Yargıçlar tradutor Francês
426 parallel translation
"Franz Heinemann'ın" Almanya'nın Geçmişinde Ayinler ve Haklar " kitabından engizisyon yargıçlarının iş üzerindeki fotoğraflarını inceleyebiliriz.
dans "Rites et usages dans l'Allemagne Ancienne", Franz Heinemann montre des images des juges de l'inquisition :
Eğer boğulursa, yargıçlar sanık masum olduğu için Tanrı'ya şükrederler.
Si elle coule, les juges prieront Dieu pour son innocence.
Ve şehir meydanındaki odun yığınında bir infaz daha gerçekleştikten sonra yargıçlar başka bir şehrin yolunu tutarlar.
et un bûcher après l'autre embrase la place de la ville, jusqu'au départ des inquisiteurs pour une prochaine ville.
Cadıların cinneti ruhsal bir vebaya benzer, yargıçların gittiği her yeri harap eder.
La chasse aux sorcières, comme une peste spirituelle, fait des ravages partout où passent ces juges.
Savcılar, yargıçlar ve polis idaresine karşı elindeki politik silah ne?
Quel pouvoir a-t-il sur le procureur, les juges, la police?
Beyler, yargıçlar Fransız olacak, jüri Fransız olacak... mahkemedeki herkes Fransız olacak.
Messieurs, le juge sera français et le jury sera français. Tout le monde sera français.
İşte bunun için yargıçlar var.
Les juges s'en chargent.
Yargıçlar da çıldırmıştı ve de polisler.
Tout comme les juges, et les policiers.
- Yargıçlar işten başını kaldıramıyor.
Les magistrats sont débordés. - Oui, mais il s'agit d'enfants.
Yargıçlar olmalı.
Les juges ont dû arriver.
Majestelerinin yargıçlarından biriyle böyle konuşmaya nasıl cüret edersin?
Comment osez-vous parler ainsi à un juge du roi, pauvre idiote?
Ağlayanlar bile vardı, yargıçlar bile ağlıyorlardı.
Certains pleurèrent, même les juges.
Dinle. Senato üyeleri ve yargıçlar, saatte 9.25 $.
Un député, un juge, 9 dollars 25.
Altı avukat tutarım, yargıçları rüşvetlerim, ama boşanmam!
J'aurai six avocats! Je paierai les juges! Mais pas de divorce!
Yargıçları bilirsin, hiç zamanları yoktur. Hem seçimlerde iyice yaklaştı.
Le juge est très occupé avec l'approche des élections.
Yargıçların öngörüsü olmadan, Kral affederse ne olur?
Que serait la clémence des rois sans la clairvoyance des juges?
Sanığı suçlu bulmanız halinde, yargıçlar heyeti merhamet tavsiyesi için meşgul olmayacak.
Si vous déclarez l'accusé coupable, la cour n'accordera pas de commutation de peine.
Dinleyin. "Dinledi yargıçların okuduğu hükmü, "... ne bir damla yaş, ne bir iç çekişle :
Elle avait entendu la sentence Tomber dans un mortel silence :
- Galilei'nin yargıçları...
- Ceux qui ont jugé Galilée...
Galilei'nin yargıçları onun teleskobuna bakmadılar.
Les juges de Galilée ne jetteraient pas un œil dans son télescope.
Beni yargıçlar tutukladı da.
Les juges m'intéressent.
Bütün yargıçlar birbirine benzer.
Un juge est semblable á un autre juge.
Yargıçları seçecek, hayır derneklerine yardımda bulunacak, operaları finanse edeceğim.
On élira des juges, on jouera les bienfaiteurs et les mécènes. Nous serons dans un commerce très lucratif :
Demek siz de mahkemenin bir parçasısınız. Yargıçları tanıyor musunuz?
Quand vous parlez de votre milieu... dois-je déduire que vous fréquentez les magistrats?
Yüksek mahkeme yargıçları buraya gelir mi? Hayır.
Les Grands Juges viennent ici?
Yüksek mahkeme yargıçları kendilerini iyi saklıyorlar.
Seulement? Les Hauts-Magistrats se cachent bien.
- Bu en küçük yargıçların bile en küçüğü.
Vous êtes un ignare!
Yargıçlar ona resim yaptırır, çok nüfuzlu birisidir...
Il les connaît tous. Ils viennent tous à son atelier. Personne n'a plus d'influence que lui.
