Yere tradutor Francês
70,865 parallel translation
- Evet. Seni gereksiz yere endişelendirdiğim için özür dilerim öncelikle.
Oui, et tout d'abord, laissez-moi m'excuser de vous avoir inquiétée pour rien.
Bilmedikleri bir yere tatile gitmişim, bana acilen ulaşmaları gerekiyormuş.
Que je suis parti en vacances quelque part, que je suis injoignable. Ils doivent me contacter tout de suite.
Silahlarınızı indirin ve yere bırakın.
Baisez vos armes et posez-les au sol.
Hiçbir yere gitmiyoruz.
On ne va nulle part.
Bir yere gidip kahve içelim.
On va prendre un café.
Şah istediği yere gidebilir ve onu öngöremezsin.
Le roi se déplace comme il veut. Il est imprévisible.
- Onların gittiği yere.
Où ils vont.
Nikaragua'ya, Kondo'da Şili'ye, bir düzine farklı yere yaptık bunu. Ta 1950'lerde İran'a kadar gidiyor.
C'es ce que nous avions fait au Nicaragua, Chili, Congo, dans une douzaine d'autres endroits, ça remonte aux années 50 en Iran.
Bir yere gitme.
Ne bouge pas.
Yere uzan Grace.
Repose-toi, d'accord?
ama bu gerçekse, böyle bir cihaz yaptılarsa, insanları sevdikleriyle beraber olsunlar diye, sihirli bir yere göndermiyorlar.
Mais si c'est vrai, s'ils ont construit cette machine, ils n'ont pas... envoyé les gens dans un lieu magique auprès de leurs êtres chers.
- Nereye kayboldular? - Hiçbir yere.
- Où ils sont?
Ve ormanlık yere gittiğinde kız omzuna yaslandı.
" Dans les bois, Il mit la fillette sur son épaule.
Tek bildiğimiz yedi yıl önce insanların gittiği yere, diğerlerini de gönderiyoruz.
On sait qu'on envoie des gens exactement au même endroit que ceux qui ont disparu il y a 7 ans.
Kuzey sınırına getirilmiş dişi aslanın beklediği yere.
Au nord, par-delà la frontière, la lionne attend un partenaire.
Kevin'ı boğmak istiyorsunuz... Ölü insanların gittiği o yere gitsin diye.
Vous voulez noyer Kevin pour qu'il puisse aller... là où sont les morts.
Beni görünür bir yere koymanıza gerek yok. Bir yatak odası köşesi falan da olur.
Inutile de m'exposer, case-moi dans un coin de la chambre.
â ™ ª Tren garında oturuyorum ™ ª â ™ ª Gideceğim yere biletim var. â ™ ª
Assis dans un hall de gare J'ai mon billet Pour le départ...
Sizi güvenli bir yere götürmeliyiz.
On doit vous conduire en lieu sûr.
O kızla konuşuncaya dek hiçbir yere gitmiyorum.
D'abord, je veux lui parler.
Doğduğum ve büyüdüğüm yere doğru yol aldım anne ve babamın ve Matt'in öldüğü yere...
J'ai marché dans la ville où j'ai grandi... où sont morts mes parents, et Matt.
Seninle benim karşılaştığım yere.
Où on s'est rencontrés.
Bulmam zor oldu çünkü bugün bir sürü yere gittim.
J'ai eu du mal, car je n'arrête pas de me balader.
İstediğim yere gitmeyi seviyorum. Ya sen?
J'adore pouvoir flâner ici et là, pas vous?
"Anlaşmalı" yazan yere paraf at, sonra da en altını imzala.
Mettez vos initiales et signez en bas de la page.
- Bir yere gitmiyorum.
- Je n'irai nulle part.
Hep böyle bir yere yerleşmeyi düşünmüşümdür.
J'ai toujours pensé pouvoir m'installer dans un lieu comme celui la
Güzel bir yere benziyor Ben.
C'est un bel endroit Ben
Bana doğruyu söyleyene kadar bir yere gitmiyorum.
Je n'irai nulle part tant que vous ne me direz pas la vérité.
Yere bırak! Seni gebertirim.
Jette-le par terre.
Bir yere gitmiyor.
Il ne va nulle part.
Biz bir yere gitmiyoruz.
Nous n'irons nulle part.
Burası hariç her yere.
N'importe où à part ici.
Yere koy ve bana doğru itekle, yavaşça.
Posez-le par terre et faîtes-le glisser vers moi, doucement.
John, gerçekten bu sorgulamanın haksız yere yapıldığına mı inanıyorsun?
John, est-ce que tu crois vraiment que cet interrogatoire n'a pas lieu d'être?
Carter'ın kamyonetini takasın yapıldığı yere kadar takip ettim, Carter ve Andy başka bir araca nakledildi ama onu aracı takip etmekte ciddi sıkıntı yaşıyorum.
J'ai suivi la camionnette de Carter au point d'échange où Jadalla l'a emmené lui et Andy dans un van, mais j'ai du mal à suivre le van.
Sol elle. - Yere koyun.
- Déposez-les sur le sol.
Luis'in bir yere gitmediğine emin ol.
Assurez-vous que Luis ne parte pas.
Onlar ölene kadar bir yere gitmiyorum.
Je ne partirais que quand ils seront morts.
Ama yine yapacaklarını düşünüyorum, başka bir yere.
Mais je pense qu'ils vont recommencer, à un autre endroit.
Kızını Yemen'e eve gönderebilirim, ailesinin yanına güvende olacağı yere.
Je peux renvoyer votre fille au Yemen, dans sa famille, où elle sera en sécurité.
Rebecca ölürse onu bulduğum yere geri koyarım, sen de ondan bir daha haber alamazsın.
Si Rebecca meurt, je remets Ara où je l'ai trouvée, et vous n'entendrez plus jamais parler d'elle.
Sana dediğim anda yere yat.
Quand je te le dis, couche-toi.
Ve şu anda durduğumuz yere.
J'ai eu accès à vos carnets de vol et vos coordonnées personnelles.
Ben sadece hepsini yere yakmanızı rica ediyorum.
Votre rôle sera de tout raser.
- Aynı yere geri dönmeyin.
- Ne retournez pas au même endroit.
- Bir yere imza atmam gerekiyor mu?
- Est ce que je dois signer?
Bir yere gönderdin mi?
L'avez-vous... envoyée quelque part?
Yere yat! Yere yat.
Mettez-vous à terre!
Yat yere.
Allonge-toi par terre.
Olduğun yerde kal! Ellerini görebileceğim bir yere koy!
Reste où tu es!