Zararsız tradutor Francês
1,578 parallel translation
Hayır, zararsız biri.
Non, il est inoffensif.
Minnettar ve zararsız biri gibi gözükürdü.
C'était un type reconnaissant et inoffensif.
Zararsız ama iyi.
C'est pas grave, mais bon.
- Çoğu zararsız, ama bir şey var.
Qu'est-ce qu'on a? Des objets sans importance excepté un.
Neden Salazar'ın adamları zararsız bir tozu sınırdan geçirmesi için ona o kadar para versinler ki?
Pourquoi les gens de Salazar le paieraient pour faire traverser un sac de poudre sans valeur?
Neden? Tozun zararsız olduğunu söylemiştiniz.
Mais pourquoi, vous venez de dire que la poudre etait inoffensive.
"Şiddet kendine hakim olsun, iblisler zararsız."
" Violence contenue, démons désarmés.
Zararsız bir şey gibi gözüküyor.
Les jeux innocents de tous les garçons.
Ölümle ilgili hiçbir şey zararsız değildir.
Il n'y a rien d'innocent dans la mort.
Zararsız bir şeydi.
C'était inoffensif.
Doğru tutarsanız yılanlar zararsızdır.
Je sais les manipuler.
Hayır. Bunlar zararsız eğlenceler.
Non, juste un petit jeu inoffensif.
İzotoplar zararsız hale geldi.
Les isotopes sont devenus inoffensifs.
Zararsız bir meraktı, gerçekten. Beni neredeyse yok ediyordu.
Cette curiosité innocente a failli me coûter la vie.
Size diyorum, hepsi zararsız, kendi kendilerine gidecekler.
Écoutez, ils sont inoffensifs. Ça disparaîtra tout seul.
Yani, sadece zararsız erotik eğlencelidir.
Ce n'est qu'un divertissement érotique.
Bu zararsız görünümünle onları kandırıp dairelerine giriyorsun.
Vous vous faufilez dans leurs apparts grâce à votre carrure de poule mouillée.
Bilinç altındaki sinirsel enerjiyi açığa çıkarmanın zararsız bir yoludur.
Il est bon pour le subconscient de relâcher l'énergie nerveuse.
Araştırma ekibi ağır silahlarla donatılmıştı. Bu yaratıklar araştırma ekibini nasıl zararsız hale getirebildi.
L'équipe de recherche était fortement armée.
Zararsız bir hata.
On peut se tromper.
Uzaylıların kaçırma olayları şimdiye kadar zararsız bir olaydı.
une nuisance inoffensive.
Ama şanslarına o rezil kafa bandı onu yavru bir kedi kadar zararsız kıldı.
Heureusement pour eux, leur serre-tête électronique l'a rendue aussi docile qu'un chaton.
İki yetişkinin arasındaki zararsız küçük bir eğlence.
Juste un peu de bon temps entre deux adultes consentants.
Bu adamlar, nihayet zararsız.
Il est finalement à l'abri des hommes.
Zararsız kapatmak için canım çıktı! .
Je me suis cassé le cul pour pas un rond.
Zararsız, ama, değil mi?
Pas de mal, ni de dispute, hein?
Bu yer zararsız görünüyor.
On ne craint pas grand-chose ici.
O zararsız küçük bir kedicik.
Inoffensif felix domesticus...
zararsız bir kadın ve soğukkanlı bir cinayet.
Une femme inoffensive, un acte conçu et accompli de sang-froid.
Hayvanlar aleminin en zararsız ve dost canlısı varlıklarından biri.
Une des créatures les moins dangereuses et plus gentilles du règne animal.
O, dünyanın en zararsız, en dost canlısı canlılarından biri.
C'est l'une des créatures les moins dangereuses du règne animal.
Zararsız insanlar.
Ils ne sont pas méchants.
Bunlar gençlik şeyleri. Zararsız bu.
C'est sans danger.
Hayır, tamamen zararsız değil çünkü bu serserilerden biri - adı BZ - kıçını okul dışına tekmelemek üzereyim.
Si, c'est dangereux, parce que je vais virer B.Z. à coups de pied aux fesses.
Küçük bir yalan. Zararsız. Örnek teşkil etmediği müddetçe.
Un petit mensonge inoffensif, sauf si c'est comportemental.
Becermek... Sürtünme ve zararsız eğlenceden fazla bir şey değil mi?
la baise, ce n'est que de la friction et du plaisir innocent?
Şimdilik zararsız görünebilir ; ama kulenin etrafındaki alanı değiştirebilmek gibi korkunç bir gücü var.
Pour l'instant, elle peut paraître inoffensive, mais cette tour possède l'incroyable capacité de pouvoir transformer l'espace qui l'entoure.
Bana zararsız olduğunu söylemiştin. Kaza olmayacak diye söz vermiştin.
Tu m'avais promis que ce serai rentable, et sans risque.
Sigaralar zararsız.
Les cigarettes sont inoffensives.
Zararsız gibi görünüyor.
Elle avait pas l'air comme ça. Suspects?
Aslında çok farklı bir şey olmasına rağmen zararsız gibi görünmeli.
On doit croire que c'est une chose alors que c'en est une autre.
- Küçük zararsız bir üçkağıtçı...
- Un petit escroc pas dangereux.
Bence zararsız.
Bon enfant, je dirais.
Yalnızca zararsız çatlak bir piliç.
Et alors? C'est qu'une pauvre fille complètement toquée!
O çenesiz fakat zararsız da
Il est bruyant mais inoffensif.
Zararsız bir flörtleşmeydi.
C'était juste du flirt inoffensif.
Zararsız görünüyordu.
Il semblait OK.
Şüpheliler çok zararsız görünüyor.
Nos suspects sont trop anodins.
Zararsız biri. Hayatında köpeğinden başka bir şeyi yok, bilirsiniz.
Il est inoffensif, il s'intéresse qu'à son chien.
Sorun değil. Zararsız.
Elle est inoffensive.
O zararsız
Elle ne vous dévisage pas.