Biz en önemsiz yargıçları tanırız. Kesin aklanma kararını yalnızca yüksek mahkeme verir.
Je ne connais que des juges subalternes... qui n'ont pas le pouvoir réservé à la Cour Suprême :
Oh, sizin gibi insanlar, Thompson gibi yargıçlar.
Oh, les créatures comme toi, les juges comme Thompson.
Yargıçlar, raporu Başkanlık Heyetine takdim edecektir.
Le tribunal va rédiger son rapport au Præsidium.
Doktorlar daha önce çıldırmıştı. Yargıçlar da çıldırdı.
J'ai vu des médecins et des juges perdre la tête.
Kyoto yargıçları Watanabe Genzaburo ile Okawara ve şaşırmayın Asilzade Anenokoji... Satsuma'lı Tanaka Shinbei...
Et même... le prince Anenokoji, et Shinbei Tanaka de Satsuma.
Yahudi Bolşevik yargıçların mı?
De commissaires bolchéviques juifs?
"Yargıçlar", "Bolşevikler" ve "Yahudiler" de öyle.
"Commissaires", "Bolcheviques", et "Juifs" de surcroit!
Doğu'daki savaş bu ciddi eksikliği telafi etmek için onlara büyük fırsat sağlayacak yani. Bu noktada Yahudi Bolşevik yargıçlar meseleye dâhil oluyor.
La guerre à l'est offrait donc l'opportunité de combler cette grave lacune, avec les commissaires bolchéviques juifs précisément.
Yargıçların hepsi öldü.
Ses juges sont tous morts.
Davadan sonra, yargıçlar ve jüri alçak gönüllü anlatıcınızı, kötü sözlerden sonra 14 yıla mahkum ettiler, 84-F devlet hapishanesinde kokuşmuş sapıklar ve prestupniklerin arasında.
Après un procès avec juges et jury... et des mots très durs contre votre ami et humble narrateur... on le condamne à 14 ans à la Prison d'État N 84 F... parmi des invertis malodorants et des prestoupniks endurcis.
St David'den yarın Lanoria'ya seyyar yargıçlar gelecek.
Le juge itinérant passe à Lanoria demain. Il vient de Saint David.
Sorgulamayı yargıçlar yapıyor.
Ce sont les magistrats qui interrogent.
Yargıçlar böyle adamlar hakkında ne bilir ki?
Que connaissent les magistrats à des gars comme lui?
Örneğin, bana dediklerine göre sizin ülkenizde yargıçlar ya da polisler satın alınıyormuş.
Par exemple, on m'a dit qu'il était fréquent, chez vous, qu'on achète un juge ou un policier.
"Yine de, ben eski yargıçların... yaşayan bir uzantısı gibiyim."
"Après Tout, je suis presque l'extension vivante... " Des anciens juges.
Avukatlar ve yargıçlar üzerinde bir hayli nüfuzu var.
Il a passé quelques coups de fil au procureur et au juge.
Filmlerdeki yargıçlar gibiydi.
Un vrai juge de cinéma.
Ticaret, yargıçlar, avukatlar... belediye, hatta polis.
Le commerce, Ia magistrature, Ie barreau, I ´ administration, et même Ia police.
Yaptığım tek şey ; şehri yönetmek, yargıçları ve başkanları seçmek, polisleri kullanmak ve zengin hatunlara met ve uyuşturucu satmak.
Je ne fais que diriger des villes, élire des juges des maires, corrompre la police faire du trafic de dope, refroidir des vieilles dames à perles
Yargıçlar...,... sanıklar savunmalarını suçlu olmaları şeklinde değiştirdikleri takdirde herbirinize 5 yıl hapis vermek konusunda anlaştılar. Bunun 4 yılı askıya alınacak.
Si les défendeurs... décident de plaider coupable... les juges sont en accord... pour vous donner une peine de cinq ans chacun... et quatre de ces années seront suspendues.
- Yargıçları tehdit etme.
- On ne frappe pas un juge.
Yargıçlar bu tarz itirafları her gün pencereden dışarı atıyor.
Les juges n'en ont que faire!
# Her iki tarafı da dinledikten sonra, yargıçlar şu karara varmıştır :
Ayant entendu les deux parties, la Cour juge, dans le recours concernant la promesse de mariage, que les preuves produites sont insuffisantes,