English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ Y ] / Yelkenli

Yelkenli tradutor Francês

260 parallel translation
Yelkenli onları bulduğunda, sadece içlerinden biri hayattaymış.
Un seul survivant a été retrouvé par le Norvégien.
Çok yakında gelecek olan bir yelkenli var.
Une goélette ou autre ne manquera pas de passer très bientôt.
Evet, sanırım bir yelkenli gemi daha yararlı olurdu.
Oui, il est vrai qu'un bateau nous serait plus utile.
- Pruva, görünürde yelkenli var mı?
- Hune de misaine, navire en vue?
- Yelkenli yok, efendim.
- Rien, monsieur.
Şey, geminin dibini incelemek için dalan dalgıç başka bir teknenin gövdesine rastlamış küçük bir yelkenli.
Le plongeur qui a examiné la coque est tombé sur un autre petit bateau.
Biiyorsundur, bu üçgen yelkenli son savaş gemisi.
Le dernier navire de guerre avec une voile latine à l'arrière.
İskele pruvada bir yelkenli!
Voile vue à l'avant bâbord!
Yelkenli!
Voile!
İskele tarafında yelkenli!
Voile en vue à l'avant tribord!
Epey mahcup edici olur. - İki yelkenli yatı olacak kadar zengin biriyse kesin şişko ve keltoştur.
Pour être aussi riche, il doit être gras et chauve.
Öyle ki, dünyanın diğer yerlerindeki insanların nasıl yaşadıklarını öğrenmek için yelkenli bir gemiyle uzun bir yolculuğa çıkmaya karar vermiş.
Un jour il décide d'aller voir comment les gens vivent ailleurs. Il s'embarque pour un long voyage à bord d'un grand bateau à voiles.
Bir yelkenli!
Une voile!
Bu yelkenli oldukça tuhaf...
Drôle de voilier...
Bizim için gelmek de geminin emirlerine aykırıydı. Peder Phillips de, bazı yerliler üstünde baskı kurarak bize bir yelkenli getirmelerini sağladı.
C'était contre les ordres de navigation du bateau... aussi a-t-il persuadé des indigènes de nous embarquer.
- Yüzbaşım. Bir yelkenli!
- Capitaine, une voile!
Siyah bir yelkenli!
Une voile noire!
Bir zamanlar yelkenli gemilere sadakat vardı ama gemiler buhara geçince, belki adamlar da değişmiştir.
Elle existait au temps de la marine à voiles. Les navires ont changé, les hommes aussi ont pu changer.
- İstediğini seç sampan, yelkenli, barg.
Choisissez. Sampan, bateau à voile, péniche...
Yelkenli gemilere bayılırım!
Je... J'adore les navires!
Yelkenli gibi dolanırlar.
Sous les acacias en fleurs.
Küçük Yüzücü için, En İyi Yelkenli Oscarı.
l'oscar du meilleur voilier pour le Petit Baigneur.
Çok acele, San Remo Emniyeti'ni arayın ve dün, En İyi Yelkenli Oscarı'nı kazanan teknenin adını öğrenin.
C'est rien. Voudriez-vous avoir l'extrême obligeance d'appeler San Remo et de demander quel bateau a gagné hier l'oscar de la voile?
Bu bir yelkenli değil mi? Bu bir sırdır.
- C'est un voilier!
Çünkü teknesinin Yelkenli Oscarı'nı kazandığını bilmiyor.
Il ne sait pas encore que son bateau a obtenu l'oscar de la voile.
Aslında bindiği iki yelkenli kayığı terketti ve seyahatine yürüyerek devam etti.
Et donc... il a quitté la goélette sur laquelle il avait embarqué et a continué sa route à pied,
Bir yelkenli görüyorum yüksek bir ağaçta kıç tarafında bir kano asılı.
Je vois un bateau... avec des voiles... au sommet d'un arbre... et un canoë est suspendu à sa poupe.
- Uzakta bir yelkenli yüzüyor.
Je vois un voilier. Où ça?
Yelkenli mi?
De faire de la voile?
Yelkenli partisinin tam üstündeyim. Kaza durumundalar ve sürükleniyorlar. Cable Junction'ın 1.25 mil batısında,
J'ai localise les voiliers des jeunes, immobilises et à la derive, à environ 1 km à l'ouest de Cable Junction, le vent et le courant les font deriver à l'est.
- Belki yarın. - Yelkenli kullanın.
- Bien, peut-être demain alors.
Limandaki botların üzerine doğru ilerleyen bir yelkenli gemimiz var..
Il y a un voilier dans le port, il risque la collision. Ici Central.
Terkedilmiş bir yelkenli, polis öldürülmüş.
Un policier tué, un bateau sans pilote.
Eminim ki olanların hepsi arasında bir bağ var. Evet, onun babası, bahsettiği hastalık, yelkenli, ve hatta öldürülen adam.
Je suis persuadé qu'il existe un lien entre cette lettre et l'assassin du garde-côte.
fakat 19. yüzyılda, yelkenli gemiler yerini garip kara hayvanlarının bir diğer icadı olan buharlı gemilere bıraktı.
Mais au XIXème siècle, les bateaux à voile... ont fait place aux bateaux à vapeur... autre invention de ces animaux terriens.
Rüzgara doğru baktığında, üzerine doğru gelen tek direkli bir yelkenli görmüş.
Il faisait face au vent... et il a vu un brick à petites voiles... qui se dirigeait vers lui.
Güvertede hiç hareket yokmuş ama yelkenli gelmeye devam etmiş.
Personne ne répondait. Rien ne bougeait sur le pont, mais le bateau maintenait sa trajectoire.
Yelkenli ile yolculuk yaptım.
J'ai navigué une goélette.
Ben yelkenli isterdim ki altta akan suya da bakabileyim.
Ce que j'aime, c'est les fontaines où on voit le fond.
Yelkenli için özür dilerim.
Mes excuses pour le voilier.
Yeni yelkenli teknenin üzerindeki Chrissy.
Chrissy sur le bateau.
Oğluma yelkenli kullanmasını öğretmek istiyorum.
C'est pour apprendre à mon fils.
- Yelkenli kullanmayı nerede öğrendin?
- Où as-tu appris à barrer?
Yelkenli kullanmasını öğrenmek ister misin?
Tu veux apprendre à faire du bateau? À en faire vraiment?
Yeni teknem için takas ettim. Bir yelkenli.
Vous voulez voir mon nouveau voilier?
Yeni yelkenli çok güzel.
Pardi. Le nouveau sIoop est un bijou.
Yelkenli!
Une voile!
Yelkenli nerde, Chopper 1?
Sa position?
Yelkenli olsan rüzgarın kesilir.
Je suis perplexe.
Yelkenli kullanabilir misin?
Tu sais faire de la voile?
Yelkenli!
Bateau en vue!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]