Yousaf tradutor Francês
25 parallel translation
Yousaf, gel de bak.
Yousaf, venez et regardez.
Yousaf onların günahkar olduğunu söylüyor.
Yousaf dit que ce sont les femmes tombées.
Yusuf Rana, gizli operasyon bölümünün iki numaralı adamı.
Yousaf Rana, le n ° 2 des Opérations Secrètes.
- Yusuf'la işin nasıl gitti?
Comment ça s'est passé avec Yousaf?
- Bill Clark, kadehini kaldırıp savaş konuşması yaparken Yusuf bana bakıp durdu.
Yousaf n'a pas arrêté de me reluquer pendant le toast de Clark.
Yusuf'un bir halt bildiği yok yani.
Yousaf sait que dalle.
Yanından ayrıldığında Yusuf'la aranızdaki durum neydi?
Comment ça s'est terminé avec Yousaf?
Evet, Yusuf'un patronu ona bir şey söylemiyor, onu olaya dahil etmiyormuş.
L'arrêter? Le patron de Yousaf ne lui dit rien, ne le laisse pas participer.
Yusuf'un patronu, Cavit Pervez'i öldürmemizi istiyorlar.
Ils veulent qu'on tue le patron de Yousaf.
O ölürse, Yusuf yerine geçer.
Lui parti, Yousaf prendra sa place.
Yusuf'un seninle konuşması gerek.
Yousaf doit te parler.
Yousaf, işimi yapmama engel olmadığın müddetçe her şey yoluna girecek.
Yousaf, tant que vous me laisserez faire, ça ira bien.
Yousaf işini başından ben yönetseydim bu durumda olmazdık.
On ne serait pas dans cette situation si on avait cadré Yousaf depuis le début.
Yousaf da şurada bekleyecek.
Yousaf attendra.
Muhtemelen Yousaf'ın buluştuğu diğer adamlardır bunlar.
Ce sont juste les types que Yousaf rencontre.
Yousaf bile nereye gittiklerini bilmiyordu.
Même Yousaf ne savait pas où ils allaient.
Yousaf, konu sadece ben değilim.
Yousaf, il ne s'agit pas de moi.
Bir dahaki sefere sen de on de Yousaf.
La prochaine fois... dites 10, Yousaf.
Yusuf'a nasıl sinyal göndereceklerini söylemem gerek.
Je dois leur dire comment repérer Yousaf.
Islamabad geçen gece Yusuf'a sinyal gönderdi. Cevap yok.
Islamabad a averti Yousaf la nuit dernière... pas de réponse.
Islamabad'taki gizli ev, Yusuf'tan bir mesaj almış.
L'ambassade d'Islamabad a eu un message de Yousaf.
Yusuf buraya geliyor.
Yousaf revient ici.
Yousaf, ben her günün her anı kendimi bok gibi hissediyorum.
Yousaf, je me sens tout le temps comme une merde.
- Güzel. - Yousaf?
Yousaf?
Yousaf, bu işi uzun zamandır yapıyorum.
Yousaf, je fais ça depuis longtemps.