English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ Z ] / Zeytin

Zeytin tradutor Francês

680 parallel translation
Kalbimi dördüncü peronda temizle çünkü burası zeytin barında çok zeytin koyulduğu yer.
Nettoie mon coeur dans l'Allée 4 Car c'est là-bas qu'il est tombé dans les olives vertes Du bar à olives
Bereketli bir bağ misali, dolu bir başak gibi onlara bol bol tohum ver. Böylece senin için yapılan tüm iyi ve kabul edilebilir işlerde bolluğa erişsinler ve torunlarına yeni dikilmiş bir zeytin bağı gibi bakmalarına müsaade et. Senin gözünde iyilik etmek amacıyla oturdukları masalarında cennetin yıldızları gibi parlasınlar.
Donne-leur d'abondantes récoltes pour qu'ils abondent en toute bonne action et qu'ils Te soient agréables et qu'ils voient les fils de leurs fils comme des pousses d'olivier autour de leur table, pour que, trouvant grâce à Tes yeux, ils soient tels des étoiles.
Bir zeytin alıyorum, şu bardağın içine atıyorum, ama işte burada.
Je la jette dans ce verre. Et la voilà...
Joe bana bir numara gösteriyordu ki zeytin elimden kaçtı.
Joe me montrait un bon truc. L'olive est tombée.
Bir zeytin düşürüyorsunuz ve şapkamın üstünde oturuyorum.
Normal : l'olive tombe, alors moi, je m'assois sur mon chapeau.
Zeytin taneleriyle numaralar yapan genç bir bayanla çok eğlenceli bir sohbet yaptım.
J'ai bavardé avec une jeune personne qui s'exerçait à gober des olives.
Alo, Zeytin Sokak'taki Pasifik Binası'na bir ambulans gönderin.
Envoyez une ambulance à la Pacific Tous Risques.
Bu duvarlar, bu zeytin ağaçları, kilise çanı aynen duruyor. 500 yıl önce, bu akşam saatlerinde hepsi buradaydı. Her şey aynı yumuşak renginde.
Ces murs, ces oliviers, ce clocher étaient là à la même heure de l'après-midi, il y a 500 ans, dans les mêmes couleurs douces.
Her zaman zeytin yağı gibi üste çıkmayı becermen çok müthiş.
- Pas si fort. C'est amusant comme tu me donnes toujours tous les torts.
10 : 35, tarım organizasyonunu teftiş, - bir zeytin ağacı hediye edecekler.
Organisation pour l'alimentation et l'agriculture, où vous recevrez une branche d'olivier.
Bir kavanozdan bir zeytin bile çıkaramıyorsun.
Vous ne savez même pas sortir une olive d'un bocal.
2.000 ölçek tahıl, 1.000 kap zeytin yağı ve büyükbaş hayvan, 800 tane işçi.
2000 mesures de grain, 1000 d'huile, et 800 têtes de bétail.
Zeytin mi yoksa soğan mı?
Avec oignon ou olive?
Zeytin ve kereviz?
Céleri ou olives?
Dört zeytin ve üç kereviz sapı.
4 olives, 3 branches de céleri.
Bir zeytin.
Une olive.
Belki zeytin dalı da uzatabilir.
Tu n'as qu'à te mettre au parfum du jour.
zeytin ağaçları ve li... limon ağaçları.
- Oh ben, moi, je suis pas contre.
Zeytin de istersin herhâlde.
Vous voulez une olive?
Barış için bir zeytin dalı uzattığına inanmak bana zor geldi.
J "ai du mal à croire que tu portes un rameau d" olivier.
Bir kavanoz domuz yağı ve zeytin yağı.
Et puis du saindoux et de l'huile.
- Bugünlerde kimin zeytin yağı var ki?
- Plus personne n'a d'huile.
Evet bana zeytin getir.
- Non. - Si.
Derken, ufak bir uzo içmenin zamanıdır, biraz zeytin biraz peynir...
Et ce sera l'heure de manger un morceau. De la volaille, des olives.
Zeytin.
Olives.
Ayrıca Gibildolce'de 500 hektar üzümbağı ve zeytin ağacı.
Et 500 hectares de vignes et d'oliviers à Gibildolce.
Konfiçyus ayrıca "Çok martini içen balıkçı sadece zeytin yakalar" da der.
II a dit aussi : "Pêcheur qui boit trop de martini n'attrape que des olives."
Ve muzip elinde bir zeytin dalı...
Et une branche d'olivier entre ses mains graciles,
Zeytin yağı ve sirke, limon, tuz, biber ve maydanoz.
Avec vinaigrette, au citron, se, poivre et persil.
Küdüs'e yaklaştıkları vakit ve Zeytin Dağı'na geldiklerinde İsa iki havarisini göndererek şöyle dedi :
Quand ils s'approchèrent de Jérusalem et arrivèrent au mont des Oliviers, alors Jésus envoya deux disciples en leur disant :
Biraz da zeytin ve kuruyemiş lütfen. Ve bolca buz. Tamam mı?
Apportez des olives, des cacahuètes et des tas de glace.
- Zeytin koymuyor musunuz?
- Vous n'avez pas d'olives?
Zeytin olmazsa... anlamı kalmaz.
Parce que sinon, voyez-vous, ce ne serait pas... tout à fait un martini.
Hepsi bir araya gelse Bir zeytin tanesi etmez
Mis ensemble ne seraient Rien qu'une olive
Sadece tuzlu kraker ve yeşil zeytin kaldı.
J'ai des crackers et des olives vertes. C'est tout.
Karıma sandöviçi getir, ben de kraker ve yeşil zeytin alayım.
Apportez un sandwich à ma femme, des crackers et des olives pour moi.
Zeytin çekirdeği yutup yutmadığımı anlarım herhalde.
Je sais si j'ai avalé un noyau d'olive!
Biraz peynir, biraz da zeytin al. Soğan, üzüm filan.
- Achete du fromage, des olives, des raisins, de l'oignon et du pain.
Yarım kilo peynir, yarım kilo zeytin, bir kilo üzüm, bir kilo da soğan.
- Demi kilo de fromage, demi kilo d'olives, un kilo de raisins.
- İçine bir zeytin at...
Ornez d'une olive.
Bir zeytin.
Une olive. Je l'ignorais.
İki yetişkin adam, müthiş potansiyelleri var tutmuş bir zeytin dalaşına girmiş!
Deux adultes dotés d'un énorme potentiel qui se battent au sujet d'une olive!
Buradakiler siyah zeytin gibidir.
Ici, elles sont toutes noires comme des olives.
Sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu... bir zeytin ağacından yakılır ; ( bu öyle bir ağaç ki ) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir.
sa lumière est trouvé dans les temples qu'Allah a sanctionné pour être construit pour le souvenir de son nom
Zeytin yağı, kafur buzu, vibratör, ojeler... bir sürü bok püsür.
Huile d'olive, camphre, vibromasseur, peinture corporelle... tout le foutu cirque.
Konuşma yapacağız diye bütün her yer zeytin oluyor.
Olives vertes et discussions feutrées.
Bezelye, zeytin, karpuz çekirdeği!
Graines de tournesol, olives, fèves grillées!
Bezelye, zeytin, karpuz çekirdeği!
Fèves, olives, graines de tournesol!
Her şey çok güzel uyuyor. Evet ama yere biraz zeytin düşürmeden bu numarayı öğrenemezsiniz.
On ne réussit pas du premier coup.
- Zeytin mi?
- Des olives?
- İki zeytin.
Deux olives!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]