Zarı tradutor Francês
5,240 parallel translation
Kurşun sayısıyla aynı zarı atan oyunu kazanır!
Si l'un de vous a lancé son numéro de balle, vous êtes le gagnant!
Kızarıklığın falan mı var?
Ça vous gratte?
- Hayır, yok kızarıklık falan.
Non.
Döl yatağı zarını boz ve ovaryen foliküllerin olgunlaşmasını engelle.
Dégrade l'endomètre, empêche les follicules ovariens de parvenir à maturité.
Alıştırmalarını duymaktan bile bıktığımda aynı şey defalarca kez çalındığında bile bir daha duyarsam kulak zarımı deldirmek istiyorum.
Même quand j'en ai marre de l'entendre répéter la même chose encore et encore, et que si je l'entends encore une fois, je crèverais mon propre tympan.
Şimdi susun da zarını atsın.
Maintenant, tais toi et roule.
Klitoral uyarımı, testiküler şişkinlikleri, yüz kızarıklıklarını gözlemlediğimiz gibi cinsel aktivite sırasındaki kalp atış hızını bunun yanı sıra prostaik kasılmaları, vajinal genişlemeleri de ölçüyoruz.
Alors que nous observons la stimulation clitorienne. le gonflement des testicules le rougeoiement de la peau... Nous mesurons le rythme cardiaque durant l'activité sexuelle.
"Her iki eşeyde de cilt kızarıklığı" dediğime kesinlikle eminim.
Je suis certain d'avoir dit "chez les deux sexes".
Tost yaparken, arada bir çevirmeniz gerekir Böylece iki kısım da kızarır. Devam et
Je mets un toast, il saute et là je le remets toaster... et il est toasté deux fois.
Bu şey ateşle buluşursa hepimiz kızarırız.
Extrêmement inflammable.
Planlamalarımız zar zor 12 ay sonrası için yapıldı.
À la place, nos plannings ont rarement excédé 12 mois d'avance.
- Çünkü zar zor hareket ediyorsun.
- Parce que tu as une démarche toute raide.
Zar zor İngilizce konuşuyor.
Il parle à peine anglais.
Hiç kızar mı?
Il s'énerve des fois?
Bana o makinenin zar zor çalıştığını söylemiştin.
Tu m'as dit que l'aspirateur fonctionnait à peine.
Çalıştığı kısmına odaklanmaya ve zar zor kısmını görmezden gelmeye karar verdim.
J'ai décidé de me concentrer sur la partie "fonctionne" et d'ignorer le "à peine".
Orada sıkışıp kalırsan annen bana kızar sonra.
Ta mère deviendrait folle si tu restais coincé.
Çok uzun zaman önceydi, zar zor hatırlıyorum.
C'était il y à tellement longtemps, je ne m'en souviens pas bien.
Karşılaşacağınız kişiler için zar atacağım.
Ok, je lance les dés pour n'importe-quel affrontement.
Bu sabah zar zor ayağa olabilir.
Ce matin je pouvais à peine tenir debout.
"Holly Hamilton, zar zor hak ettiğim arkadaşım."
Voilà. "Holly Hamilton, une amie que j'ai à peine méritée."
- Zar zor.
De peu.
Ama bazen de zar zor yeterlidir.
Mais parfois, il suffit de peu pour faire pencher la balance.
İçimdeki hastalık, affetme duygumu ortadan kaldırıyor. Onun yerine, zirve toplantısında zar zor kontrol altında tutuğum his geliyor.
La maladie prend le dessus sur ma disposition au pardon, et la remplace par une pensée que j'ai à peine pu contenir au sommet.
- Bayan Jesudian'da hızar var.
- Mme Jesudian a une scie circulaire.
Zar zor nefes alıyor.
Mais ses impulsions sont vraiment faibles.
Galiba zar zor para kazanacağım.
D'accord. Je vais faire court.
Yanağından bile zar zor öpücük aldım.
Pas même un simple baiser sur la joue.
Sistemimin yarısı zar zor doldu.
Je suis chargé à peine à moitié.
Onu zar zor duyuyordum, bir tür cızırtı vardı sanırım arkada.
Je pouvais à peine l'entendre, il y avait comme de l'électricité statique.
- Zar zor.
- À peine.
Hayatından zar zor kaçtı.
Et il s'en est à peine remis.
İlk birkaç gün, o kadar güçsüzdüm ki zar zor hareket edebiliyordum.
Les premiers jours, j'étais si faible que j'arrivais à peine à bouger.
Öksürük şurubunu bile zar zor içiyor.
Elle peut à peine supporter le sirop contre la toux.
Liseyi zar zor bitiren beyaz bir barmen?
Une barman vulgaire qui a à peine fini le lycée?
Kim sanardı ki doğu sahilinde bir cadı en iyi kokaini yapsın? Bu rağbetle zar zor geçiniyoruz.
Qui aurait cru qu'une sorcière puisse cuisiner la meilleure coke de la côte Est?
Yüzüne bile zar zor bakabiliyorum.
J'arrive à peine à le regarder dans les yeux.
Plevral zar zarar görmemiş.
La membrane pleurale est intacte.
Barbara zar zor alfabetik sıraya koyuyor.
Oh, Barbara peut à peine ranger par ordre alphabétique.
Çalışmadan gelen para da olmayınca kiramı zar zor ödeyebiliyorum.
Sans le salaire de l'étude, j'arrive à peine à payer mon loyer.
Çocuk, zar zor kendi hayatını kurtarabilmişken doktor olup hayat kurtarmak üzerine kariyer yapmak için evden ayrılıyor.
L'enfant qui a quitté la maison pour devenir médecin, faire carrière pour sauver des vies, en ayant été à peine capable de sauver la sienne.
Farelerin bastığı bir gecekondu mahallesine düzgünce yaşanacak yer dendiğini zar zor hatırlıyorum.
Je n'appelerais pas un trou infesté de rats une place décente pour vivre.
Ve eğer doğru bilimsel terminolojiyi kullanamazsam, cinsel hüsnütabirleri zar zor bulan terli bir yozlaşık haline geleceğim.
Et si je ne peux pas utiliser les bons termes scientifiques, je vais juste passer pour un gars en sueur qui cherche des euphémismes sexuels.
Bırak benim dışımdaki gerçek deneklere istatistiksel bir başarıyı kendimizdeki işlev bozukluğuna zar zor hakim olabiliyoruz.
On maîtrise à peine le dysfonctionnement nous-mêmes, et encore moins le moindre succès avec de vrais sujets autres que moi.
Birbirlerinden hoşlandıkları bile zar zor belliydi. Aynen!
Ils s'aiment à peine...
Zar zor.
À peine.
Dan çok kan kaybından öldü, prospect'ler zar zor dayanıyor.
Dan est mort, les nouveaux en mauvais état.
Gerçek şu ki ben kendim için bile doğru kararları zar zor veririm.
En vérité je peux à peine faire les bons choix pour moi.
Seni zar zor tanıdım Michael.
Je te reconnais à peine, Michael.
Zar zor seyir yaptığınız suları kaynatmaya yetecek kadar nükleer başlığım var.
Je possède assez de têtes nucléaires pour faire bouillir la mer où vous naviguez lamentablement. 10 minutes.
Hamile bir kadına zar zor yetişebiliyorum.
J'arrive à peine à suivre une femme enceinte.