Yaşadım tradutor Francês
14,593 parallel translation
Bunu bir çok kez yaşadım.
! Tu sais, j'ai connu ça tellement de fois...
Açığa kavuşturmak adına söylemeliyim ki, şu an biraz kötüleşmiş durumdayım, çünkü bu hafta çok fazla şey yaşadım.
Tu sais en toute confidence, car il s'est passé beaucoup de choses cette semaine.
Hepsini yaşadım.
J'ai fait tout ça.
4 farklı kıtada yaşadım.
J'ai vécu sur 4 continents.
O zaman yaşadım!
Tant mieux pour moi.
Aylardır uzaktaydım ve bir aydınlanma yaşadım.
Après plusieurs mois au loin, j'ai eu une révélation.
Aslında, evinin adı, Rue Galilée... O blokta bir zamanlar yaşadım.
En fait, le nom de ton resto, "Rue Galilée", j'ai vécu dans ce quartier.
Ailemle yaşadım, yurtta yaşadım, seninle yaşadım.
Je suis passée de chez mes parents à la fac à chez toi.
Kutsanmış bir hayat yaşadım. Ve hala, her gece, yatağa girip ışıkları söndürdüğümde karanlığa uzun süre dalarım.
J'ai eu une existence heureuse et pourtant chaque soir, quand je me mets au lit, éteins la lumière et regarde dans le noir,
Ama ben de senin yaşadıklarını yaşadım.
Mais j'ai déjà vécu ça.
Aynısını ben de yaşadım.
Oui, pareil pour moi!
İkinci sınıfta, bir farkındalık yaşadım.
Vers la 2e année, j'ai fait une prise de conscience.
Ne yaşadığım hakkında ne biliyorsun ki?
Que savez-vous de ce que je traverse?
Hiç biriyle cinsel birleşme yaşadın mı?
As-tu eu un coït avec l'un d'entre eux?
Bu bölgede yaşadığı sonucuna vardığım dahi fizikçi. Biliyorsun işte.
Tu sais qui.
Nerede yaşadığımı bilmesine rağmen buraya gelip araması aptalca.
Drôle qu'il vient ici, alors qu'il savait tout ce temps où je vivais.
Nerede yaşadığımı buradan ayrıIıktan sonra bilmediyse.
Sauf bien sûr s'il a juste appris où je vivais après être venu ici.
Çiftlikteki domateslerde patlama yaşadığımız bir yıl oldu. Ya da bizim deyişimizle Domates-ahşer Günü.
Ce fut une année de aubaine pour les tomates sur la ferme, ou ce que nous appelons...
Roscoe'nun yaşadığı yerde herhangi bir değişiklik yaşandı mı?
Y a-t-il eu un changement dans la vie de Roscoe récemment?
Geçmişte yaşadığım bir şeyler var ve onları benden duyman benim için önemli.
Ça fait partie de mon passé mais c'est important que ce soit moi qui t'en parle.
Affedersiniz, istemeden kulak misafiri oldum da, bir şey söylemek istiyorum, neler yaşadığınızı biliyorum.
Excusez-moi, je n'ai pas pu m'empêcher d'entendre, et je veux juste dire que je sais ce que vous traversez.
Güzel bir hayat yaşadığımı bilsinler.
J'étais heureuse de ce que j'ai fait de ma vie.
Bay Avery'yi, ailesini, dostlarını.. ... ve yaşadıkları acıları düşünmeden tek bir günüm geçmiyor.
Il ne passe pas un jour sans que je pense à M. Avery, sa famille et ses amis, et la souffrance qu'ils ont vécue...
Eğer kurallarımı çiğnersen parşömenlerle birlikte helak olan keşişlerin yaşadıklarından çok daha kötü bir ölüm görürsün.
Défie mes lois, et tu subiras une mort bien pire que celle des moines qui ont péri avec tes parchemins.
Dan, yaşadığın şeylere saygı duyuyorum ama bir daha "ruh eşi" lafı edersen seni pataklarım.
Dan, je comprends ce que tu traverses, mais si tu redis un jour les mots "âme sœur", je vais devoir te frapper.
Yani şaşkınlık yaşadıkça bir tür geçit var mı diye çoğu zaman merak ettim.
Enfin, dans mes rêves les plus fous, je me suis souvent demandé si c'était..
