Zarına tradutor Francês
210 parallel translation
Kulak zarına zarar verebilir. Seni bir daha rahatsız etmez.
Ça lui brisera les tympans et il ne vous embêtera plus.
- Beyin zarına ait atardamarı yırtıyorum.
- Déchirure d'une artère méningée...
Sinyal işlemci zarına gelince kesildi.
Il s'est arrêté en dessous de son premier processeur cérébral.
Genç bir kızın sert, sıkı, parlak ve pembe renkli cinsel organında vulva dudakları birbirine yakındır, vulvadaki dudaklar küçük ve kapalıdır, klitorisinde küçük bir sünnet derisi vardır, vajinanın kıvrımları çıkıntılı ve birbirine yakındır, salgı bezleri derindedir, vajina ağzı ve vulva döl yatağı çok dardır, ve kızlık zarına dokunulmamıştır.
Quand une jeune fille présente les parties génitales externes un peu dures, fermes, brillantes et d'une couleur incarnat, les lèvres de la vulve bien jointes, les nymphes petites et recouvertes, le clitoris avec un prépuce court, les plis du vagin bien saillants et rapprochés entre eux, les sinus muqueux profonds, l'orifice vaginal et le conduit vulvo-utérin très étroits, l'hymen dans son état d'intégrité, nous savons que ce sont là les signes de la virginité physique.
Akciğer zarına dikkat.
Attention à la plèvre.
Beyin zarına elektrik darbesi vermemiz gerekecek.
Nous devons envoyer une impulsion électrique au niveau de son cortex.
Yüksek konsantrasyonla gerçekleştirilen bu duruş genital bölgeyi ve skrotumu karın zarına oturtuyor. Odun gibi sert oluyorsun.
Cette position et de Ia concentration font que Ies organes génitaux et Ie scrotum rentrent dans Ie péritoine formant une sorte de planche en bois.
Sana enjekte ettiğimiz serum var ya? Beyin zarına giden nörolojikverileri bastırmakta çok etkili.. Hey.
Le sérum que nous vous avons injecté... une suppression très efficace des neurotransmetteurs du cortex.
Sağ kulak zarına bak.
Vérifiez le tympan droit.
Göğüs zarına girdim.
Dans l'espace pleural.
-... kalp zarına iğneyi O yapsın.
- laissez-lui ponctionner le péricarde.
Beyin zarına girdik.
Nous avons atteint son néocortex.
Caroline Bingley'in seni ağlatmasına izin veriyorsan sana çok kızarım!
Ne laisse pas cette Caroline Bingley te faire pleurer...
Bunun iki katına da zar attığım oldu.
Tu m'as vu les lancer pour bien plus.
Sibyl, canım acaba bu yaşlı ve kaba annen senin kulağına bir şey fısıldasa kızar mısın?
Sibyl, ma très chèree. Cela importune si ta vieille mère te souffle quelque chose à l'oreille? Non, maman.
Tüm aklına ve vücuduna sızar.
Elle semble avoir imprégné ton corps et ton esprit.
# Hızar atölyesinin kapısı ardına kadar açıktır.
Là la porte est ouverte à la vue.
Her şeyini tek zar atışına mı yatırıyorsun, Claudius amca?
Tu joues ton va-tout, oncle Claude? Tiens ta langue.
Eğer uzun süre ters çevrilmeden bekletilirse.. nitro sıvı, haznenin dışına sızar ve para çantasını ıslatır demek.
Quand ça reste longtemps sans être retourné, l'azote liquide suinte.
Saçmalama, David. Zarını patlatmak için onu futbol sahasına götürdüğünü biliyorsun.
Il l'a emmenée sur le terrain de football... pour la déflorer et tu le sais très bien.
İsa adına! Beyin zarı iltihabı kadar...
D'un cancer du cerveau!
Ayakta kalırsam ben kızarım. Seni fazla tutmasına müsaade etme.
- Plutôt si tu m'empêches de dormir.
Bir kemik kırıldığında... yağ parçacıkları kan dolaşımına ve beyin damarlarına sızar.
En cas de fracture, il en passe un peu dans le sang, dans les vaisseaux du cerveau.
Sesin akıllarına sızar.
Elle pénètre leur esprit.
Tabi burda önemli olan çikolatalar arasını öyle ayarlamak ki çok çikolata yemesin, yoksa yatakodasına gelince anında sızar.
Eh, ça me rapporte quoi, ce décès?
Ed zar masasına gidiyor.
Ed va aller jouer au craps.
Diğer konuklar o kadar güldü ki pancar gibi kızarıp, altlarına kaçırdılar.
Le reste des invités a tellement ri qu'il est devenu rouge comme une tomate et s'est énervé.
Hayatta asla tanrının evrenle zar attığına inanmayacağım.
Jamais, je ne pourrai croire que Dieu joue aux dés avec l'univers.
At yarışlarına katılmadım... ama o trene bilerek ve isteyerek, zar atmak için bindim.
Je ne suis pas allée aux courses de chevaux... mais j'ai pris ce train exprès pour jouer aux dés.
