Yaptığım bu tradutor Francês
7,067 parallel translation
Profesyonel olarak yaptığım bu.
C'est mon métier.
Bu şartlarda azizim, Gordon için yaptığım bu olağanüstü sırt desteğini takmak zorundasın.
Donc, pour le moment, mon ami, tu vas devoir porter ce corset lombaire que j'ai conçu pour Gordon.
Benim yaptığım bu.
C'est ce que je fais.
Herkes bu patikaya çıktıktan bir hafta sonra birçok kişinin yaptığı gibi cayacağımızı düşünüyor.
- Tu sais quoi? Tout le monde croit qu'on va prendre ce sentier et tout lâcher après une semaine, comme la plupart des gens.
Bu araba için yaptığım pazarlığa inanamayacaksın.
Tu me croiras jamais quand je te dirai le prix
Kutsal Roma İmparatorluğu ile yaptığımız savaşa bu yıI son vermek zorundayız.
Nous devons mettre un terme à ces années de guerre avec le Saint Empire Romain Germanique.
İnsanlar bu adamla yaptığın gizli görüşmelerin farkına varırsa imajın kalır mı?
! Vous rendez-vous compte, si on savait que vous avez des rendez-vous privés avec cet homme?
Yaptığım işten zevk almıyorum. John bu bir saplantı değil.
Je n'y prends pas de plaisir, je ne suis pas un pervers.
Farklı kullanım ve kalite seviyeleri var ancak bu Abrasax Hanedanı'nın yaptığı en saf ve en değerli çözüm.
Il existe différents niveaux d'utilité et de qualité, Mais ceci est le plus pur et la solution la plus précieuse faite par la maison Abrasax.
Bu filmi nasıl kurtaracağımı çözmeye çalışırken olmaz. Bu film şimdiye dek yaptığım en önemli yatırım.
Pas quand je suis en train de trouver une solution pour sauver ce film, qui est le plus gros investissement que j'ai jamais fait.
Bu sabah ne yapacağını bana söylemedi çünkü her zaman sabah ne yaptığını bana öğle arası söylerdi.
Elle ne m'a pas dit ce qu'elle faisait ce matin, car elle me parlait toujours de sa matinée à l'heure du dîner.
Bu bir oyun, amacı eğlenmek ve eğlenmek şu anda yaptığımı şey!
C'est un jeu. Le but, c'est de s'amuser. Et c'est justement ce qu'on fait.
Bana bir şeyler çalsan iyi olur çünkü bu yaptığın, beni odana götürmek için boktan bir girişimse...
J'espère que vous jouerez quelque chose, car si c'était une tentative pitoyable pour m'inviter dans votre chambre...
Bu yaptığımızın kimsenin hoşuna gitmesini istemiyorum!
Je veux que ça ne plaise à personne!
Bu, senin ekibinin yaptığı bir şey değil mi? Spotlight mı?
- Et c'est le genre de chose que votre équipe ferait?
Font color = "# FFFF00" face = "Comic Sans MS" Armin, benim için yaptığın bu şey bozuldu.
Armin, ce que tu m'as fait s'est cassé.
Mühendisliğe saygım sonsuz ama burda yaptığımız şey bu değil.
J'apprécie l'ingénierie, mais ce n'est pas ce qu'on fait.
Bu bizim yaptığımız bir şey.
C'est la tradition.
Bu bizim tek yaptığımız şey, kardeşim.
On roule toujours doucement, Blanco.
Bu şimdiye kadar yaptığım en iyi şey. daha önceki yaptıklarıma kıyasla.
C'est loin la meilleure chose que je n'ai jamais faite.
Bu gibi kitlesel yıkımlar bize burada yaptığımız araştırmaların ne denli önemli olduğunu gösteriyor.
Sont destruction massive comme celles-ci. Montrant l'importance de la recherche que nous faisons ici.
Ve bu bana, savaşın asla yapamadığı bir şeyi yaptı.
Ce qui m'a bien plus atteint que la guerre.
Bu yaptığımız budalalık dedim.
Je l'avais dit que c'était folie.
Bu yaptığım şey her neyse eğlenceliydi.
C'était sympa, peu importe ce que c'était.
Okurlarımıza bu konuda açık olmak zorunda kalacağız, Mike ki bu da az bir utaç değil. Ne yaptığını açıkla.
Nous devrons parler ouvertement à nos lecteurs, ce sera extrêmement embarrassant.