Delice geldiğini biliyorum ama yaşadığım yerde ben Transformer'ı seçtim.
Je sais que ça a l'air fou, mais là d'où je viens, j'ai choisi le transformers.
Bay Dassey, dayınızın nerede yaşadığını biliyor musunuz?
M. Dassey, savez-vous où votre oncle habitait?
Bayan Halbach'in nasıl yaşadığıyla ilgili bilginiz var mıydı?
Savez-vous où Mlle Halbach habitait?
Aldığım eğitimler ve insanlarla edindiğim tecrübelere dayanarak kendi içinde bir mücadele verdiğini, bir iç çatışma yaşadığını hissettim. Bir şeyler saklıyordu.
C'est un comportement, au cours de mes années d'expérience, que j'ai remarqué chez des gens en conflit intérieur, qui cachent quelque chose.
Sayın Hâkim, Halbach ailesi için çok üzgünüm. Teresa Halbach'in ailesi, yaşadıkları, çektikleri acı biriken öfkeleri için.
M. le juge, je suis désolé pour la famille Halbach... pour la famille de Teresa Halbach, pour ce qu'ils traversent, la douleur... la haine qu'ils ressentent.
Mulder'la Scully'yi bulduğumuz yerin bizleri daha önce yaşadığımız, olağanüstü samimiyetle minnete sahip ve bir o kadar da hüsran dolu, tamamen benzer bir dinamiğe soktuğunu düşünüyorum.
Je crois que retrouver Mulder et Scully nous replonge exactement dans la dynamique qui était la nôtre, faite d'intimité et de satisfaction, et pourtant d'une part de frustration.
Ve yaşadıklarımız güzeldi.
Toi et moi, c'était super.
Tevazu ile yaşadığımız zaman,
Nous avons appris à vivre dans l'humilité.
Gösterişli şekilde yaşadığımız zaman
Ce que nous vivons est beau.
Polise, yaşadığı her şehirde arama bülteni çıkarttırdım. Mike'ın askeri üssünün bulunduğu Pensacola dâhil.
J'ai dit à la police de lancer un avis dans les villes où elle a vécu y compris à Pensacola où Mike se trouvait.
Velhasıl, yaşadıklarım zımparalı dildoyla sevişmek kadar eğlenceliydi.
Aujourd'hui était donc aussi amusant qu'un vibrateur en papier sablé.
Buraya taşındığımızda, bu kasabanın da tıpkı yaşadığım diğer yerler gibi olacağını düşünmüştüm.
Quand je suis arrivé ici J'ai pensé que ce serait comme d'habitude
Orası ilk taşındığımız zaman yaşadığımız yerdi. Koridorun diğer tarafındaki odalarımıza badana yapıldığı zaman.
On y vivait à notre arrivée, quand nos appartements étaient remis en peinture.
Geminin döndüğü gece hayatımda yaşadığım en güçlü görüyü tecrübe ettim.
La nuit où le vaisseau s'est allumé, j'ai eu la plus forte vision de ma vie,
Yaşadığım yer burası!
Ici, c'est chez moi!
Beni bu yasadışı ürünlerin olduğu koridora sürükledin ama onları göremiyorum.
Donc tu m'amènes dans cette putain allée avec tous ces produits illégaux et maintenant je ne les vois pas.
Yaşadığımız yeri, kızlarımın okulunu.
Où on vit. - L'école de mes filles.
Beni yargılamaya kalkma. Ninenle neler yaşadığımı bilmiyorsun.
T'as aucune idée de ce que je vivais avec ta grand-mère.
Polonya'da yaşadığımız yer güvenli değildi.
Où on vivait en Pologne, ce n'était pas sécuritaire.
Yaşadığınız bu kasabanın başarısızlığı hakkında konuşalım.
Parlons du trou perdu où vous vivez.
- Yaşadığım yerde bunu yapmıyorum.
- Non, pas ici.
Burada ufak bir tartışma yaşadık. Uzman görüşüne ihtiyacımız var.
Nous avons besoin de ton expertise pour régler notre différend.
Hiç yaşadı mı?
A-t-il vécu?
Aritmetikte sorun yaşadığınızı mı düşünüyorsunuz?
Tu penses avoir des problèmes avec l'arithmétique?
Hepimiz nasıl bir dünyada yaşadığımızı biliyoruz.
Nous avons vu trop de choses.