English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ Z ] / Zahmetine

Zahmetine tradutor Francês

519 parallel translation
Acaba Baron güzel odama gelme zahmetine katlanır mıydı?
Puis-je inviter M. le baron?
Burada kalma zahmetine değer.
Ça vaudrait la peine de rester ici, juste pour le rater.
Siz korsanlar satın alma zahmetine pek girmezdiniz.
Les pirates prennent sans rien payer!
Onu çıkarma zahmetine girme.
Ce n'est pas la peine de te déshabiller!
Hayır, hayır. İnkar etme zahmetine girmeyin.
Non, inutile de le nier.
Bana söyleme zahmetine bile girmeden önüne gelen herkese aklına ne eserse söylüyorsun.
Vous dites tout ce qui vous passe par la tête, sans m'en avertir. - Il y a autre chose.
Beni kovma zahmetine girme.
Pas la peine de me virer.
Sizi, bütün bunları bize anlatma zahmetine soktuğumuz için son derece üzgünüm.
Crosbie et vous prie de m'excuser. Je vous remercie tous.
Kız kardeşin meşgul... ve etrafta dans etme zahmetine... katlanabileceğim başka bir kadın da yok.
Votre sœur est fiancée et toutes ces femmes sont insupportables.
Madem doğru olduğuna inanmıyorsunuz Madam... neden o kadar yolu tepme zahmetine katlandınız ki.
Si cela ne pouvait être vrai, vous ne vous seriez pas donné la peine de venir.
İnsanlar bazen, gizli doğruyu bulabilmek için bazı şeylerin yüzeyini kazıma zahmetine katlanırlar.
En grattant la surface des choses, on trouve des verites cachees.
Bay Kralik, sizin yüzeyinizi kazıma zahmetine hiç katlanmazdım çünkü tam olarak ne bulacağımı biliyorum.
Je me soucie peu de gratter votre surface!
Memnun olabilir Augusta'ya götürme zahmetine girmeden.
Il sera très content de le vendre sans s'embêter à le transporter jusqu'à Augusta.
Oh, yanıtlama zahmetine girme, bütün bunların hesabını polise verebilirsin.
Ne vous fatiguez pas à répondre, vous le direz à la police.
Bulma zahmetine giriştiğimiz belge
Et le sénateur n'a pas le document.
Onu taa Oregon'dan buraya getirme zahmetine katlandım. Bakalım neler söyleyecek.
Je l'ai fait venir du fond de l'Oregon.
Buraya gelme zahmetine girdiğiniz için üzgünüm.
Désolée, vous vous êtes dérangés pour rien.
Evet Bay Bilinmeyen bizi sadece yalan dolanla görmeyi amaçlamıyor, aynı zamanda her birimizi araştıma zahmetine de giriyor.
Oui, cet "inconnu" nous attire sous de faux prétextes en se donnant beaucoup de mal pour se renseigner sur nous.
- Öyleyse neden vasiyetine öldüğünde Mount Auburn'a gömülmek istediği maddesini koyma zahmetine katlandı?
- Pourquoi... aurait-elle demandé par testament à être enterrée?
- Niye sorma zahmetine giriyorsun Daniel?
Me connaissez-vous si bien?
Sadece zamanı olmayan ya da onu tanıma zahmetine girmek istemeyen biri bu şekilde düşünür.
Il suffit d'avoir le temps et l'envie de le connaître.
Senin rahat elbiseler giydiğin, benim traş olma zahmetine girmediğim benzer bir çok yemek yediğimiz Porter ile Lora Mae bizimle olacak.
Seront présents Porter et Lora Mae avec qui on a souvent dîné sans aucune cérémonie.
Sadece kaldırma zahmetine girmedim sanırım.
Et c'est resté là.
- Ve bunu öğrenme zahmetine girmeyeceğim.
- Je me suis informée sur vous.
Mühendislik direktiflerinde açıkça yazıyordu yoksa okuma zahmetine katlanmadın mı?
Tu avais un livre d'instructions et tu aurais du le lire.