Son 10 yılda yaptığım her şey bu masanın üstünde duruyor.
Tout ce que j'ai construit durant la dernière décennie a été fait sur cette table.
Bu çok sık yaptığım bir şey değildir.
Et ça je ne le fais pas souvent.
Umarım bu tür bir şeyin bir erkeği daha az çekici yaptığını düşünmüyorsundur.
J'espère que tu ne t'imagines pas que ça te rend moins attirant.
Yaptığımız şey bu.
Par passion.
- Yaptığım şey bu zaten.
Je suis là pour ça.
Bu kasette ne yaptığımı anlamamız gerekiyor, değil mi?
Faut comprendre la vidéo.
Cidden, yaptığımız şey bu mu?
On fait ça?
Yaptığımız şey tam da bu!
- C'est ce qu'on fait!
Evin sadece ön yüzünün küçük bir kısmını gördüğümüzün farkındayım... ama küçükler de büyükler de Noel Baba'nın sihir yaptığı günde olduğumuzu biliyor... bu yüzden bu evin gerçek bir eve dönüşmesini sağlayabiliriz.
Avouez qu'on ne voit que la façade d'une maison. Mais grands et petits aiment la magie de Noël. On pourrait en faire une vraie maison.
Bu yaptığımız işe yaramıyor.
Que faire? Ça ne marche pas.
Bu sabah Paris'te ki Michelin ofisini, Michel'in yemeğe ne yaptığını açıklamak için aradım.
J'ai appelé le bureau de Michelin à Paris ce matin pour expliquer ce que Michel avait fait à ton plat.
Bu Glasgow'da yaptırdığım vana kontrol cihazı.
C'est un contrôleur de la valve, que j'avais fabriqué à Glasgow.
Bu bile yaptığım ilk iş.
Ceci est mon premier emploi.
Belki o Harrison Ford'un avukatlarından tutarız. Başından vurulunca mala bağlayıp "Bu yaptığımız yanlış" diye vicdan yapandan.
On pourrait se trouver un avocat comme Harrison Ford qui se fait tirer une balle et devient attardé et dit :
Bu mahkeme bana diğer insanlar kadar iyi olmadığımı söylemeye çalışıyor! İbnelere de yıllarca aynı şeyi yaptınız... - Ted!
Ce tribunal essaie de me dire que je vaux moins que les autres, exactement comme il l'a fait pour les tapettes!
Evet ben de ama benim karakterime uygun bir şey değil Bu öylesine yaptığım bir şey olurdu.
Moi aussi, mais ce serait pas moi, ce serait un acte isolé.
Ancak yüzüme gülümsüyorken kemiksiz dişetlerinden mememi çekip alır da parçalayıp dağıtırdım beynini. Yemin etmiş olsaydım şayet bu iş için senin yaptığın gibi.
Hé bien au moment où il me souriait, j'aurais arraché le bout de mon sein de sa bouche édentée et j'aurais écrasé sa cervelle si j'avais juré ceci comme vous l'avez fait.
Bu yaptığınla hem atalarımızı hem de Tanrı'yı gücendiriyorsun.
C'est un affront à nos ancêtres, un affront à Tengri!
Çocuklar, bu bizi iyi bir noktaya taşıdı. Yaptığımız şeyin ne olduğunu net olarak bilmeden bu konu hakkında kimseyle konuşmanızı istemiyorum.
Personne ne dit rien tant qu'on ne sait pas ce qui s'est passé.
Bu yaptığım suç sayılmaz, değil mi?
C'est pas un crime, non?
Yaptığımız şeyi anladığında bu hoşuna bile gidebilir.
Et quand tu comprendras ce qu'on fait, tu pourrais même aimer ça.
Bu ilişkiler için yaptığım bir ibre hareketi de.
- C'est mon geste pour "relations".
- Ömrü billâh şansın yok! - Ama bu kadehimi geçirdiğimiz yıllarda yaptığımız ne var ne yoksa, onlara kaldırıyorum.
... je porte quand même un toast... à toutes nos années passées ensemble.
Üstelik yaptığımız her turnuvada bağış topluyoruz. Bu müthiş.
Nous collectons de l'argent grâce aux tournois que nous organisons.
Bu cumartesi çalışanlar partisi yaptığımızı haber vermek istedim. Belki uğrarsın.
Je voulais te dire qu'on organise une fête samedi, si tu veux venir.
Sana çinli gibi edepsiz konuşuyorum. Yaptığım şey bu.
Des mots cochons en chinois.