Yasta tradutor Francês
2,327 parallel translation
Yardımcısı Ölen Temsilci Yasta
Le représentant au Congrès pleure la mort de son adjointe
Adam yasta.
- Il est en deuil.
Eğer şuan bizi izleyen varsa, senden için benim bu zor zamanlarımdan yararlanmaya çalışan bir puşt, beni de aslında yasta falan olmayan bir kaltak gibi görecektir.
N'importe qui qui nous verrait là dirait que vous voulez essayer de tirer avantage de ma souffrance. Et que je suis une salope. Et que je n'ai pas vraiment de peine.
- O yasta birinin ailesiyle yasamasi normal degil.
Vivre chez ses parents à son âge... il est clair que ce n'est pas normal. Pas normal?
Bu genç yaşta görgü kurallarını öğrenmelisin.
Tu dois apprendre les bonnes manières.
O yaşta nasıldım?
- Que veux-tu te rappeler? - Comment j'étais.
Hayır. Demek istediğim "hangi yaşta?".
- Je voulais dire à quel âge.
Bahse girerim okula erken yaşta başladın, değil mi Clark?
Je parie que tu as commencé jeune, n'est-ce pas, Clark?
Sen o yaşta mıydın?
- C'est l'âge que tu avais?
Evet. Sorun olur. O adam senin baban olacak yaşta.
Cet homme est assez vieux pour être ton père.
Manuel henüz yeterli yaşta değildi Tres colores için.
Manuel était encore trop jeune pour Tres Colores.
Bu yaşta sonsuza kadar ihtiyaç olmaz, değil mi?
On a pas le temps à cet âge.
Genç yaşta evlendik.
On s'est mariés jeunes...
Dinlenmeyen insanlar erken yaşta ölüyormuş.
Ceux ne sachant pas meurent plus jeunes.
Bu nedenle ben de çok genç yaşta, kritik düşünme yetenekleri konusunda eğitim aldım. Ve belki doğuştan gelen de bir yetenğim var.
J'ai donc été formé très jeune à faire preuve d'esprit critique, et peut-être aussi que je suis doué pour ça
Danışmanım, bu yaşta yeni bir dil öğrenmenin zor olabileceğini söyledi. Ve Mandarin içlerinde en zor olanı.
Mon conseiller m'avait prévenu, apprendre une langue à mon âge est difficile, et le mandarin est parmi les plus dures.
Bu adam altın yumurtlayan kazı öldürecek. Scotty daha bu yaşta böyle oynuyor. 18-20 yaşlarını düşünsenize.
Si Scotty joue comme ça aujourd'hui, imaginez-le à 18 ou 20 ans.
Annen kendi kararlarını verebilecek yaşta.
Ta mère est assez grande pour décider.
Öyle mi? Bu yaşta mı?
À votre âge, ça sert plus à rien.
- Bu yaşta burada yeni bir hayat inşa edebilmesi kolay değil.
Ça ne sera pas facile pour lui de se refaire une nouvelle vie ici à son âge.
İlginç, çünkü bu yaşta çorap topu oynamamın sorun olacağını düşünürdüm.
- Pas de souci. Je me ferai du souci en jouant au footbag dix ans trop tard.
Delikanlı, yetmişli yaşlarda yürüyüş ve sohbet etmek için aynı yaşta genç bir bayan arıyor.
"Jeune homme dans ses soixante-dix ans cherche jeune femme, âge en rapport pour des promenades et des discussions"
Harry Phelps'in kızı var, Kitty, Resimdeki kızla hemen hemen aynı yaşta.
Harry Phelps a une fille, Kitty, à peu près du même âge que la fille sur l'image.
Ama çok genç yaşta ölmüş.
Mais elle est morte très jeune.
Her şeye de erkenden sahip olurlar. Erken yaşta meslek sahibi olurlar.
Et ils possèdent tout très tôt... lls commencent à travaillerjeune.
Erken yaşta evlenirler. Genç yaşta çocukları olur.
Ils se marientjeunes... lls deviennent parents jeunes...
Hem de bu yaşta.
À son âge.
- Cooper. - Hangi yaşta olursa olsun.
Peu importe la différence d'âge.
Bunu küçük yaşta öğreniriz.
- Ils l'ont appris tôt. - Que disent-ils?
Bence bu yaşta...
C'est naturel...
Hwan ve Jung çok genç yaşta babalarını kaybettiler...
Hwan et Jung qui ont perdu leur père à un si jeune âge...
ve benim kadar genç yaşta dul kalan kızıma üzülüyorum
Et je plains la fille qui est devenue veuve alors qu'elle était aussi jeune que moi.
Bu yaşta buna katlanmak zorunda değilim.
Et à mon âge, Je n'ai pas à subir ça.
Kate'in annesi, devrimden önce, İsviçre'de çok genç yaşta öldü.
La mère de Kate est morte très jeune, avant la révolution.
- Hangi yaşta kapıyı çalmayı öğreniriz?
- A quel âge apprend-t-on à frapper à la porte?
Tarih Erzebet'in çok küçük yaşta öfkeli olmayı öğrendiğini söyler.
L'Histoire nous dit que dès son plus jeune âge, Erzsebet apprend à être courageuse.
Gerçekten bu yaşta o tarz şeylere dokunmamalısın.
C'est pas de ton âge.
Oğlumla aynı yaşta.
Il a le même âge que mon fils.
Erken yaşta birbirlerine tutkuyla bağlanmaları garip değil mi sence?
Ça ne te gêne pas qu'ils soient si enflammés à leur âge?
Anlıyor musunuz? Çocuk denecek yaşta birinin sorumluluğunu üstlenmişti.
Et à cet âge ou il était lui-même un enfant, il a dû prendre soin de moi.
Teresa da genç yaşta ölmüştü.
Thérèse est morte jeune, elle aussi.
Erkekler en son o yaşta aynı yaştaki kadınlarla çıkarlar.
Là, un homme accepte encore de fréquenter une fille de son âge.
Yani, senin şeyin olacak yaşta olduğumu biliyordun...
- Je suis assez vieille pour être...
Bu kadar genç yaşta kendini piyasadan çekiyorsun.
Si jeune, tu te retires déjà du marché!
Cidden, Peter'la seks yapacak yaşta olsaydı pabucum dama atılırdı.
Avec une plus âgée, je serais périmée.
Bu yaşta yapacak daha iyi işlerim var, genç adam.
À mon âge, j'ai mieux à faire, mon garçon!
Küçük yaşta hem de.
J'ai perdu un petit garçon.
Çok küçük yaşta olmasına ve bana ihtiyaç duymasına rağmen 8 yaşındaki oğlumun bile beni böyle görmesini istemiyorum.
Je refuse que mes enfants me voient dans cet à © tat.
Oğlun... oğlun olacak yaşta.
Je suis * sun * ( fils )... Sunshine.
Oğlun olacak yaşta.
Sunshine.
49, hadi 50 olsun, kim işe alır ki o yaşta?
Qui m'engagerait à 49...