus aussi bien que lorsque tu étais petite.
Seni tanıyamıyorum.
Je te reconnais à peine.
Bazı işaretleri gitmiş. Ben yeri tanıyamıyorum.
Y a des repères qui ont sauté.
Sizi tanıyamıyorum, komutan!
Ah, ben, alors-là, je vous reconnais plus, mon Commandant!
Onu tanıyamıyorum bile.
Je ne le reconnais plus.
Onu artık tanıyamıyorum.
Je ne le reconnais plus.
Seni artık tanıyamıyor gibiyim.
Je ne te reconnais plus.
Türk hamamı. Fransız filmleri. Seni tanıyamıyorum Melba.
Les hammams, le cinéma français, qu'est-ce que tu me réserves?
Kendi ağırlığınızı bile taşıyamıyorsunuz.
Vous ne tireriez pas votre propre poids.
Bu duyguları taşıyamıyorum.
Je ne pouvais pas supporter ça.
Kendimi tanıyamıyorum.
Je me reconnais à peine.
Şu, malikanesini saklıyor, şu, yazlık köşkünü saklıyor şu, fabrikalarını saklıyor, şu adam tersanelerine kıyamıyor.
Celui-ci, ses terres, celui-là, sa demeure en campagne, celui-ci conserve ses usines, celui-là ne peut se séparer de ses bateaux, celui-ci garde son armée,
Kendi yüzümü tanıyamıyorum artık.
Je ne me reconnais plus.
Bir kesiğin çok ciddi hale gelmesini anlıyamıyorum.
Curieux qu'une coupure ait causé une telle infection.
Seni artık tanıyamıyorum.
Tu es méconnaissable.
Yanımızda taşıyamıyoruz ancak bu size bir fikir verecektir. Harikadır.
On ne peut l'emmener partout mais ceci vous donnera une idée.
Ancak, dediğim gibi, tüm seti yanımızda taşıyamıyoruz.
On ne peut pas l'emmener, elle est trop lourde.
Seni tanıyamıyorum artık, George.
Au fond, je ne te connais pas vraiment.
Ama içimdeki bir ses, General bu tabancaya hiç kıyamıyacağınızı söyledi.
Mais quelque part, général, je me suis dit que vous ne pourriez jamais vous en défaire.
Mesa yamı yoksa vadiye doğru mu gittiler?
Ils sont partis vers Mesa ou en direction de la vallée?
Süpriz saldırıları karşılıyamıyorsun!
Tu ne tiens même pas debout.
Sana baktığımda kendimi artık tanıyamıyorum. Sen de aynı şeyleri görüyorsun ama yanaklarının allığı değişmiyor oysa benimkilerde korkudan renk kalmıyor.
Vous me faites douter de mon propre caractère... quand je vous vois contempler ces choses... sans que votre joue pâlisse... alors que blêmit la mienne.
Neden anlıyamıyorsun? Aslında seninle ayni fikirdeyim..
Le Manoir du Tigre est mystérieux pour le monde extérieur.
Bu yüzden Şogun'u bile tanıyamıyoruz.
Nous ne sommes même pas dignes de rencontrer le Shogun.
Biraz kaçık olabilirim, ama bana göre, sende tam bir'yam-yam'tipi var.
Je suis peut-être folle. Mais pour moi, vous êtes vraiment miam-miam.
- Yam-yam mı?
- Miam-miam?
Buraya gel, sana'yam-yam'ın ne olduğunu göstereceğim.
Venez. Je vais vous montrez ce que miam-miam veut dire.
Bu yam.
Voilà miam.
Bu da diğer yam.
Voilà l'autre miam.
İşte bu da'yam-yam'.
Et ça, c'est miam-miam.
Acaba... Beni bir kez daha'yam'lar mısın?
Pouvez-vous... me montrer une fois de plus ce que veut dire miam-miam?
Sadece Crown Peynirini tosta süreceksiniz. Bir parça ısırıp, yam yam diyeceksiniz, 10.000 dolar sizin.
Vous tartinez un toast de Fromage de la Couronne, vous goûtez, dites "miam miam", et $ 10000 sont à vous.
Ezberlemenize bile gerek yok. Tabloda yazılı olacak, yam yam.
Pas besoin de les apprendre, on les mettra sur un tableau!
Yam yam kelimesinin değeri 10.000 dolar.
Cela vaut $ 10000!
Kimse tanıyamıyor zaten.
Je ne vous avais pas reconnu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]