Kızarıklıklara ve böcek ısırıklarına çok iyi geliyor.Kırışıklar üzerinde mucizeler yaratıyor.
Pour les irritations et les piqûres d'insectes. Et génial pour les rides.
Tanrı aşkına, kızarıklığım filan yok.Yüzüme sürüyorum.
Je n'ai pas d'irritation. Je la mets sur mon visage.
Neredeyse en uç noktasına varmıştım ki kaydım ve düştüm ama zar zor bir ağaç dalını yakalayabildim.
Près de la cime, j'ai glissé et je suis tombé. Mais j'ai réussi à saisir une branche.
Bir kızarık burunlunun gelip de bunların hepsini benden almasına izin vermeyeceğim.
Je ne vais pas laisser un lèche-bottes me ravir la place.
Kısacası, benim hurdayı tamamen pastan oluşmayan bir otomobille değiştirdim ve zar zor geri dönerek ailemin sıcak kollarına kavuştum. Her şey eskisi gibi. Yalnız bodrumda kalıyorum ve eve kira ödüyorum.
J'ai échangé ma voiture contre une autre moins déglinguée, et je suis rentré chez mes chers parents, où rien n'a changé sauf que je dors à la cave et que je paye un loyer.
Hayır. Sadece ona söylemediğim için kızar diye endişeleniyorum Ben'in yatağında uyuduğumu hatta tatilde ikimizin 2 haftalığına Vermont'ta gittiğimizi.
Non, c'est juste que j'ai peur... qu'elle m'en veuille de ne pas lui avoir dit que... je dors dans le lit de Ben.
Örümceksi zar altına kan dolar. Kalp atmaya devam eder ama beyin ölmüştür. Üstelik kendi kendini yenilemez de.
Le sang envahit l'espace sous-arachnoïdien, le cœur bat encore mais le cerveau est mort.
Todd. Eğer bir kez daha bana şu azgın kedi sesini çıkartırsan, ağzına uzanıp, beynini zar zor çalışır tutmaya yarayan o 7 mumluk ampulün vidalarını sökeceğim.
Todd, si tu refais ce bruit près de moi, je te fourre mon poing dans le bec et je dévisse l'ampoule qui fait péniblement marcher ton cerveau.
Banyolarına zar ve para figürlü pompalar koyacağız. Yani bu bebekler kapış kapış.
On va leur fournir, pour chacune de leurs chambres, des débouchoirs à pièces et jetons, vraiment très jolis.
Kızarıkların olmamasına rağmen.
Même sans cette éruption.
Kulak zarına mı geldi?
- Vous avez touché le tympan?
Mesela ; parmak uçlarındaki deri kızarıklıklarına ki bunlar gardner sendromu hastalığı olarak da bilinen mantar sporlarının en belirgin belirtileridir.
qui est un signe évident de fongus trichosis ou de la "maladie du jardinier".
Prezervatif almak için zar zor zaman bulursun. Kız çoktan yatağına girmiştir.
À peine le temps... d'acheter une capote, la fille est déjà dans ton lit.
Ama gözlerinin kızarıklığına göre, tahminimce öleli bir saatten az olmuş.
Mais vu la rougeur des yeux, elle est morte il y a moins d'1 h.
FBI cesedi alırsa, bize otopsi raporu gelene kadar haber basına sızar.
Si le F.B.I. Récupère le corps, on ne verra pas de rapport d'autopsie avant qu'ils ne l'envoient par erreur à la presse.
Onu bizim ele verdiğimiz basına sızar- -
Si les médias apprennent qu'on l'a dénoncé...
Bunu şu an söyleyemem. Beyin zarının altına işleyen şu yaraları dikkatlice incelemem gerek.
Je vais devoir regarder ces blessures subdurales de plus près.
Ama bu Kitap gitmek olurdu anlamına ediyorum, bize aşağı gidiyor gerektirir, mutfakta hangi, uzakta kristalleri, hangi iblis bizi dilim ve zar olabilir anlamına gelir.
Oui, mais il faut aller chercher le Livre, qui est dans la cuisine. On doit donc descendre, nous éloigner des cristaux, et le démon pourrait nous massacrer.
L zar zor iki birlikte alabilir, tek başına üç sağlar.
Je pouvais à peine avoir deux sœurs, alors trois?
Kan damarları, kalp, ciğerler ve deride iltihaba ve astıma, kızarıklıklara ve kalp sorunlarına sebep olur.
Inflammation des vaisseaux du cœur, des poumons, de la peau.
Karın ağrısına, deride kızarıklığa baş dönmesine, ateşe,.. ... böbreklerin iflasına ve düşük tansiyona sebep olur. İlikleri de mahveder.
D'où les douleurs abdominales, l'éruption, la nausée, la fièvre, l'insuffisance rénale, la tension basse et l'atteinte de la moelle.
Sigorta şirketleri ödeme yapmayınca jüriler çok kızar. Özellikle de ülkesine hizmet ederken sakatlanan bir denizcinin tek akrabasına.
Voyez-vous les jurés voient rouge lorsque les compagnie d'assurance refusent de payer, tout particulièrement quand il s'agit de l'unique héritier d'un marine blessé en servant son pays.