Kızılderilileri başka kim bu kadar hızlı temizler? Hükümet buraya neden bir ordu göndermek zahmetine katlandı ki sanki?
Mais tu descends les Peaux-Rouges si vite que je me demande pourquoi le gouvernement a envoyé l'armée.
Kürek kemiklerimin arasına bakma zahmetine katlansaydınız... Bay ve Bayan Gubbins... orada sapında isimleriniz yazan bir bıçak görürdünüz. - Kızma.
Regardez entre mes épaules, M. Et Mme Gubbins, vous y verrez un poignard avec vos initiales.
Yerden almak zahmetine girmeyeceğim.
J'ai perdu. Je vais même pas ramasser ça.
Kozumu kullanırsam, artık perdelerini açma zahmetine bile katlanmayabilirler.
Avec un peu d'adresse. je ferai fermer tous les théâtres.
Ne yani birkaç kuruş için karakola gitme zahmetine katlanacağımı mı sandınız?
Vous croyez que je me suis compromis pour60 ou 70 000 lires?
Okuma zahmetine girmeyecek kadar önemsiz.
C'est trop trivial, ne vous embêtez pas à la lire.
Ben çok patron gibi davrandım. Bana karşı çıkma zahmetine girme.
Je suis trop autoritaire.
Adını sorma zahmetine girmedim.
Je ne lui ai pas demandé son nom.
İnan bana, bu kasaba zahmetine değmez.
Croyez moi, cette ville ne mérite pas tout ça.
Ve sakın yalan söyleme zahmetine girme. Seni detaylıca araştıracağım. Evet, Edgar.
Et n'essayez pas de mentir.
Müzeye gitme zahmetine katlandınız mı Bay Page?
Vous êtes allé au musée, M. Page?
Bizi bulma zahmetine değecek kadar kıymetli değildik.
On ne valait pas la peine d'être délogés.
Ve şimdi, efendim şu cehennem gürültüsünü bitirmek zahmetine girer misiniz?
Et maintenant, monsieur, assez de ce vacarme.
Bay Bilinmeyen oyun oynayarak bizi buraya çekmekle kalmamış hakkımızda bir çok şey öğrenme zahmetine de girmiş.
Ainsi, Monsieur l'Inconnu nous attire sous de faux prétextes et se donne la peine de fouiller notre passé.
Size C.P.Ballinger'in mevzu iş olunca içkiyi, kadınları yada kartları tolere edemeyen birisi olduğunu anlatma zahmetine girmemişler anlaşılan.
Ils n'ont pas pris la peine de vous dire que C.P. Ballinger est un homme qui ne tolère ni l'alcool, ni le jeu, ni les femmes. Dans cet ordre-là.
- Üstelik eşyalarınızı taşımak zahmetine de girmezsiniz.
Cela vous évitera de déplacer votre garde-robe.
Arama zahmetine girmeyin.
Inutile de chercher.
Onu bir tek sen istiyorsun, üstelik tıraş olmak zahmetine katlanmadan.
Surtout quand tu le fais sans même te raser!
Kaçma zahmetine girmedik.
Nous n'avons pas fui.
Varlığınızı sürdürmek için neden bu maddeleri tüketme zahmetine katlanıyorsunuz?
Pourquoi perdez-vous votre temps à ingurgiter cette masse pour vous nourrir?
Her gün bilardo oynama zahmetine girmez.
Je parie qu'elle ne se donne pas la peine de jouer au billard.
Bununla kalmayıp, bir de kanıt toplama zahmetine giriyorsun.
Et vous avez essayé de le prouver. Quelle théorie préférez-vous?
Leander, sevgilisini görmek için Çanakkale Boğazı'nı yüzerek geçerken yanına valiz alma zahmetine katlanmamıştı.
Tristan et Yseult ont chanté pendant 3 h et demie.
Umarım arama zahmetine katlanır.
J'aurais apprécié qu'il appelle.
Ama sulh yargıcı, ricalarımızı dinleme zahmetine bile katlanmadı.
Le magistrat n'essaie même pas d'écouter nos doléances.
Hatta neden seninle konuşma zahmetine katlanayım?
- Ce sont tes funérailles.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]